Danışan: Size gelmemi fizik tedavi doktorum tavsiye etti. Ona belimdeki ağrılar için gitmiştim. Belim iyileşti ama baş ağrılarım bir türlü geçmek bilmiyor. Bir gün uzun uzun konuşup dertleşmiştik. Ona ailemden, iş hayatımdan, yaşadığım sıkıntılardan bahsetmiştim. Çok hassas bir insan olduğumu bilir. O gün, geçmeyen baş ağrılarımın psikolojik olabileceğini söyledi.
Dr. Başak: Çok hassas bir kişi olduğunuzu söylemiştiniz, iş yerinde veya aile içinde çıkan sorunlardan oldukça etkileniyorsunuz anlaşılan.
Danışan: Hem de çok. Etrafımda huzursuzluk çıkmasın diye pek ağzımı açmam ama bazen o kadar çok alttan alıyorum ve içime atıyorum ki... Sanıyorum o yüzden akşam olduğunda başım çatlayacak gibi oluyor.
Dr. Başak: İçinize attığınızda veya alttan aldığınızda ne hissediyorsunuz?
Danışan: İçimde insanlara karşı bir kızgınlık oluyor, hakkım yenmiş gibi hissediyorum. Ama yine de susmayı tercih ediyorum. Kavgayı, tartışmayı pek sevmem.
Dr. Başak: İnsanlarla tartışmasanız bile, yalnız kaldığınızda içinizdeki huzursuzluk devam ediyor anlaşılan.
Danışan: Maalesef ediyor. Bu sefer de “Niye ağzını açıp cevabını vermedin?” veya “Niye sadece başkaları mutlu olsun diye istemediğin bir şeyi yapmayı kabul ettin?” diye kendimi yiyip bitiriyorum.
Dr. Başak: Yani sadece başkalarına değil, kendinize de kızıyorsunuz.
Danışan: Kendime daha çok kızıyorum. “Ne kadar acizsin” diyorum. Keşke ben de başkaları gibi hakkımı koruyabilsem, insanlara “hayır’”diyebilsem.
Dr. Başak: Sizce niye diyemiyorsunuz?
Danışan: “Hayır” dersem kıracağımdan korkarım.
Dr. Başak: Bazı ailelerde çocuklar büyürken anne babalarının sevgisini, onayını alabilmek için ‘mükemmel’ olmaları gerektiğini düşünürler. Bu nedenle onları her zaman mutlu edecek davranışlar yapmaları gerektiğine inanırlar. Çocukken anne babasını ve etrafındakileri sevindirmeyi ve mutlu etmeyi kendine amaç edinmiş bir kişinin, yetişkin olduğunda kendi ihtiyaçlarını farkına varması ve istemediği şeylere “hayır” demesi pek mümkün olmaz.
Danışan: Evet çocukluğum aynı tarif ettiğiniz gibi geçti. Çok uysal ve ‘saygılı’ bir çocuktum. Ne itiraz eder, ne de bir şey için tuttururdum. Gençliğimde de arkadaşlarımın ne istediği her zaman benim için daha önemliydi ama çalışma hayatına atılınca bu huyumun bana yarar değil zarar verdiğini gördüm.
Dr. Başak: Nasıl zarar verdi?
Danışan: Kimseye “Hayır” diyemediğim için çok fazla iş üstleniyorum. Yeter ki patron mutlu olsun!
Dr. Başak: Evde durumlar nasıl?
Danışan: Hiç farklı değil. Mesela akşamları eşim TV karşısında istediği kanalı seyreder, odama gidip kitap okuyayım desem, çoğunlukla oğlum müziği sonuna kadar açtığı için konsantre olamam. Bu durumda ben nasıl dinleneceğim? Doğal olarak başımın ağrısı da hiç geçmiyor.
Dr. Başak: Duygularınızı, ihtiyaçlarınızı ve düşüncelerinizi ifade edebilmek sizin için pek kolay olmuyor anlaşılan.
Danışan: Susuyorum, susuyorum, sonra bir patlıyorum. Herkes şaşırıyor. O zaman da iyice saldırganlaşıyorum ama bu da iyi değil.
Dr. Başak: Yani ya pasif oluyorsunuz ya da agresif. Şimdi size yeni bir kelime öğreteceğim; ‘asörtif’. Bu İngilizce kökenli kelimenin ne yazık ki Türkçede tam karşılığı yok.
Danışan: Daha önce hiç duymamıştım, ne anlama geliyor?
Dr. Başak: Duygularınızı, isteklerinizi, düşüncelerinizi veya tercihlerinizi ifade etmeniz gereken durumlarda sergilediğiniz kendine güvenli, dürüst, açık, kararlı, net ve aktif tutum diyebilirim. Yani kendinizi ifade etmeniz gereken durumlarda ne pasif olup, susup içinize atmak ve istemediğiniz durumları kabul etmek, ne de agresif veya saldırgan olup ortalığı kasıp kavurmak.
Danışan: İki zıt uçta bulunan iletişim tarzının ortasında olabilmek mi?
Dr. Başak: Çok doğru. Asörtif insanlar, herhangi bir korku veya tedirginlik hissetmeden ve aynı zamanda başkalarının ihtiyaçlarını göz ardı etmeden, isteklerini ve tercihlerini ortaya koyabilirler. Böyle yaparken ne başkalarını kontrol etmeyi amaçlar ne de başkaları tarafından kontrol edilmeyi kabul ederler.
Danışan: Bu şekilde davranabilmek çok isterdim. Bunu öğrenebilir miyim?
Dr. Başak: Elbette. Bunu öğrenmek için altı değişik alanda tek tek çalışmamız gerekecek:
1. Beden dilimizi geliştirmek: Konuşurken karşımızdakinin gözlerinin içine bakmak; kişinin tam karşısında dik durmak ve serinkanlı kalmak. Bu kendinize güvendiğinizi ve ifade etmek istediğiniz konuda kararlı olduğunuzu gösterecektir.
2. Duygularımızın ve isteklerimizin farkına varmak ve ifade etmek, çünkü başkaları sizin ne hissetiğinizi ya da ne istediğinizi bilemezler.
3. Asörtif ifadeleri öğrenmek, örneğin ‘ben’ ile başlayan cümleler kurmak, suçlamaktan kaçınmak; net ve açık olmak;
4. “Hayır” demeyi öğrenmek;
5. Diğerlerinin sizi manipüle etmelerinden kaçınmak ve
6. Haklarınızın farkına varmak.
Danışan: ‘Haklardan’ neyi kastediyorsunuz?
Dr. Başak: Çok temel ve basit haklarımızı bazen unutabiliyoruz ve unuttuğumuzu bile farkına varmıyoruz. Birkaç örnek verebilirim; isteklerimizi dile getirmeye, yapamayacağımızı düşündüğümüz şeylere “Hayır” demeye, olumlu veya olumsuz duygularımızı ifade etmeye, fikrimizi herhangi bir konuda değiştirmeye, hata yapmaya ve mükemmel olmamaya, sevdiğimiz birisine karşı kızgınlık duymaya, kendi önceliklerimize karar vermeye hakkımız var.
Danışan: Siz bunları söylerken sanırım aklımdan ilk geçen “Bunları yaparsam çok bencil bir insan olmaz mıyım?”
Dr. Başak: Daha önce de söylediğim gibi, asörtif olmak başkalarının duygularını hiçe saymak değil ki, başkalarınınkini düşünürken kendini ihtiyaçlarınızı da dile getirmek. Diyelim ailece tatile gittiniz. Hepinizin dinlenmeye ihtiyacı var ve siz ne zaman uyumaya çalışsanız eşiniz TV’nin sesini o kadar açıyor ki, uyuyamıyorsunuz. Burada hakkınızın ne olduğunu söyleyebilir misiniz?
Danışan: Dinlenmeye hakkım var ama genelde kendimi ikinci plana atmaya çok alışmışım.
Dr. Başak: Kendinizi ikinci plana atıp, içinizden ona kızmak yerine, bahsettiğim altı alanı da göz önüne alarak, asörtif bir şekilde duruma nasıl müdahale ederdiniz?
Danışan: Hatırlamaya çalışayım, önce beden dilimi gözden geçirirdim ve karşısına geçip, gözlerinin içine bakardım. Sonra onu suçlamaktan kaçınıp isteklerimi ve hakkımı net bir şekilde ifade etmeye çalışırdım. Şöyle bir cümle olabilir; “Benim dinlenmeye ihtiyacım var, TV’nin sesi çok yüksek olduğunda uyuyamıyorum.”
Dr. Başak: Bunu söylerken kendinizi ‘bencil’ hissettiniz mi?
Danışan: Tam tersine iyi hissettim.
Dr. Başak: Peki diyelim sizi manipüle etmeye çalıştı ve “Az kaldı biraz sonra bitecek, o zaman kapatırım, sen biraz sonra uyusan olmaz mı” dedi.
Danışan: “Hayır” diyebilmeliyim değil mi? Tamam, o zaman da şöyle derim: “Hayır, biraz sonra değil şimdi uyumaya ihtiyacım var, TV’nin sesi çok yüksek olduğunda uyuyamıyorum.”
Dr. Başak: Hayır dediniz, kızgın değildiniz, onu suçlamadınız, sadece ihtiyacınızı net bir şekilde dile getirdiniz, pazarlık yapmadınız. Bunun gibi asörtif cevaplar verdikçe kızgınlığınız azalacak ve kendinize güveniniz artacak.