Bugün Türkiye'de belki de emsali olmayan çok önemli bir dava ve onun sonucunu paylaşacağım sizlerle. Mesut Çeken,İstanbul4. İdare Mahkemesi'nde görevli genç bir hâkim.
"Vatan borcudur ve mecburdur" şiarı ile askere giden ancak gittiği yerde akıl almaz muamelelerle karşı karşıya kalan Mehmetçiklerimiz adına sorgulamaya başladığım yazılarıma destek vermek amacıyla dün bir mektup göndermiş posta kutuma.
Ve demiş ki; "Ben de askerdeyken çok hırpalandım. Bana da kötü muamele yapıldı, diyenlere yol gösterici olması, örnek teşkil etmesi için lütfen bu mektubumu okurlarınızla paylaşın."
İşte o mektup!
Hâkiiimmm çay getir! "
Askerlik görevimi ifa etmek üzere 2008 ağustos celbine tabi olarak 108. Topçu Alayı Erciş/Van'a katıldım. Tezkeremde iaşe ikmal timi kısım komutanı olduğum yazmasına rağmen, disiplin subayı yazıcısı olarak vazifelendirildim. Mesleğim olan hâkimliğin cüppesini nizamiyeden geçerken kapıda bıraktım. Ve 155 gün boyunca hiç kimseden pozitif bir ayrımcılık beklemedim. 34 yaşında, evli, iki çocuk babası, İstanbul'da görev yapan bir hâkim olmama rağmen herkesle birlikte yattım, kalktım, herkesle birlikte süründüm, yerlerde yuvarlandım, akla hayale gelmeyen bir yığın muameleyi, 'vazife' dedim dert etmedim. Ancak görev yaptığım disiplin subaylığı komutanı Binbaşı Murat Ayvaz'ın bir tavrını içimden atamadım. Tam dört ay boyunca alayda olduğu hemen hemen her gün belki de emrinde olmamın verdiği özgüvenle, 'Hakiiiim, üç çay al gel!', 'Hakiiim, bana bir sigara bul getir!' diyerek mesleki onurumu, mesleki haysiyetimi ayaklar altına alan Binbaşı Ayvaz hakkında Erciş Sulh Hukuk Mahkemesi'nde manevi tazminat davası açtım. Ve E: 2009/470 sayılı dosyada yapılan yargılama neticesinde 16.08.2010 tarih ve K: 2010/502 karar numarasıyla tazminat talebim kabul edilerek Binbaşı Ayvaz'ın 5000 lira tazminat ödemesine hükmedildi. Ve bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşti. "
Neden oğlum Mesut değil?"
Sevilay Hanım. Görev süresi boyunca Binbaşı Ayvaz'a, neden, 'Asker, 3 çay al gel', 'Mesut , 3 çay al gel', 'Oğlum, evladım sigara bul bana!' diye hitap seçenekleri var iken ısrarla hâkimliğime vurgu yaptığını sorabilmeyi çok isterdim. Ama soramadım. Yüzlerce kez, 'Hakiiiim çay getir' şeklinde verilen emri yerine getirmiş olmam yetmiyor gibi, 2 ya da 3 kez çalıştığı masada kalemle yazı yazarken elinin yanına bıraktığım bardağı işaret parmağıyla göstererek ve bardağa dokunarak, 'karıştır' kelimesini duyduğum an hissettiklerimi, kelimelerle ifade etmem mümkün değil. İnanın halihazırda birçok askerin hayretle, şaşkınlıkla, 'Devletin hâkiminin düştüğü şu hale bak!' şeklindeki ah vahları içinde elim ayağım birbirine dolaşarak Binbaşı'ya verdiğim hizmet anları gözümün önünden gitmiyor. Dava açmakta ve kararı size göndermekteki amacım elbette ki orduyu yıpratmak değil! Bu mektubu yollamamdaki tek amaç askere gideceklere, askerde karşılaştıkları hukuksuzluklara karşı atılabilecek basit bir adım olduğunu göstermektir. Askere giden herkes bu bilinçle gider ve orada kendisine yapılan bir hukuksuzluğa karşı -tabii ki- askerden dönünce ilgili kişi hakkında tazminat davası açarsa ve bu talebi de kabul görürse hiç kimse hukuksuzluğa cüret edemeyecektir. Sonuç olarak demek istediğim şu ki; 'Hukuksuzluk hastalığının panzehiri, bizzat hukukun kendisidir!'
(Sevilay Yükselir-Sabah)