Telefon kayıtları bu sorunun cevabını verecek. Hrant Dink cinayetine ilişkin davanın önceki gün görülen 25. duruşmasında ilginç iki gelişme yaşandı. Öncelikle TİB’den gelen telefon kayıtları ile ilgili Dink ailesinin avukatları çok önemli bir iddiayı dile getirdiler.
TİB tarafından gönderilen 6 bin 235 görüşme ve 9 bin 300 numara üzerinden avukatların yaptığı çalışmada bazı numaraların davanın tutuksuz sanıklarından Mustafa Öztürk ve Salih Hacısalihoğlu ile irtibatlı olduğu görüldü. Avukat Fethiye Çetin’in bu iddiası çok önemli. Çünkü tetikçi Ogün Samast İstanbul’u bilmemesine rağmen Agos’u eliyle koymuş gibi bulmuş ve cinayeti işlemişti. Üstelik cinayetten bir gün öncesi yani 18 Ocak 2007 tarihinde nerede ve kimlerle olduğuna ilişkin tatmin edici bilgi verememişti.
PELİTLİ’DEKİ ASTSUBAY İSTANBUL’DAYDI
Cinayetin bugüne kadar bakılmayan yönlerine ışık tutan “Bi Ermeni Var: Hrant Dink Operasyonu’nun Şifreleri” kitabımda ortaya koyduğum gibi Ogün Samast’ın Pelitli’den tanıdığı bir astsubay da nasıl bir tesadüfse o gün İstanbul’daydı. Yani cinayetin üzerinden bugüne kadar bu kadar zaman geçmesine rağmen hâlâ aydınlatılamamış noktalar var. Fakat kesin olan bir şey var, Bi Ermeni Var’da ortaya koyduğum belgelerden sonra davanın seyri değişti. Nitekim savcının mütalaası da kitabımın tezini doğruluyor. Şu aşamada Fethiye Çetin’in sunduğu numaraların gerçekten cinayetle ilgili olup olmadığını tespit etmek gerekiyor. Savcı Hikmet Usta’nın verdiği bilgiye göre iddia edilen numaraların irtibatı cinayet günü değil daha öncesine ait ve cinayetle ilgili değil. Her halükarda sis perdesinin kalkması şart yoksa cinayet üzerindeki spekülasyonlar sürecek.
Yasin Hayal’in avukatına talimatlar Ulusal Kanal’dan
Önceki günkü duruşmada yaşanan diğer ilginçlik ise Yasin Hayal’in sözleri oldu. Bugüne kadar ‘yaptığından pişman olmamış’ bir görüntü sunan Hayal çıkış yaptı ve ‘kendisinin kullanıldığını, başına bir şey gelirse katilinin Türkiye olduğunu’ söyledi. Hatta ‘otopsi bile yapmayın katilim bellidir’ diyerek de meydan okudu. Cinayet gününden bu yana sessiz kalan Hayal’in bu ifadeleri doğal olarak çok dikkat çekti. Hayal bir şeyler mi açıklayacaktı, yoksa ortada derin bir yönlendirme mi var?
Bu konuyla ilgili elimizde bir ipucu var. Onu da 'Bi Ermeni Var’da telefon kayıtlarıyla ortaya koymuştum. Kitabın 50. sayfasından itibaren yer alan ilginç ilişkiler ağına göre adını Ergenekon sürecinde çok duyduğumuz avukat Fuat Turgut Yasin Hayal’in gönüllü avukatlığını üstlenmişti. Hayal ile cezaevinde yaptığı görüşmelerde Hayal’den ‘birkaç kelam’ etmesini rica etmişti. Mahkeme onu yargılamaya yakışmayan tavırlarından dolayı azledene kadar Yasin Hayal’in akıl hocalığını da yaptı.
UFUK AKKAYA YÖNLENDİRDİ
Kitapta yer verdiğim telefon dökümünde avukat Fuat Turgut, 24 Eylül 2007-18:55’de Ulusal Kanal’dan Ufuk Akkaya ile görüşüyor. O görüşmede de Yasin Hayal’in ‘istenilen yönde ifade vermesi için nasıl yönlendirildiği’ açıkça görülüyor. Hedef de telefon konuşmalarında net olarak ortaya konuyor. Cinayette “azmettirenlerin emniyet müdürleri ve özellikle Ramazan Akyürek olarak kayda geçirilmesi” talep ediliyor. Kayıt uzun olduğu için buraya almak zor. Merak edenler kitaptan bakabilirler. Fakat şurası kesin, Ulusal Kanal’dan Ufuk Akkaya’nın “biz şöyle söylemesini istiyoruz” “biz isteriz ki” ifadeleri ve Fuat Turgut’un “Yasin Hayal, Allah’tan sonra bana güveniyor merak etmeyin ancak Emniyet’ten isim olarak Ramazan Akyürek ve terör müdürünün isimlerini biliyor, öbürlerini şimdilik söyleyemiyor” diyor. Sözün özü; Yasin Hayal’in bunca zaman sonra ‘beni şunlar kullandı’ demesinin arkasında bambaşka bir yönlendirme var.
Adem Yavuz Arslan/ Bugün