Şahsiyetli, el öpmeyen bir gençlik isteyen ve gençliğin sorununun çözümü için 6 tavsiyede bulunan Hasan Celal Güzel'in sloganı: Ne DEVGENÇ ne SEVGENÇ çare BİLGENÇ!
Gençlik, siyaset ve demokrasi
Dün, '19 Mayıs Ata-türk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutladık. 19 Mayıs, bir bakıma 'Millî Mücadele'nin başlangıç tarihi olarak bilinmektedir. Atatürk'ün doğum tarihi olarak da kabul ettiği 19 Mayıs'ta, Millî Mücadele'nin eşsiz kahramanı ve modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Atatürk'ü, sevgi, saygı, minnet ve şükranla bir defa daha anıyoruz.
Atatürk, 'Büyük Nutuk'ta, 'Samsun'a Çıktığım Gün Umumî Vaziyet ve Manzara' başlıklı bölümde şöyle der: 'Efendiler! Bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da hâkimiyet-i millîyeye müstenit, bilâkaydüşart müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek!' Atatürk, 'Gençliğe Hitabesi'nde, 'Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir' diyerek, gençliğe ilk ve en önemli vazifesini vermiştir.
Ne yazık ki, Atatürk'ün 89 yıl önce 'millî egemenliğe dayanan' devlet kurma hedefi ve düsturu, günümüzde Atatürkçü geçinen bir avuç oligarşik azınlık tarafından çiğnenmekte; Anayasa'nın 6. maddesinin aksine, egemenliğin kullanılması kişilere, zümrelere ve sınıflara bırakılmaktadır. Türkiye'nin, 89 yıl sonra 19 Mayıs Bayramı'nı kutlarken, demokratik seçimlerde oy kullanan milyonlar hiçe sayılıp jüristokratik darbeye mâruz bırakılması, ne kadar hazin bir tecellîdir.
***
Türkiye'nin, gelişmiş Batı câmiasına nazaran en büyük avantajı, toplumun çoğunluğunu meydana getiren 'genç nüfus piramidi'dir. Ekonomik kalkınma-nın en dinamik ve önemli unsuru 'beşerî unsur'dur. Başbakan Erdoğan'ın, bazı çevreler tarafından garipsenen 'üç çocuk' sloganının arkasında yatan sebeplerden birisi de budur. Bugün, Türkiye'nin çeşitli sorunlarına rağmen, dinamik, heyecanlı, eğitime talip, gelişmeye ve yeniliğe açık genç bir nüfus vardır. Atatürk'ün, 'Ey! Türk istikbalinin evlâdı' diye hitap ettiği 'Gençlik', Türkiye'nin geleceğinin ta kendisi-dir. Böyle olduğuna göre, bizim de en büyük yatırımımızı gençliğe yapmamızdan daha tabiî ne olabi-lir?... Ancak, ne yazık ki, kalkın- mayı, gelişmeyi, 'iki ton demir ile çimentodan' ibaret zanneden zihniyet, bugüne kadar gençliğe gereken önemi vermemiştir.
***
Millî Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanı iken gençlere, 'Uslu çocuk olmayın!' demiştim. Tabiî kastım, 'Buyurun sokağa dökülün' demek değildi. Şahsiyet sahibi, idealist, sadece kendi işleriyle değil, memleket meseleleriyle de meşgul, kimseye karşı boyun eğmeyen, el öpmeyen bir gençlik istemiştim.
Gençlerin siyasetle uğraşmasından yanayım. Geleceğin gençliği, demokrasiyi özümsemiş, düşünce hürriyetini savunan ve antidemokratik müdahalelere karşı çıkan bir gençlik olmalıdır. Sovyet tanklarına karşı cesaretle duran Macar ve Çek gençliği, vatanın, demokrasinin ve hürriyetlerin savunmasında, nasıl canını feda edecek kadar kahramanca mücadele etmişse; Türk Gençliği de, darbecilere, demokrasi ve millet iradesi düşmanlarına karşı, aynı azim ve kararlılıkla karşı koymalıdır. Esasen, millî tarihimiz de, bu gibi fedakârlık ve cesaret örnekleriyle doludur.
***
Gençlik konusunda bazı tavsiyelerim var. Bu bakımdan iyi niyetli olduğuna inandığım Başbakan'ın, reformcu, Gençlik'ten sorumlu Devlet Bakanı ile Millî Eğitim Bakanı'nın tavsiyelerimi değerlendirmesini bekliyorum.
1. Altı yıldır yazıyorum: 'I. Gençlik Şûrası'nı, bakanlığım sırasında 1988'de toplamıştım. Aradan 20 yıl geçmesine rağmen, hâlâ 'II. Gençlik Şûrası' toplanmadı. 2008 yılı içerisinde toplanmasını tavsiye ediyorum.
2. Yeni Anayasa'da milletvekili seçilme yaşı 18'e indirilmelidir. Seçme yeterliğinde bulunan ve cezaî ehliyeti olan bir gence, seçilme yeterliği imkânı da tanınmalıdır.
3. YÖK kaldırılmalı; yüksek öğretimdeki merkeziyetçi yapı değiştirilmeli; artık bilimsel özerkliğe sahip hür ve demokratik üniversitelere geçilmelidir.
4. 1988'de uygulamaya koyduğumuz, 'Yüksek Öğrenim Yurtlarında Bedava Kahvaltı Projesi', sağlıklı bir gençliğin yetiştirilmesi bakımından çok faydalı olmuştu. Bu proje, tekrar uygulamaya konulmalıdır.
5. Düzenli okuma alışkanlığı olmayan gençliğimizi okumaya teşvik edecek projeler hazırlanmalıdır. Kitaplardaki KDV sıfırlanmalı ve kitap maliyetleri subvansiyonlarla düşürülmelidir.
6. Gençliğin spor ve boş zamanları değerlendirme projeleri için finans kaynakları tahsis edilmelidir.
***
Ne, terörün kıskaçları arasına düşerek kendisine ve ülkesine zarar veren DEVGENÇ; ne de araştırma-lara göre, çoğunluğu evde oturan veya pastaneye, birahaneye, bara 'takılan', futbol haberlerine saatlerini harcayan, magazinci, anasının kuzusu SEVGENÇ... Bize BİLGENÇ lâzım...
Yani, hem idealist, hem kendine vakit ayıran; lâkin özellikle de okuyan, yazan, bilime, sanata, dış dünyaya ve siyasete ilgi gösteren; bilgili, aydın, yepyeni bir gençlik... Bu gençlik, peşin hükümlerden ve dogmatik saplantılardan arınmış; diyalektik ve ideolojik kalıplardan kurtulmuş; demokratik zihniyetli, cesur, hoşgörülü, diyaloga açık, soran, araştıran, tartışan ve düşünen bir gençlik olmalıdır.
Ancak böyle bir gençlikle Türkiye demokrasiyi rayına oturtabilir ve gelişmiş bir ülke hâline gelebilir.
Radikal - Hasan Celal Güzel / Haber7