Zaman gazetesi yazarı Hilmi yavuz kaleme aldığı köşe yazısında, günümüzde islam dinine bakış açısını kaleme aldı. Yazısında, Kemalizmin putlaştırılmasını eleştiren Yavuz, günümüzdeki Müslümanlık anlayışına da eleştirdi. Kemalizmin şekilcilikten öteye geçemediğini vurgulayan Zaman yazarı, "İslam'ın ahlakî muhtevasını geriye iterek sadece şeklî görünümlerinin kamusal alanda dolaşıma girmesini Müslüman olmak için gerekli ve yeter sayma eğilimi, İslam'ın Kemalistleşmesi anlamına geliyor mu, gelmiyor mu? Bir 'Gardrop İslamı'ndan söz etmek gerekmiyor mu?" ifadelerine yer verdi.
İŞTE HİLMİ YAVUZ'UN O YAZISI;
Türkiye vahim bir muhtevasızlık krizi yaşıyor. Her şeyin, tamamıyla şekle indirgenmiş oluşunun, şekilciliğin ideolojileri ikame etmişliğinin krizi!
"DEVRİMLER ŞEKİL ÜZERİNDEN HAYATA GEÇİRİLDİ"
Kemalizm, daha başından beri, modernliği bir şekil meselesi olarak ele almış; 'devrimler'in neredeyse tamamı, şekil üzerinden hayata geçirilmiştir. Modernliğin özellikle kılık kıyafet üzerinden okunması, bunun en tipik örneğidir. Kemalist şekilcilik o kerteye vardırılmıştır ki, bizzat Kemalistlerin bile, yana yakıla 'Gardrop Atatürkçülüğü'nden şikâyet ettiklerini biliyoruz...
"GARDROP ATATÜRK-ÇÜLÜĞÜ"
Aslında Kemalistlerin 'Gardrop Atatürk-çülüğü'nden yakınmalarını anlamak mümkün değildir. Kemalizm, muhteva olarak değil, tamamıyla şekil üzerinden hayata geçirilmiştir çünkü. Kamusal alanı yeniden şekillendirmenin modernlik sayıldığı bir doktrin olarak Kemalizm'in, bireylerin özel hayatlarına manevi düzeyde anlamlı bir muhteva sunması sözkonusu olamamıştır. Şerif Mardin'in daha 1968'lerde, 'Din ve İdeoloji'de yaptığı şu kışkırtıcı tespit, meseleyi tereddüde mahal vermeyecek şekilde ortaya koymaktaydı: "Kemalizm, kültürün kişilik yaratıcı katında yeni bir anlam yaratmadığı ve yeni bir fonksiyon görmediği için [İslam'a karşı H.Y.] bir rakip ideoloji rolünü oynayamamıştır. Kemalizm'in Türkiye'deki ailelerin çocuklarına intikal ettirdikleri değerleri değiştirmekteki etkisi ancak sathi olmuştur."
İşte şimdi asıl sorgulanması gereken, Türkiye'de İslam'ın da, pratikte vahim bir muhtevasızlıkla malûl olup olmadığıdır. İslam'ın Kemalizm'den farkı, Mardin'in deyişiyle, 'kültürün kişilik yaratıcı katında anlam üretme' iktidarına sahip bir muhtevası olmasıdır. Bu muhteva, hiç şüphesiz, İslam'a içkin olan Kur'an ve Peygamber ahlakıdır.
İSLAM DA ŞEKLE İNDİRGENDİ
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım: Bugün Türkiye'de İslam, tıpkı (evet, tıpkı!) Kemalizm gibi, kamusal alanda sadece şekle indirgenmişlikle, sanki şekilden ibaretmiş gibi idrak edilmekle malül değil midir: Eşi örtülü mü? İçki içiyor mu? Cuma'ya gidiyor mu? Kimse gücenmesin ama, İslam'ın kamusal alandaki şeklî görünürlüğünün öne çıktığı, Kur'an ve Peygamber ahlakı olarak muhtevasının ise geriye itilmiş olduğu nasıl inkar edilebilir?
"MÜSLÜMANLIĞI SADECE BAŞÖRTÜYE İNDİRGEMEK"
Yanlış anlaşılmak istemem: Başörtüsü, elbette İslam'ın göz ardı edilmesi sözkonusu olmayan bir gereğidir.[Vâcib midir, mendub mudur? Tartışmasını bir yana bırakıyorum] Ama Müslümanlığı sadece başörtüsüne indirgemek? Sadece Cuma'ya gitmeye indirgemek? Sadece içki içmiyor olmaya indirgemek? Parça'nın bütün yerine konulması! Tanzimat'tan bu yana modernlik, nasıl parçanın bütün yerine konulmasıyla temellük edilen bir 'Metonimik Batılılaşma' olduysa, İslam da bugün Türkiye'de, parçanın bütün yerine konularak temellük edilen bir 'Metonimik İslam'a dönüşmüştür.
İSLAM'IN KEMALİSTLEŞMESİ
Metonimi, parçanın bütün yerine konulmasıdır. Daha önce de yazmıştım: Tanzimat'tan bu yana Batılılaşma, Avrupa'nın şeklî özelliklerinden birini ya da bir parçasını, bütünüyle Avrupalılık yerine koymak olarak edinilmiştir. Tanzimat romanlarında Fransızca konuşan erkeklerin ve piyano çalan kadınların 'asrî' veya 'Avrupalı' sayılması gibi!
Şimdi şunu sormak istiyorum: İslam'ın ahlakî muhtevasını geriye iterek sadece şeklî görünümlerinin kamusal alanda dolaşıma girmesini Müslüman olmak için gerekli ve yeter sayma eğilimi, İslam'ın Kemalistleşmesi anlamına geliyor mu, gelmiyor mu? Bir 'Gardrop İslamı'ndan söz etmek gerekmiyor mu? Bunun cevabını size bırakıyorum...