Hadiste İsrail'in geleceği nasıl anlatılıyor?

İsrail'in, Gazze'ye seyreden yardım konvoyuna saldırması ve tüm insnalığın tepkisini çekmesi, hadiste anlatılan günler yakın mı sorusunu akla getirdi.

Gazetecilikte yazı elinde patlamak diye bir tabir vardır. Haber7’de bugün yayınlanmak üzere kaleme aldığım ve sabaha karşı saat 04.00’te bitirebildikten sonra editör arkadaşlara gönderdiğim yazı, İsrail’in sivillere yönelik kalleş terör saldırısından sonra, ele aldığı konu itibariyle ‘zamansız ve gereksiz bir yazı’ konumuna düştü.

Sabah kalktığımda Haber7’de manşet haberler arasında yazımın çok iğreti ve gereksiz bir konu gibi durduğunu gördüm ve değiştirmeye karar verdim.

AK Parti oylarını patlatacak 2 gelişme” başlıklı yazıda, Anayasa değişiklikleri referandum sürecine doğru giderken, CHP’nin iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne açtığı davanın bu hafta yapılması beklenen toplantısından çıkması muhtemel kararın, olası siyasi etkileri ele alınıyordu. Önümüzdeki günlerde yaşanması muhtemel gelişmeler açısından önemli bir mevzuydu ama, yardım konvoyuna İsrail’in gerçekleştirdiği terör saldırısı, bundan sonraki süreçte dünya siyasi hayatını da komple etkileyecek bir dönemi başlattı.

 İsrail’in son yaptığı çılgınlık gösterdi ki, bir hadis-i şerifte anlatılan günler gerçekten de çok yakın. Yunanistan’da bile halk sokaklara dökülmüş ve İsrail diplomatik temsilciliklerinin önünde tepki dalgası oluşturmuş.

Aşağıda ele alacak olduğum konuya daha önce, İsrail’in 2008 yılının son günlerinde Gazze’ye yönelik başlattığı ve deniz kenarında oynayan çocukları bile vurduğu alçak saldırıdan sonra  kısmen temas etmiştim.

Ortadoğu’daki gelişmeleri yakından izleyen, başta İsrail olmak üzere bölge ülkelerine sık sık gelip giden ve bu coğrafyanın tarihsel sürecine ilişkin çok sayıda yayını bulunan tarih profesörü bir dostum geçtiğimiz günlerde bana; “Yahudiler İsrail’de en çok hangi ağacı dikiyorlar ve bunun sebebi nedir biliyor musunuz?” diye sordu.

Kendisine, özellikle tarım konusunda İsraillilerin dünyanın en önemli araştırmalarına imza attıklarını biliyorum ama bir ağaca karşı özel ilgileri olup olmadığı konusunda bilgi sahibi değilim dedim.

Verdiği cevap çok ilginç oldu. Yahudilerin İsrail’de en çok diktikleri ağacın gargat ağacı olduğunu, bunun nedeninin ise bir hadis-i şeriften kaynaklandığını söyledi. “Yahudiler hadis-i şeriflere itibar ediyorlar mı ki” dedim. Etmiyorlar ama yine de içleri rahat değil. Tedbiren de olsa yine de bu ağacı dikmekten geri kalmıyorlar dedi. Sonra Peygamber Efendimizin konuyla ilgili bir hadis-i şerifini okudu.

Tarihçi dostumun yanından ayrıldıktan sonra sözünü ettiği hadis-i şerifi kaynaklardan araştırdım. İlginçtir, hadis-i şerif daha çok kıyamet alametlerinin zikredildiği bölümlerde geçiyor. Kaynaklarda kıyamet alametleri sıralanırken, fitnenin artması, Yahudilerin Müslümanlara yönelik taşkınlık ve zulmü inanılmaz boyutlara varınca, sabır sınırı taşıp artık bu zulme bir dur demek isteyen Müslümanların kendilerini bulup cezalandırmasından çekinen Yahudilerin bulabildikleri her yere kaçıp saklanacağından söz ediliyor.

Hadis-i Şerif’te, Yahudilerin taşların ve ağaçların bile arkasına saklanacağı, buna karşın Gargat ağacından başka bütün taş ve ağaçların: "Ey Müslüman, Ey Allahın kulu, Yahudi arkamdadır, gel onu öldür" diyeceği ifade ediliyor. (Buhârî, Tecrid, IX, 73; Tirmizî, Birr, 25; Fiten, 2; et-Tâc, I, 25).

Bahsi geçen hadis-i şerif Sahih-i Müslim’de; “Öyle ki Yahudiler taşların ve ağaçların arkasına saklanacak ama ağaç ve taş dile gelerek 'Ya Müslim! Ey Allah (c.c.) kulu! Gel, bak benim arkamda Yahudi var, buraya gizlendi, benim arkamda, gel onu cezalandır. diyecek. Sadece 'gargat' ağacı bunu söylemeyecek çünkü o Yahudi ağacıdır” buyuruluyor. (Kitab-ul Fiten H. 2239).

Bu kadar yalın bir gerçeklikle ifade edilen hadis-i şerif üzerinde ayrıca bir yorumda bulunma ihtiyacı duymuyorum. Her şey gayet açık ortada…

Demek ki Yahudilerin artık haddi iyice aşmış zulmüne tanıklık etmek ağaçların ve taşların bile deyim yerindeyse canına öyle bir tak edecek ki, sabırları taşacak ve ihbarda bulunmak üzere dile gelecekler.

Hadis-i Şerif temel kaynaklarda böyle geçiyor. Birileri rahatsız olacak diye lafı eğip bükecek değiliz. Peygamber Efendimiz söylüyorsa El Hak doğrudur.

Gazze’deki aç ve açık insanlara yiyecek, hasta ve yaralılara tıbbi malzeme götüren yardım konvoyuna İsrail’in alçakça düzenlediği saldırı, İsrail’in bölgedeki geleceği açısından tam bir kırılma noktasıdır.

Sabah kahvaltı yaparken yardım konvoyuna düzenlenen saldırı konusunda anne ve babama durumu kısaca özetlerken, hayatında bir karınca incitmediğini bildiğim annemin ağzından dkölüken ilk cümle; “Şu İsrail’i neden ortadan kaldırmıyorlar?” oldu. O sırada yüzüme bakışı ise, askere giderken kınalı kuzularının yüzüne son bir bakış atan annelerin bakışı gibiydi ve biz sizleri bugünler için yetiştirmedik mi der gibiydi.

O bakışlar bana, İsrail’in tüm insani değerleri alt üst eden vahşi davranış biçimlerinin artık sonuna yaklaştığını gösteriyordu. Yufka yürekli anacığım “artık yeter” dedi ise, gerisi bitmiştir.

İsrail, "Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım" kampanyası kapsamında Gazze'ye doğru seyreden ve önderliğini Türk Mavi Marmara'nın yaptığı gemilere yaptığı ve çok sayıda insanın öldümesine ve yaralanmasına neden olan operasyonla, kendi ipini kendisi kesmiştir. Vebal tamamen kendisine aittir.

Vatandaşlarımıza, tepkilerini ortaya koyarken hukuk sınırlarını ihlal etmemelerini öneriyoruz.  Kimse “Ama onlar...” diye başlayan cümle ile konuşmaya başlamasın. Bu konuda ölçümüz ve hocamız onlar değil, İslam’i ve insani prensiplerdir.

Bu bağlantıya dikkat...

Türkiye’deki terörle İsrail arasındaki bağlantı da kısmen açığa çıkmıştır. İsrail’in insani yardım konvoyuna saldırıya geçmeye hazırlandığı saatlerde, Hatay'ın İskenderun ilçesinde Deniz İkmal Destek Komutanlığına teröristlerce düzenlenen ve çok sayıda şehit ve yaralı vermemize neden olan menfur saldırı, bölücü örgütün kimlerin taşeronluğun yaptığını ortaya koymuştur. Bu saldırı, Türkiye’nin içe kapanıp dış konularla ilgilenmemesine yönelik planlı bir saldırıdır. Ama amacına ulaşamayacaktır.

Bu arada bir not: Başbakan Erdoğan’ın yurtdışı uçuşlarında uçağının etrafında savaş uçaklarının bulunmasını ve sağlı sollu koruma altında seyahat ettirilmesini öneriyorum.

Başbakan Erdoğan’ın ziyarete gittiği Şili’den buraya en az 15-16 saatlik hava uçuşu var. Semalarda ne kadar güvenli ki diye sormamak elde değil.

Allah ülkemizi ve tüm insanlığı, şer odaklarının sinsi planlarından korusun.

İnsalığın geleceği aydınlık. Az sabır ve çok gayret...

Prof. Dr. Osman ÖZSOY – Haber7
www.osmanozsoy.com.tr

Gündem Haberleri