HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu, hiçbir şekilde kurumları taciz etmek anlamına gelmediği bilinen bir benzetmeden yola çıkanların, bunu küfür gibi değerlendirmesini hayretle karşıladıklarını belirterek, “2001 yılında yapılan Anayasa değişikliğine “evet” diyen ve bunu gazetelere verdikleri ilanlarla açıklayan sivil toplum örgütlerinin şimdi neden sessiz kaldıklarına yönelik eleştirilere tepki göstermek yerine kendi tutarsızlıklarına bakmaları gerekir. Gösterilen tepkiler çaresizlik, tutarsızlık ve kamuflaj çabasıdır” dedi.
HAK-İŞ Genel Başkanı Salim USLU, yaptığı yazılı açıklamada şu değerlendirmelerde bulundu:
“Çorum’da yaptığım konuşma, 2001 yılında yapılan Anayasa değişikliğine ‘Evet’ diyen ve bunu gazetelere verdikleri ilanlarla açıklayan sivil toplum örgütlerinin şimdi neden sessiz kaldıklarına ve içinde bulundukları tutarsızlığa dikkat çekmek amacıyla yapılan açıklamadır. Uzunca bir konferansta yapılan eleştirilere cevap vermek yerine benzetmeyi asıl anlamından kopartarak küfür gibi değerlendirilmesini hayretle karşılıyoruz. Benzetme beğenilmeyebilir ancak teşbihte hata olmaz sözünün herkes tarafından bilindiğinden hareketle yapılmış bir benzetme olduğu açıktır. Amaç kurumları hiçbir şekilde taciz etmek değil, kurumların pozisyon değişikliklerini ortaya koymaktır. Örgütlerin evet veya hayır demesi değil, ne istediklerini ortaya koymasıdır. Kurumları temsil edenlerin pozisyonlarını tanımlamasını istemektir. Bu amaçla “Dün söyledikleri ile bugün söyledikleri farklı, bunlar Sivil Toplum Kuruluşu değil, Sivil Toplum Konsomatrisidir” şeklinde konuşmanın bütünü içerisinde dile getirilen bir yaklaşımdır. Burada adı geçen kurumların farklı tutum ve düşüncelerinin izah edilmesinden ibarettir. Söz konusu sivil toplum kuruluşlarının adı 2001 yılında verilen gazete ilanlarına imza atan örgütler olarak sıralanmıştır. Bizim ifademiz genel bir ilke olup kurumları birebir içermemektedir. Tartışma odağı saptırılıyor. Tartışmanın konsomatris boyutuna indirgenmesi yerine konjonktürel dinamiklere göre değişen tutarsızlıkların makul ve mantıklı bir izahının yapılması gerekmektedir. Sorun, demokratik ilke ve terbiyelere uygun davranılıp davranılmadığıdır. Kamuoyu bunun cevabını beklemektedir.
TÜSİAD ve DİSK’in yandaşlığı manidardır. kendi çaresizlikleri ve demokratik mahcubiyetlerine bir kamuflaj bulmanın yarattığı mutluluğun göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Bizim de söylemek istediğimiz Sivil Toplum Kuruluşlarının kendi posizyonlarını inandıkları gibi doğrudan ifade edebilmeleridir. Başka bir unsura sığıntı olarak değil.
TÜSİAD gibi imtiyazlara alışmış bir işveren örgütünün hükümetleri köşeye sıkıştırıp, önünde diz çöktürüp, kaçarız küseriz ya da cumhuriyetin de Türkiye’nin de patronuyuz demeye gelen tavırlarına çok alışığız. Ama yaptığım açıklama dolayısıyla bana terbiye vermeye kalkanların, önce kendi demokratlıklarını sorgulamaları gerekmektedir. Zira bunların demokrasi karneleri pek de övünülecek gibi değildir. Sürekli çelişkili sürekli ürkek bir sesin çıkıp bugün afra tafra yapmasını hem haklı bulmamız hem de anlamamız mümkün değildir. Zaten gösterilen tepkiler, çaresizlik ve tutarsızlığın örneğidir. Tepki gösterenler, önce kendi tutarsızlıklarına bakmalıdırlar. Anayasayı ve Anayasada yapılan değişiklikleri konuşarak görüşlerini açıklama cesareti gösteremeyenlerin bana sayfalarca cevap verme çabası da dikkat çekicidir.
HAK-İŞ Konfederasyonu, 1982 Anayasası’nın Türkiye’de ekonomik, politik ve sosyal anlamda yaşanan krizlerin ve kaosların bizatihi kaynağını oluşturduğuna inanmaktadır. Mevcut Anayasa Türkiye’nin ve toplumun ufkunu daraltmaktadır. Bireyin yerine devleti ve bürokrasiyi koruyan, sivil toplum odaklı olmayan ve demokratik içerikten uzak bu Anayasa ile devam etmek Türkiye’ye iyilik getirmez. Çünkü cunta anayasası Türkiye’nin birinci lig ülkesi olmasını engellemektedir. HAK-İŞ Konfederasyonu bu nedenle 1982 Anayasası’nın değiştirilmesi yolunda atılan her adımı bundan önce olduğu gibi bundan sonra da desteklemeye devam edecektir.”