Milliyet gazetesinin duayen yazarlarından Hasan Pulur, Abdülhamitçi ilan edilince kendisine bu yakıştırmayı yapanları Hamidiye suyuyla bakın nasıl suladı...
Pulur'un "Su gibi aziz ol" dedirten yazısı:
Hamidiye suyu...
DEMEK biz de “Abdülhamitçi” olduk! Neden?
Çünkü Prof. Vahdettin Engin’in, Osmanlı arşivlerinde bulduğu belgeleri yazdığımız için!
Siyonizmin kurucusu Herzl, Padişah Abdülhamit’ten Filistin’de bir Yahudi yurdu, yani İsrail kurmak için Abdülhamit’ten “parası” karşılığı toprak ister, kimine göre padişah “Benim, sizlere satacak bir karış toprağım yok” diye adamı kovuyor, oysa Prof. Engin’e göre, “Kovmuyor ama, Filistin’de toprak vermiyor, onlara Mezopotamya’yı öneriyor, oraya girin ama, toplu oturmayın!“ diye de uyarıyor.
* * *
İŞTE biz bunu yazdık diye Abdülhamitçi olduk!
Eğer, tarihin bir bölümünü belgelere dayalı açıklamayı yayımlamak suçsa evet, biz de Abdülhamitçiyiz!
Bu fanatiklik, bu yobazlık nereye kadar gider?
Bize “Sen Abdülhamitçisin!” diyenlerin, ağızlarına “Hamidiye” suyunun bir damlasını bile koymamaları gerek.
* * *
ACABA bu suyun adının neden “Hamidiye” olduğunu bilirler mi?
Neden “Hamidiye”?
Çünkü İstanbul halkına “iyi su” içirmek için, Kemerburgaz’ın güneydoğusundaki “Karakemer” ve “Kovukkemer” membalarından şehre su getirten, Padişah Abdülhamit olmuştur.
Şimdi bu suya “Hamidiye suyu” denilmeyecek mi?
Bırakın bu yobazlıkları...
* * *
TAM bunları düşünürken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kurduğu “Hamidiye” şirketinin broşürü ve birkaç şişe de su geldi.
En azından 60 yıl öncesine gittik.
O günlerde mahallelerde “Hamidiye” çeşmeleri vardı.
Mahalle halkı, ellerinde testi, damacana, binlik şişe, mahalle çeşmelerinin önünde sıraya girerdi. Ayrıca atlı sakalar da “Hamidiye” suyu satarlardı, parayla...
Ama çeşmeye yakın oturanlar, “Hamidiye” suyunu günlük içmek, bayatlatmamak için çeşme önlerinde sıraya girerlerdi, tabii bu da evin çocuklarına düşerdi.
* * *
DÜŞÜNÜN, bir ramazan akşamı iftara yakın, evin büyüğü babanız, iftarda, orucunu taze Hamidiye suyuyla bozacak, mahalle arasında çift kale top oynuyorsunuz, sıkıysa devam edin, testiyi kapıp çeşmeye koşacaksınız, sizin gibi gelip sıraya girenler de var, eğer top atıldıktan sonra, sıra gelirse yandınız, bir araba laf işitirsiniz.
* * *
1902’de akmaya başlayan “Hamidiye” çeşmelerinden Hollanda’ya, Malezya’ya su ihraç ediliyor.
“Hamidiye” suyu, yıllardan beri halka çeşmelerle ulaştırıldı, hatta okulların, kamu kuruluşlarının, hastanelerin de çeşmeleri vardı.
Bu çeşmeler sebil idi, hayrat çeşmeleriydi.
Şehrin giderek büyümesi, sebillerin harap olması yüzünden artık o çeşmelerde su yok, Hamidiye suları şişelenerek halka ulaştırılıyor.
Bir de sloganı var:
“Hamidiye denince herkes susar.”
Yani herkes ağzını mı kapar, yoksa susayıp “Hamidiye”yi mi içer?
Milliyet