Hakan Fidan niye hedefte?
İsrail basını, daha önce Hakan Fidan’ın yönetimindeki MİT’in dışarıdan sızmalara kapalı bir yapıya dönüştüğünü ileri sürerek Fidan isminden MOSSAD’ın çok rahatsız olduğunu iddia etmişti. MİT Müsteşarı Hakan Fidan da, geçtiğimiz günlerde gazetecilere verdiği brifingde, MİT’in 2023 vizyonundan bahsederek teşkilatı, dünyanın en etkili 10 gizli servisinden birisi yapmayı hedeflediklerini ifade etmişti.
İşte soruşturulmayan iddialar
- İmralı’da Çevik Bir ile Öcalan görüştü!
- Öcalan’ın avukatları AİHM’e İmralı’yı ziyaret eden askerlerin ismini verdi. Belgelerde, bir komutanın Öcalan’a dikkate alınmak için savaşı tırmandırmasını önerdiği yer aldı.
- 1999 ile 2001 yılları arasında Öcalan’ın İmralı’dan Kandil’e onlarca mektup yolladığı deşifre edildi.
- Ergenekon sanığı Albay Atilla Uğur’un Öcalan ile yaptığı görüşmelere inceleme başlatılmadı.
- Apo’nun avukatlarının 2004 yılında askeri helikopterle Kandil’e gittiği yönünde ortaya atılan iddialar es geçildi.
- Şeyh Sait’in torunu merhum Abdülmelik Fırat’ın, ısrarla gündeme getirdiği “Apo’nun örgütü İmralı’dan yönetmesine izin veriliyor” iddiaları da savcıların dikkatini çekmedi.
ASLAN DEĞİRMENCİ / ANKARA
Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner ve yardımcısı Afet Güneş’i telefonla arayarak ifade için davet etti. MİT görevlilerine Oslo’da PKK yöneticileriyle MİT görevlileri arasında yapıldığı iddia edilen ve internet ortamında yayınlanan görüşme kayıtlarıyla ilgili sorular yöneltileceği öğrenildi. Daha önce defalarca Öcalan ile görüştükleri ortaya çıkan komutanlar ifadeye çağrılmazken, MİT yöneticilerinin ifadeye çağrılması manidar bulundu. Hatta o kadar korkunç iddialar gündeme getirildi ki savcılar hiç birini dikkate almadı. İddiaların içinde yer alan askerlerin ifadesi de alınmadı iddia sahiplerine bir kez bile “delilin ne?” diye sorulmadı.
Hakan Fidan niye hedefte?
Göreve geldiği günden bu yana İsrail’in rahatsız olduğu Fidan ve ekibinin, uluslar arası bir operasyon çerçevesinde baskı altına alınmak istendiği iddia ediliyor.
İsrail basını, daha önce Hakan Fidan’ın yönetimindeki MİT’in dışarıdan sızmalara kapalı bir yapıya dönüştüğünü ileri sürerek Fidan isminden MOSSAD’ın çok rahatsız olduğunu iddia etmişti. MİT Müsteşarı Hakan Fidan da, geçtiğimiz günlerde gazetecilere verdiği brifingde, MİT’in 2023 vizyonundan bahsederek teşkilatı, dünyanın en etkili 10 gizli servisinden biri yapmayı hedeflediklerini ifade etmişti.
MİT görüşmeleri gizlemedi ama
Önce görüşmeler öncesine bakalım. MİT görüşmeleri aslında gizlemedi. MİT yetkilileri akan kanın durdurulması için verdikleri mücadeleyi medyanın ileri gelen temsilcileri ile zaman zaman paylaştı. “Eve dönüş” ün önünün tıkanmaması için MİT, Medya temsilcilerinden provokatif haberlerden uzak durmaları için ricacı da oldu. Ama MİT’in aksine süreç provokasyonlarla alt üst oldu. Bunda en çok da medyanın emeği vardı. Medya adeta vatandaşı sokağa dökmek için elinden geleni yaptı. Oslo görüşmeleri MİT içindeki derin yapılar ve İsrail eliyle medyaya paslandığında da topu kapan malum gazeteciler Uludere olayında olduğu gibi Hakan Fidan’ı hedef yaptı. Ancak aynı medya temsilcileri bir kez olsun İmralı’da Çevik Bir ile Öcalan görüşmesini gündeme getirmedi. 28 Şubat dayanışmasının hatırına olayı yok saydı.
Savaşı tırmandır aklı veren komutan nerede?
Sadece Çevik Bir ile yapılan görüşmede değil… Öcalan’ın avukatları tarafından AİHM’e aktarılan belgeler var. O belgelerde Öcalan ile bazı komutanların açıkça ilişki içinde olduğu belirtiliyor. Daha vahim olan İmralı’yı ziyaret eden bir komutanın, devlet ile diyalog eksikliğinden yakınan Öcalan’a söyledikleri… Komutan Öcalan’a dikkate alınmak için savaşı tırmandırmasını öneriyor: “Düşük yoğunluklu savaşla sizi kimse dikkate almaz, daha ciddi savaş verin, sizi dikkate almak zorunda kalırlar” diyor. Peki neden hiçbir savcı harekete geçerek söz konusu belgeleri AİHM’den ya da söz konusu avukatlardan isteyerek iddiaları inceleme gereği duymuyor?
Ergenekon’un yaptığı görüşmeler ne olacak?
Öcalan’ın İmralı’ya getirildiği günden itibaren devlet ile temasını inkâr eden çıktı mı şimdiye kadar? Hayır… 1999 ile 2001 yılları arasında bu temasların yoğunlaştığı da bir başka gerçek. Öcalan’ın o süre zarfında, Kandil’e onlarca mektup yazdığı da inkar edilmiyor. O mesajların içeriği halen aydınlatılamazken, mesajları dışarı çıkarılmasını kolaylaştıran askerler değil miydi? Elbette bu kadar da değil… Bugün Ergenekon davasında yargılanan bazı askerler var. Örneğin Albay Atilla Uğur… Görüşme anında ‘devlet adına buradayım” diyen Atilla Uğur…
Fırat’ın sözleri neden ihbar olarak kabul edilmedi?
Şeyh Sait’in torunu merhum Abdülmelik Fırat’ın açıklamaları da unutulmuş değil. Fırat, “PKK’yı nasıl yönlendirdiklerini bana anlatan asker ve bürokratlar oldu. PKK Kürtler için tuzaktır. Kürt aydınlarının öldürülmesinde JİTEM’in yanı sıra örgütün parmağı var. Burada örgütü yönetmesinin önü açılıyor. Yönlendiriliyor. Öcalan’la ilk görüşen Çevik Bir’dir. Sonrasında başka paşalar da görüştü. Aslında görüşmeyen paşa yok” diyordu.
Askeri helikopter ile Kandil’e ziyaret!
Apo’nun avukatlarının 2004 yılında askeri helikopterle Kandil’e gittiğinin deşifre edildiği günlerde de savcılar ortalıkta görünmemişti. Oysa iddialara göre, askeri helikopter ile Kandil’e giden Öcalan’ın avukatların örgüte savaş kararı aldırdığı öne sürülmüştü.
Masum bir adım değil
Yani askerler sık sık Apo’yla görüştü, ama hiç gündeme getirilmedi. Son dakika olarak bir tek haber verilmedi. Bu görüşmeler gazeteler tarafından manşete de hiç çekilmedi. Öcalan’la görüşen derin yapılar, bunu Ergenekon adına yaptıysa hiç sorun edilmedi. Savcılar da Ergenekoncu paşaların PKK ile görüşmelerini masaya hiç yatırmadı. Oysa yıllardır süren bir Kürt sorunu ve çözüme her yaklaşıldığında şiddet olaylarını artıran bir karanlık yapı var. Bu karanlık yapının şifrelerini veren eski örgüt yöneticileri KCK’nın ısrarla İmralı’da kameralar altında kurulduğunu ifade etmesine karşın sessiz kalanların, silahların susması için mücadele edenleri yargı önüne çıkarma adımı masum değildir.
Oslo’da gerçekleştirilen görüşmeyi kayıt altına alanlar büyük bir iş başardı. Başardıkları büyük iş ile derin yapıların halen aktif olduğunu ve çok ciddi teknolojiye sahip ülkelerle birlikte hareket ettiğini de görmemizi sağladılar. Ergenekon örgütünün, KKTC ve Ankara’da iki dinleme merkezi kurduğunu biliyoruz. Dinleme merkezlerinin araç ve gereçlerinin tümünün terör devleti İsrail’den alındığı da zamanında deşifre oldu. Olaya buradan da bakacak olursak aslında bir istihbarat savaşı yaşandığını ve MİT’in yeniden yapılandırılması, istihbarat alma ağının etkin hale getirilmesi ve iç temizlik sürecinin sağlıklı yürütülmesinin sağlanması için atılan adımların karanlık yapıları rahatsız ettiğini anlayabiliriz.