Haluk Nurbâki Gönüllerde Yaşıyor

İlim, fikir ve gönül dünyamızın unutulmayan simâlarından Onk. Dr. Haluk Nurbâki hakkında vefatının 15. yıldönümü münasebetiyle ESKADER’in Cağaloğlu Timaş Kitapkahve’de düzenlediği

İlim, fikir ve gönül dünyamızın unutulmayan simâlarından Onk. Dr. Haluk Nurbâki hakkında vefatının 15. yıldönümü münasebetiyle ESKADER’in Cağaloğlu Timaş Kitapkahve’de düzenlediği anma toplantısı, yazarın dostlarını ve okuyucularını bir araya getirdi. Kalabalık bir dinleyici topluluğunun iştirak ettiği toplantıda zaman zaman hüzünlü anlar yaşandı. Dr. Haluk Nurbâki’nin İstanbul yıllarında yanında bulunan birlikte radyo programları yaptığı, aylık konferanslarını ve diğer çalışmaları organize eden Uğur Canbolat’ın sunduğu program büyük ilgi duydu.

          Açış konuşmasını yapan ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım, Haluk Nurbâki gibi münevverlerin eserleri ve fikirleriyle yaşatılması gerektiğini belirterek, “Bu akşam çok değerli bir zâtı anıyoruz. Haluk Nurbâki büyük hizmetler etmiş, kıymetli eserler bırakmış bir âbide şahsiyetti. Uğur Canbolat da Haluk Nurbâki’yi unutturmamakla irfanımıza ciddî katkılarda bulunuyor.” dedi.

 

                   ÇİFT KANATLI BİR EREN

          Ülke TV’de “İyi Bak Kendine” programına sunan Uğur Canbolat, Haluk Nurbâki’nin farklı ve çarpıcı özelliklerini dile getirdi. Canbolat, Nurbâki’nin hakikatli bir peygamber âşığı ve ehl-i beyt bendesi olduğuna işaret ederek, kendisine hangi sorulursa sorulsun Nurbâki hoca sözü mutlaka Fahr-i Kainat Efendimize getirdiğini, kendisini bununla görevli hissettiğini anlattı. Canbolat, Haluk Nurbâki’nin hem çağın ilmî verilerini hem de mânâ bilimlerinin inceliklerini birlikte kullanan ‘çift kanatlı’ bir eren olduğunu dile getirdi. Haluk Nurbâki’nin az bililen bir yanı olan Bediüzzaman’la görüşmesini de anlatan Canbolat, Haluk Nurbâki’nin cesarete, infaka, aşka, başkalarının hayatları üzerinde yorum yapmamaya, hünsayı tasdike önem verdiğini dile getirdi ve Nurbâki’nin ‘Müslümanların ilim farzından geri düştükleri’ tespitini paylaştı.

          Zafer Dergisi Yayın Yönetmeni Selim Gündüzalp, Haluk Nurbâki’nin Zafer dergisi hizmetine kazandırdığı ivmeyi, onunla derginin çok daha geniş mecralara nasıl ulaştığını anlattı. Aralarında çok derin ve samimi bir iletişimin bulunduğunu, dergiye talep ettikleri yazılara Nurbâki’nin her zaman öncelik verdiğini ve okuyucu etkileyen farklı bir enerjiye sahip yazıların sahibi olduğunu dile getirdi. Peygamberimizin kabrinden alınan bir toprağı kendisine verdiğinde nasıl heyecanlandığını ve bunu İstanbul’da Hz. Hüseyin torunları olan Çifte Sultanlar’ın kabrine suyla karıştırarak nasıl serptiğini duygulanarak aktardı.

                   HAYATINI EHL-İ BEYTİ ANLATMAYA ADAMIŞTI

          Dr. Haluk Nurbâki’nin gençliğe Kur’an’ın ilmî gerçeklerini bıkıp usanmadan anlatan bir âlim olduğunu söyleyen Canbolat, “Bütün hayatını hekimliğinin yanısıra Kur’an’ı, Hz. Peygamberi ve Ehl-i Beyti anlatmaya adamıştı. Günün ilmî verilerini kullanarak ilahi hakikatleri anlatış biçimi büyük bir gençlik kitlesi tarafından ilgiyle karşılanmıştı. Akıllarını çelen, zihinlerini bulandıran inanç tuzaklarından Nurbâki hocanın ikna edici anlatımları sayesinde uzak kalıyorlardı.” dedi.

          Nurbâki Hoca’nın İslâm yücelerine bitmez bir hayranlığının olduğunu söyleyen Canbolat, “Asr-ı Saadeti ve orada yaşananları dakika dakika anlatırdı. Gönülden o asra bağlı olduğu her halinden belliydi. O dönemden sanki bu asra ışınlanan bir âşık-ı peygamber idi. Her olaya Onu ve Cenab-ı Hakkı razı etme penceresinden bakardı.” şeklinde konuştu.

                   BEDİÜZZAMAN’DAN ‘KORUMA’ SÖZÜ

          Nurbâki Hoca’nın belki bildiğimiz anlamda derslere katılan klasik bir Risale-i Nur talebesi sayılayamayabildiğini ama nurlardan feyiz aldığının belli olduğunu ifade eden Uğur Canbolat sözlerine şöyle devam etti:

“Haluk Nurbâki Hoca’nın, Bediüzzaman Hazretleri’ni ziyaret ettiğini duymuştum. Hazret-i Üstad’ın kendisini talebesi olarak kabul ettiğini, dışarıda farklı görevlerinin olacağını ve o görevlerine devam etmesi gerektiğini ifade etmiş. Ayrıca Bediüzzaman Hazretleri, bizim alanımızın dışında başka alanlarda sana gelip feyiz alacak kişiler olacağını söylemiş ve ‘Seni talebem kabul ediyorum, talebelerimin arasında fazla görünmeyeceksin ama talebelerim seni koruyacak.’ demiş. Nurbâki Hoca anarşi döneminin yoğun olduğu 70’li yıllarda İzmir’e bir konferansa davet ediliyor. İman aşkından çok bahsettiği için bazı kişiler tarafından tehdit alıyor. O sıra konferansa hazırlanırken birdenbire iki kişiyi fark ediyor, merak edip kim olduklarını soruyor: Onlar da, “Efendim biz Nur talebeleriyiz, sizi korumak için buraya geldik.” demişler. O anda Bediüzzaman’ın yıllar evvel kendisine söylediği “Talebelerim seni koruyacak” sözünün gerçekleştiğini görmüş.”

Canbolat program akışı içerisinde önemli anekdotlar aktardı ve Haluk Nurbâki hakkında bilinmeyen bazı konuları dile getirdi. Bunlardan birisi aynı zamanda Büyük Doğu Derneği Kurucu’larından ve yazarlarından olan, yine 1950’li yılların önemli bir dergisi olan İslâm’ın Nuru dergisinin yazarlığını yaptığını öğrendiğimiz Dr. Haluk Nurbâki’nin Afyon’da hocası Faik Saraç Efendi’yle olan ilk diyalogları toplantıya damgasını vuran bir olaydı.

Canbolat’ın aktarımına göre Dr. Nurbâki Büyük Doğu dergisinde ‘Kalbe Atılan İmza’ başlığı ile kalbin her atışında damarlarda belirginleşen Allah yazısını dile getirdiği yazısı sonrasında Faik Saraç Efendi Nurbâki’yi evinde görmek ister ama bulamaz. İadeyi ziyarette bulunan Nurbâki ile Saraç karşılaşmasında Faik Efendi, “Kalbin maddesinde Allah yazdığını tespit eden doktor sen misin” diye sorar. “Evet” cevabını aldığında bu defa Faik Saraç Hazretleri Nurbâki’ye, “Kalbin maddesinde Allah yazıyor. Peki kalbin mânâsında ne yazıyor?” diye sorar. Dr. Haluk Nurbâki tereddütsüz “Muhammed yazıyor efendim” der. Bunun üzerine Faik Efendi “Yıllardır beklediğin talebem geldi.” diyerek ayağa kalkıp kucaklar ve ondan sonra aralarında önemli manevi sohbetler başlar.

                   HAYATI VE TASAVVUFU ANLATTI

          Damla Yayınları’nın Genel Müdürü Hüseyin Doğru yayıncı olarak Haluk Nurbâki hoca ile çok yakın çalıştıklarını anlatarak kitapların hangi şartlarda nasıl ortaya çıktığına örnekler verdi. Nurbâki’nin farklı bir kitlesi olduğunu, dilinin etkili olduğunu anlatan Doğru, kaset çalışmaları sırasında stüdyoya girerek 4 kaseti bir defada hiçbir takılma ve tekleme yaşamadan, elinde metin olmadan anlattığına hayret ettiğini aktardı.

          Tarihçi yazar Metin Hasırcı, Nurbâki Hocanın neslinin yaşadıkları dönem içindeki zorluklarını ve o dönemlerin mücadelelerini anlattı. Haluk Nurbâki’nin kitaplarındaki anlatımlara dikkat çeken Hasırcı, Nurbâki’nin ‘Elest Meclisi’ni nasıl anlattığını dinleyicilerle paylaştı.

          Araştırmacı İbrahim Yerlikaya Haluk Nurbâki’nin sohbetlerinde ve kitaplarında Ehl-i Beyt sevgisinin nasıl yer aldığını, bunun neden anlaşılması gerektiğine vurgu yaptı. Hayatı ve tasavvufu anlamak için Haluk Nurbâki’nin ‘Sure-i Yusuf’un Yorumu’ kitabının mutlaka okunması gerektiğini anlatarak kendi manevi yolculuğunda ve zuhuratlarında bu kitaplarının etkilerini dile getirdi. Zafer Dergisi kurucularından ve yazarlarından Selim Gündüzalp de etkileyici konuşmasında, Nurbâki’nin gönül dünyasını dinleyicilerle paylaştı. Yazar Fatih Uğurlu ve yazar Ayda Çayır’ın bu toplantıya özel yazdıkları metinlerin de okunduğu programda, Haluk Nurbâki’nin oğlu Ahmet Veysi Nurbâki ve Ali Nurbâki de babaları ile olan diyaloglarına ve kendilerine verdiği manevi aşıya dikkat çektiler. Hâtıralarını paylaşan oğul Nurbâkiler, herkesi duygulandırdı. Bu arada toplantıya dinleyici olarak katılan misafirler de görüşlerini paylaştılar.

          Yazar Naim Özgüner’in Ahmet Yüter’in Haluk Nurbâki için kaleme aldığı manzum duanın okunmasından sonra toplantı sona erdi ve hâtıra fotoğrafları çekildi. Büyük ilgi gören  programa katılanlar arasında Prof. Dr. Mustafa Nutku, Dursun Gürlek, Recep Seyhan, Gazi Altun, Şerif Aydemir, Fatma Yargıcı, Atilla Şahiner, Abdülkadir Karataş, Mustafa Kılıç, Recep Arslan, Naci Onur, Serdar Üstündağ, Savtekin Mengi, İsmail Hakkı Avcı da vardı.

 

                    HİZMETLE GEÇEN BİR ÖMÜR

          Onk. Dr. Halûk Nurbâki, 1924 yılında Nevşehir’de dünyaya geldi. Tahsilinin ilk bölümünü Afyon’da tamamladı. Hareketli, dinamik bir talebelik hayatı geçiren Dr. Halûk Nurbâki yurdun çeşitli yerlerinde hükümet tabibi olarak çalıştı. Memleketini adım adım gezerken pekçok mânâ sultanı, derviş ve meczuplarla karşılaştı. Dr. Halûk Nurbâki şu önemli sahalarda kalem ve kelâm sahibi idi: 1.Mükemmel bir ilim adamı idi. Eserleri bu tesbitin çok canlı şahididir. 2.Son derece mütevazı bir “gönül, ve tasavvuf” ehli idi. 3. Yılmak bilmeyen bir azim ve şevk ile “gerçek bir İslâm mücahidi” özelliği taşıyordu. 2 Haziran 1997 tarihinde İstanbul’da 73 yaşında âlemi cemâle yansıyan Dr. Halûk Nurbâki tam bir düğün (Şeb’I arûz) coşkusu ile Afyon’da toprağa verildi.

          Haluk Nurbâki’nin yayımlanmış eserleri şunlar: Amme Cüzü Yorumu, Anadolu Mucizesi, Ayet-el Kürsî Yorumu, Bakara Sûresi Yorumu, Cennet ve Cehennem, Evrendeki Mucize, Fatihanın Kırk Yorumu, Gerçek Alim Gerçek Âşık, Gönül Penceresinden Fahr-i Kainat Efendimiz, Gönüllerde Sema, İmanla Gelen İlim, İmanla Gelen İlim II, İnsan Bilinmezi, İslâm ve İlim Serisi, Kader, Kıyamet, Kur'an Mucizeleri, Kur’an’ın Harika Mesajları, Kur’an’ın Matematik Sırları, Kutsal Mücadelem, Namaz Sûreleri Yorumu, Namazın Sırları, Nur Dolu Geceler, Nurdan Anneler, Radyasyon ve AIDS,  Sonsuz Nur, Sûre-i Tekvir’in Yorumu, Sûre-i Yûsuf’un Yorumu, Tek Nur, Velîler Deryasından Katreler, Yasin Sûresi Yorumu, Yüce İslâm Büyükleri.

 

       sanatalemi.net  

  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Hayat Haberleri