Röportaj: Seda ŞİMŞEK-BUGÜN Gazetesi
Dönemin Devrimci Yol Merkez Komite Üyesi, Dev-Genç Genel Başkanı Mehmet Ali Yılmaz ile 12 Eylül'ün yıldönümünde 12 Eylül'de yaşananları, Türkiye'yi darbeye götüren koşulları konuştuk. Mamak Cezaevi'nde dönemin Ülkü Ocakları Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile aynı hücrede kalan Yılmaz, hâlâ devrimci olduğunu söylüyor. Yılmaz, 12 Eylül'de yaşanan işkencelerden ve hazırlanan süreçten ise gladyoyu sorumlu tutuyor.
İşbirlikçi tezgahı
Sizce 12 Eylül nedir?
12 Eylül Amerika'nın askeri karargahı Pentagon ve istihbarat teşkilatı CIA'nın yaptırdığı faşist bir darbedir. Türkiye'de geniş halk kesimlerinin, emperyalizme ve faşist uygulamalara karşı yükseltmeye başladığı muhalefet hareketlerinin ve direnişlerin önünü kesmek için emperyalist güçler ve işbirlikçileri 12 Eylül'ü tezgâhladılar.
Artık gülme sırası bizde...
Sadece bunun için mi 12 Eylül darbesi oldu?
1977-1979 döneminde Türkiye'de sistem ekonomik açıdan sıkıntılar yaşıyordu. Artık dünyada da neo liberal bir ekonomik modele gidiş söz konusuydu, bu gidişe uygun olarak Türkiye'de IMF'nin dayatmasıyla 24 Ocak 1980 kararları gündeme getirildi. Bu kararlarla birlikte emekçi kesimin boğazını sıkan, fakat sermayenin önünü açan yeni tedbirler gündeme getirildi. Bu tedbirlerin normal demokratik sistem içinde ve özellikle yükselen toplumsal muhalefet nedeniyle uygulanabilmesi mümkün değildi.
Sermaye mi istedi 12 Eylül'ü?
24 Ocak kararlarının uygulanabilmesi için daha baskıcı faşist bir ortamın egemen olması gerekiyordu, zira, 1979 yılına gelindiği zaman egemen sınıflar, sermayedarlar işçi sınıfını eskisi gibi disipline edemiyorlardı. İşçi sınıfı fabrikalarda daha etkin duruma gelmişlerdi. Bu egemen sınıfları çok rahatsız ediyordu. 12 Eylül'den sonra, bir sermaye patronu, "artık gülme sırası bize geldi" diyerek bu durumu kendince açıklamıştı. Büyük sermaye sahipleri, 12 Eylül'ün yapılmasını dört gözle beklediler.
Sadece ekonomik gerekçelerle darbe yapılmaz değil mi?
12 Eylül çok köklü bir saldırıdır. Ekonomik, özellikle siyasal ve ideolojik açıdan Türkiye'yi yeniden dizayn etmiştir.
12 Eylül öncesinde Türkiye'nin her yerinde yaşanan çatışmalar var, bunlarla 12 Eylül'e zemin hazırlanmadı mı?
Harcamaları CIA karşıladı
2. Dünya Savaşı'ndan sonra soğuk savaş başlatıldı. Bu sosyalizme karşı bir soğuk savaştı. Soğuk savaş sürecinde, Batı ittifakı NATO'yu kurdu. ABD, Pentagon, CIA kaynaklı gladyo örgütü oluşturuldu. Bu örgütlenmenin Türk ordusu içinde hissedilir bir etkinliği vardı. Birçok Türk subayı Pentagon tarafından eğitiliyordu, bu yapının bir de sivil uzantıları vardı. 12 Eylül öncesindeki saldırıları yapanlar esas olarak gladyonun sivil uzantılarıydı. Maraş katliamını, Çorum katliamını düzenlediler. Bu saldırılar bahane edilerek 12 Eylül darbesi yapıldı. Aslında 12 Eylül bu saldırıların resmi düzeydeki bir devamıydı.
Gladyonun varlığını o günlerde hissettiniz mi?
Kontrgerilla ve gladyo Türkiye'de örgütlendirildi, harcamaları CIA tarafından karşılandı. Ecevit de Kıbrıs Harekâtı'ndan sonra bunu öğrendi ve açıklamıştı. Bence gladyo örgütlenmesi üç sefer belli ölçüde tasfiyeye uğratıldı. Gladyonun ihtiyacına göre düzenleme yapıldı. 12 Eylül'den sonra kullanılan sağ çevreler belli ölçüde tasfiye edildi, Susurluk hadisesi sırasında bir kesim daha tasfiye edildi. Ergenekon olayı da gladyonun içinde yer alan, daha önce tasfiye edilmemiş ya da başka karışık işlerin içine girmiş birtakım artıkları tasfiye ediyor.
MUHSİN YAZICIOĞLU İLE GÜNLERCE KONUŞMADIK
Muhsin Bey ile aynı hücrede kaldınız değil mi?
Cezaevi idaresi, onunla beni aynı hücreye koydu. Ben Dev-Genç başkanıydım, o da Ülkü Ocakları başkanıydı, ondan mı koydular bilmiyorum. Bizim elimizde olan bir şey değildi.
Hücrede ilk karşılaşmanız nasıl oldu?
Ben başka bir hücredeydim. Ben yakalandığım ilk günden itibaren tecrit hücrelerde kaldım. Muhsin Yazıcıoğlu B bloktaydı, sonra tecrit hücrelerine getirdiler. Beni kaldığım hücreden alıp, onun olduğu hücreye getirdiler. O bir süredir o hücrede kalıyordu. Bazen tartışıyorduk
Birbirinize karşı mücadele verdiniz, aynı hücrede bir araya konuldunuz, ne yaptınız?
Bazen tartışıyorduk. O kendi dünyasını yaşamaya çalışıyordu, ben de kendi inançlarım doğrultusunda yaşıyordum. 24 saat aynı yerdeydik ama bazen günlerce konuşmuyorduk. Ben devrimciyim, o ülkücü, orada bir cepheleşme yine var, aynı hücrede kalınca bu ortadan kalkmıyor.