SP Lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, İrtica İle Mücadele Eylem Planı” belgesi üzerindeki son gelişmeleri “Hiçbir kamu görevlisinin milletten almadığı bir yetkiyi kullanmaya, demokrasiye müdahale etmeye hakkı yoktur. Bu konunun sonuna kadar üzerine gidilmelidir” diyerek değerlendirdi. Konunun polemik konusu haline getirilmeden, kutuplaşma ve gerilime neden olmadan demokratik olgunluk içerisinde çözüme kavuşturulması gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, hem Hükümet’e hem de Türk Silahlı Kuvvetlerine çağrıda bulundu.
“Milletimiz elbette kendi güvenliğini sağlayacak, güçlü bir ordunun olması gerektiğine inanmaktadır. Ama aynı zamanda TSK’nın siyasete müdahalesini asla tasvip etmemektedir” diyen Kurtulmuş, bu aşamada TSK’ya ve Genelkurmay Başkanı’na tarihi bir görev düştüğünü kaydetti. Kurtulmuş, bu belgenin arkasında kimler varsa sonuna kadar üzerine gidilmesi gerektiğinin de altını çizerek, “Böylece TSK belli zamanlarda siyasete ve demokrasiye müdahale eden kurum imajından kurtarılmalıdır. Sayın Genelkurmay Başkanı bu süreçte ortaya koyacağı demokratik ve şeffaf tavır ile TSK’yı millet nezdinde ibra etmelidir. Çünkü millet iradesine, siyasi yapıya ve demokrasiye müdahale anlamına gelecek bu tür girişimler asla tasvip edilemez” dedi.
MİLLETİN EMRİNDE OLMAK ZORUNDASINIZ
Türkiye'de güçlü, caydırıcı, vatan savunmasını yapan ama asla ve asla iç politikaya karışmayan bir TSK'ya ihtiyaç olduğunu dile getiren Saadet Lideri, “Elbette Türkiye'de işlerini milletin gösterdiği yolda yapan bir hükümete ihtiyaç vardır. Adil ve hızlı karar veren bir yargı sistemine ihtiyaç vardır. Millet iradesini her şeyin üstünde tutan bir Parlamento’ya ihtiyaç vardır. Bunlar bir vücudun organları gibidir. Birbirine karşı değil birbiriyle uyum içerisinde çalışmalıdır. Ancak hepsinden önemlisi bütün bu organlara hükmeden beyindir. Ve o beyin de Millettir. Hepsi, hükümet, yargı, sivil ve asker bürokrasi milletin emrinde olmak zorundadır” diye konuştu.
ÇÖZÜM SİVİL ANAYASA
Kurtulmuş, açıklamasının sonunda şunları kaydetti: “Bunun ilk şartı da sebebi hükümeti milletin esenliği olan, millet iradesini esas alan, şeffaf ve sivil bir Anayasa yapmaktır. Maalesef Türkiye’de bütün Anayasa değişiklikleri ya Avrupa Birliği dayatmalarıyla ya da askeri darbeler sonucu yapılmıştır. Sorunun kökeninde de bu vardır. Israrla vurguladığımız gibi bir an evvel oligarşik adacıkların bulunmadığı, millet egemenliğinden başka hiçbir iradeyi tanımayan, tam demokratik bir Anayasa için harekete geçilmelidir. 27 Nisan müdahalesinden sonra milletimizin 22 Temmuz 2007seçimlerinde Ak Parti Hükümetine yüklediği en önemli görev budur. Ancak ne var ki Hükümet şu ana kadar milletin bu talebine cevap vermemiştir. Ak Parti Hükümeti 22 Temmuz’da kendisine yüklenen bu sorumluluğu yerine getirmediği takdirde; artık benzer bir mazeretle milletin karşısına çıkacak yüzü kalmayacaktır. Bir kez daha Hükümete çağrıda bulunuyoruz; bu tür müdahale tartışmalarının bir daha yaşanmaması için acilen şeffaf, katılımcı ve sivil bir anayasa ile başlayacak kapsamlı bir hukuki ve siyasi reform sürecine girilmelidir.”