Güneydoğu politikaları ve GAP

Yeni Şafak - Yorum

GAP denilince sadece sulama projesi, baraj göletleri anlaşılmamalıdır. GAP aynı zamanda güçlü bir Türkiye demektir. GAP'ın başarılı olabilmesi hazırlanan projelerin halkın bilgisine sunulması ve halkın katılımına bağlıdır.

Doğu ve Güneydoğu Bölgesi, Avrupa'nın en uç noktası olup Asya'ya açılan bir kapıdır. Bu bölgeyle bağlantılı coğrafyada yani Ortadoğu'da 400 milyon insan yaşamaktadır. Bölge, bu pazarı hedefleyen ve dünyadaki yatırımların ilgisini çeken bir yapıya kavuşması durumunda bir üretim ve ticaret merkezi haline getirilebilir.

Doğu ve Güneydoğu sorunu ile ilgili çok şey yazıldı ve söylendi. Bu bağlamda çözüm önerileri sunuldu, raporlar hazırlandı. siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları görüş belirttiler. Ama söylemler eylemelere geçmediği için Doğu ve Güneydoğu sorunu devam etmektedir. Yazılan raporların ve ortaya konulan çözüm yollarının eyleme geçmesi mümkün değildi. Çünkü bölge ile ilgili çözüm yolları sunanlar, masa başında oturup raporlar hazırlamışlardır. Ancak bölgede yaşayan aydınlar, sanatçılar, akademisyenler sorunların içinde yaşadıklarından dolayı, kalıcı çözüm ortaya koyabilirler.

Bölge halkının beklentisi nedir? Halkın temel ve doğal isteği; huzur istihdam ve eğitimdir. Yılların biriken sorunları elbette bir çırpıda ortadan kalkmaz. Sanayide, tarımda, eğitimde, kültürde önceliği bölgeye vermek gerekir. Bölgede yetişerek, tanınmış, kendi alanında başarılar elde etmiş iş adamları, akademisyenler, sanatçılar, gazeteciler el ele vererek bölgelerine karşı olan vefa borçlarını ödemelidirler. Girişimcilere, her türlü yatırım ortamı sağlanmalıdır. Bunun için gerekli eksiklikler tamamlanmalıdır. Devlet, İstanbul'da, Mersin'de, Antalya'da, Adana'da, İzmir'de bulunan Doğulu iş adamlarını memleketlerine yatırım yapmak için teşvik etmelidir.

Bölgenin sorunlarının çözülmesi için öncelikle bölgede yetişerek sivrilen şahsiyetlerin doğup büyüdükleri bu yerlere sahip çıkmaları gerekmektedir. Sadece memleketinden söz eden ve memleketine bir çivi çakmayanlar hem gözden hem de gönülden uzaklaşmışlardı. Gönüllerde yaşamanın yolu insanlığın hizmetine sunulan kalıcı yatırımlar ya da eserler yapmaktır. "Orda bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür" diyerek memleketine el sallayanlar unutulmaya mâhkum olacaklardır.

Bu gün Doğuluların fahri hemşehrisi Atatürk unutulmuyorsa bunun nedeni, bölgede başlatmış olduğu kalkınma hamlesidir. Mustafa Kemal,1917 tarihinde Otuz Altı Yaşında genç bir paşa olarak Diyarbakır'da görev yapmıştır. Görevi sırasında bölgeyi yakından tanıma fırsatı bulmuştur. 1919 yılında arkasında hiç bir maddi desteği olmadan, makamını, mevkisini, rütbelerini bırakarak Erzurum'da halk ile bütünleşmiş, halkın desteği ile Erzurum Kongresi'ni yaparak Anadolu'nun sesini ve bağımsızlık isteğini bütün dünyaya burada ilân etmiştir. Yurdun kurtuluşunun plan ve programını bu bölgede yapmıştır.

GÜÇLÜ BİR GAP

GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE

Atatürk, Cumhuriyet kurulduktan sonra da bölgeye giderek büyük yatırımlara mührünü vurmuştur. Doğuda bulunan demiryolları, köprüler, fabrikalar, Atatürk'ün eseridir. Yokluklar içerisinde bölgeye kalkınma hamlesi başlatılmıştır.

Doğu ve Güneydoğu kalkınma hamlesinin önemli yatırımı, bilindiği gibi GAP'tır. Atatürk 1936 tarihinde Güneydoğu bölgesi'ne 'Buraya Bir İnsanlık Gölü İnşa Edelim.' emrini vermiş. Konu ile ilgili çalışmalar ve projeler oluşturulmaya başlanmış ve bugünkü dev entegre proje meyvesini vermiştir.

Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin kalkınması için yaşamının son anına kadar yoğun bir çalışma içerisine girer. Doğu Bölgesi'nde 7 Kasım 1937'de en son açılışını yaptığı bayındırlık eseri Tunceli'deki Hozat Köprüsüdür. (Cemal Kutay, Ardında Kalanlar, İstanbul, 1988,s. 177)

GAP'ın getireceği bereket Türkiye'nin yıldızını parlatacaktır. Ancak Gap'ın memleketin her yerinde aynı algılanması gerekmektedir. Ankara'da farklı, bölgede farklı algılanması bir çelişkiyi beraberinde getirecektir.

Gap denilince sadece sulama projesi, baraj göletleri anlaşılmamalıdır. Güçlü bir Gap için bölge halkı ile bütünleşmeli, bölge halkına şefkat eli uzatılmalıdır. Büyük proje uygulayıcıları çalışmayı sadece ekonomik veriler ve tablolarla bakmamalıdır. Halkın sosyo kültürel yapısı göz önünde bulundurulmalı, yöre insanı vasıflı eleman olarak yetiştirilip istihdam edilmelidir. Hazırlanan projelere halkın bilgisine sunulmalı ve halkın katılımı sağlanmalıdır.

Doğu ve Güneydoğu Bölgesi'nde gezi incelemelerinde bulunan Atatürk 1931 de konu ile ilgili olarak şunları söyler " İstanbul'da ne medeniyet varsa Ankara'ya ne medeniyet getirmeğe çalışıyorsak, İzmir'i nası mamur kılıyorsak yurdumuzun her tarafını aynı medeniyete kavuşturalım istiyorum. Mamur olmalı Türkiye'nin her tarafı, müreffeh olmalı. Devletin yapamadığını millet milletin yapamadığını devlet yapmalıdır. Herşeyi yalnız devletten ya da herşeyi yalnız milletten beklemek doğru olmaz. Devlet ve millet ülke sorunlarını göğüslemede daima el ele olmalıdır."

Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın GAP'ta başlattığı kalkınma hamlesi zaman içerisinde meyvesini verecektir. Başbakanımızın bölge halkına uzattığı şefkat eli memnuniyetle karşılanmış söylemler eyleme geçmeye başlamıştır.

GAP'ın ve Bölgenin sorunlarına hızlı bir şekilde çözmek için şu öncelikler göz önünde bulundurulmalıdır:- Eğitimde Kalkınma- Kalıcı Yatırım- Adaletli Paylaşım- Halka Uzanan Şefkat eli sorunları çözmede kilit durumunda olacaktır. Ayrıca bölgede yetişerek sivrilen iş adamlarının, akademisyenlerin, sanatçıların siyasetçilerin bölgeleri için organize etmek gerekir.

Yerel Haberleri