ASDER bu gün ülkemizin önemli konularının gündemde olduğu olayları merkez alan bir basın toplantısı yaptı.
Gündeme damga vuran açıklamalar Asder Onursal Başkanı E.Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’den gedi.
Konu ile ilgili açıklamalar genel hatları ile aşağıda olduğu gibidir.
AhmetTÜRKAN-HABERNAME
Değerli Basın Mensubu Arkadaşlarım.
Hoş geldiniz.
ASDER 'in yeni başlattığı girişimleri sizlerle paylaşmak istedik.
Yeni girişimlerimizin Ülkemiz için önemli faaliyetler olduğunu düşünüyoruz.
ASDER,
Başlangıçta, her tarafın toz duman olduğu, askeri müdahaleden kaynaklanan baskıların tüm Ülkede hissedildiği karanlık dönemde, bin bir zorlukla, mağduriyetlerin kaldırılması amacıyla kuruldu.
Kuruluşundan kısa bir süre sonra; esas meselenin ferdi mağduriyetler olmadığını, sorunun, Ülke sorunu olduğunu, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının önündeki engellerin de, Milletin İradesinin Devletin kurumlarına tam olarak hakim olamamasından kaynaklandığını anlayarak, misyonunu tekrar gözden geçirdi ve çalışmalarını Ülke sorunlarına yöneltti.
Bu gün Ülkemiz ileri demokrasi yolunda emin adımlar atmaya başladı.
ASDER Mensuplarının ferdi mağduriyetlerinin bir kısmı da bu arada giderildi.
Ama her şey henüz rayına oturmadı.
ASDER, Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi “ASSAM” 'ı Kurdu.
Hem Ulusal, hem de İslam Dünyası ile ilgili meselelerde, ASDER Mensuplarının gayretlerinin devam ettirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Askeri tecrübelerini ve 15 yıllık birikimlerini yeni organizasyonlar içinde değerlendirebilmesi için Dernekten farklı yeni yapılanmalara ihtiyaç duyduk.
Bu Nedenle;
ASDER Çalışmalarının fikri temelini oluşturmak üzere Adaleti Savunanlar Araştırmalar Merkezi “ASSAM” 'ı Kurmuştur.
Merkezimiz çalışmalarında;
Türk ve Müslüman Milletlerin refahı, Dünyada barış ve adaletin tesisi, İslam Ülkelerinin bir süper güç olarak Dünya siyaset sahnesine çıkmasına bağlı olduğunu; İslam Ülkelerinin birliği için de Türkiye'nin Liderliğine, Türkiye'nin İslam Ülkelerine önderlik yapabilmesi için de Milli İradeyi Devletin bütün kurumlarına hakim kılması ile mümkün olduğunu, temel düşünce olarak kabul etmektedir.
Yani akademik seviyede yapılacak çalışmalar; Dünyanın ilgi sahamızdaki Coğrafyasında ve Ülkelerinde cereyan eden her hangi bir olay incelenip değerlendirilirken; bu olay, günün gerçekleri göz önünde bulundurularak, Türkiye'nin Milli menfaatlerine ve İSLAM BİRLİĞİ tasavvuruna ve hedefine nasıl etki eder sorusunun cevabını verecek yöntemler kullanılarak yapılacaktır.
ASSAM 'ın, diğer Strateji Merkezlerinden farkı, Çalışma alanımızda cereyan eden her olayı; İslam Birliği Hedefini dikkate alarak değerlendirme gayreti içinde olacak olmasıdır.
Bu Misyonla, Adaleti Savunanlar Derneği Strateji Araştırmalar Merkezi (ASSAM) çalışmalarına, ASDER Genel Merkezinde, 24 Eylül 2011 tarihinde, Dernek Mensupları ile, başlamıştır.
ASSAM 'ın Çalışma alanı, Türkiye Milli Güç Unsurları, İslam Coğrafyası ve bu coğrafyaya etkili olan güçler olarak tespit edilmiştir. Çalışma alanlarımız ve bu alanların araştırmacı yazarları size takdim edilen dosyanın ekleri arasında bulunmaktadır.
Merkezimizin seçtiği alanlarda bilgi alt yapısını oluşturduktan sonra, bu çalışma alanlarını enstitüye dönüştürerek ve kapısını akademisyenlere de açarak, bağımsız akademik bir merkeze dönüştürülmesi düşünülmektedir.
ASSAM hakkında ayrıntılı bilgi ekli dosya içinde bilgilerinize sunulmuştur.
ASSAM, Uluslararası SAvunma DAnışmanlık, İnşaat, Sanayi ve Ticaret A. Ş. “SADAT” 'ı Kurdu;
Değişim süreci yaşayan İslam Ülkelerinde, rejimler maalesef kanlı eylemler sonucunda el değiştiriyor.
Yeni yönetimlerin, Ülkelerinin yığın haline gelmiş sorunlarını kısa ve orta vadede çözmeleri mümkün görülmüyor.
Rejimlerinin oturması ve kendi ayakları üzerinde kalmaları için 40:50 yıllık uzun bir süreye ihtiyaçları var.
Orduları da dağılıyor. Yeniden düzenlenmesi gerekir.
Emperyalist Batı Ülkelerinin, ekonomik ve askeri ihtiyaçları karşılamak için cazip tekliflerle yeni yönetimlerin kapılarını çalmaları yakındır.
Bu ülkelerin yalnız bırakılmaması gerekir.
Tekrar emperyalist güçlerin güdümüne girmelerine seyirci kalmak büyük talihsizlik olur..
Bu değişimi, kendi içlerindeki ihtilafları gidermek ve İslam Ülkeleri arasındaki safları sıklaştırmak için fırsat bilerek yardımlarına koşmak gerektiği kanaati ile bir girişim başlattık.
Hükümetimizin resmi imkanları ile değişim öncesinde ve sonrasında demokrasi arayışındaki yönetimleri desteklediğinin bilinç ve şuurunda olarak; daha seri hareket edebilecek ve resmi desteğin yetişemediği, boş bırakmak durumunda kaldığı alanlarda, İslam Ülkeleri arasındaki ittifaka destek vermek için ; ASDER Yönetimi ve ASSAM Kurucular Kurulu, Dünyadaki örneklerine benzer özel bir danışmanlık şirketi kurmaya karar vermiştir.
ASDER Mensubu 64 Subay ve Astsubayın katılımları ile Uluslar arası Savunma Danışmanlık İnşaat, Savunma ve Ticaret A. Ş. “SADAT” Kurulmuş, kuruluşu Noter huzurunda resmiyet kazanmış, Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilerek aktivite kazanması için müracaat edilmiş, ancak, Ülkemiz 'de bir ilk olan SADAT 'ın Ana Sözleşmesi, yetki almak üzere Milli Savunma Bakanlığına kadar ulaştırılmıştır.
Geçen bir aylık süreye rağmen, Devlet Kademelerince görüş oluşturulamayan SADAT, resmiyet kazanmayı müteakip, Ülkemiz ve İslam Alemi için önemli görevler ifa edeceği inancındayız.
SADAT 'ın Amacı Şirket Ana Sözleşmesinde Aşağıdaki Şekilde Yer Almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çıkarlarını gözeterek, ihtiyaç duyan dost ülkelerde;
• Savunma danışmanlığı yapmak,
• Güvenlik Güçlerini organize etmek, (Teşkilat, malzeme ve kadro)
• Güvenlik Güçlerine eğitim vermek, (İlgili ülke, Türkiye veya üçüncü ülkelerde)
• Güvenlik Güçlerinin ihtiyaç duyacağı silah, mühimmat, araç, gereç, kıyafet ve yiyeceklerin İlgili ülke, Türkiye ve üçüncü ülkelerden alış, satış, tedarik ve temini için ihaleler açmak, ihalelere girmek, teklifler vermek, teklifler almak.
• Güvenlik Güçlerinin ihtiyaç duyduğu her türlü elektrik, elektronik, yazılım, donanım, bakım ve servis hizmetlerini vermek.
• Güvenlik Güçlerinin mevcut silah ve malzemelerinin yenileştirilmesini sağlamak ve Silahlı kuvvetlerinin iskan ve eğitimi için ihtiyaç duyulan tesislerin inşaatını yapılmaktır.
SADAT 'a da bir ASSAM oluşumu gözü ile bakabiliriz.
SADAT hakkında bilgi ve Şirket Ana Sözleşmesi ekli dosya içinde bilgilerinize sunulmuştur.
ASSAM, ASDER için TBMM 'ne YENİ ANAYASADA yer almasını İstediği İlke ve Önerilerini Sundu.
Darbeler tarihi literatürüne “28 Şubat Post Modern Askeri Darbesi” olarak giren, son askeri darbe yöneticilerine en yakın bulunan ve bu darbeden en büyük darbeyi yiyen kişilerin kurduğu bir Dernek olarak ASDER, 15 yıl boyunca yaptığı analizlerin, Yeni Anayasa 'da yer alabilmesi için, ASSAM vasıtasıyla bir çalışma yapmış ve 20 sayfayı bulan hazırlığını 30 Aralık 2011 tarihinde TBMM Başkanlığına ve Anayasa Uzlaşma Komisyonuna ulaştırmıştır.
İki Bölüm halinde hazırlanan Çalışmamızın birinci bölümünde “Neden Yeni Bir Anayasa” ya ihtiyaç olduğu hususunu açıklamış; ikinci bölümümde de “Nasıl Bir Anayasa” sorusuna yanıt vererek, Anayasada bulunmasını istediği ilkelere yer vermiştir.
ASDER Anayasa çalışmasının özgün bir çalışma olduğunu düşünüyoruz.
ASDER ; geçmişteki darbe, müdahale, dayatma ve vesayet sisteminin üç ayağa dayandığını savunmaktadır. Birinci dayanak, Anayasa ve Yasalarda darbelere gerekçe olarak kullanılan hükümler ve yasal mevzuat; İkinci Dayanak, Silahlı Kuvvetlerde, Yargıda, Yüksek Öğretimde ve Kamu Kurumlarının üst kademelerinde, Milletin değerlerine ters ideolojik Kadrolaşma; Üçüncü dayanak da zayıf koalisyon hükümetlerine sebep olan siyasi istikrarsız dönemlerdir.
ASDER 'e göre;
Bu üç dayanak kaldırılarak Milli İradenin devletin bütün kurumlarına hakim olması ve temel hak özgürlüklerin üzerine konan anayasal kısıtlamaların kaldırılması için yeni bir anayasa yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
ASDER teklifinin birinci bölümünde, 1982 Anayasasında ve hukuki mevzuatta darbelere ve vesayet sisteminin tesisine dayanak olan hükümler ile, yakın tarihimizde bu mevzuattan yararalanarak yapılmış, Askeri, Yargı ve YÖK darbeleri belirtilmiştir.
“Nasıl Bir Anayasa” sorusuna cevap bulan ikinci bölümde de, Yeni Anayasanın;
• Temel insan hak ve özgürlüklerini koruyacak,
• İç barışı sağlayacak,
• Adaleti temin ve hukukun üstünlüğü ilkesini tesis edecek,
• Milli İradeyi hakim kılacak ve istikrarı muhafaza edecek,
• Çağdaş ve ileri bir yönetim sistemi oluşturacak,
• Dış dünya ile yakın ve devamlı iletişim kurma imkanı verecek,
Bir Anayasa olması istenmiş ve Yeni Anayasa'da;
• Resmi İdeolojinin, değiştirilemez maddelerin, laiklik ilkesinin, vatandaşın anayasal sıfatının, temel insan hak ve özgürlüklerinin üzerinde kısıtlamanın olmaması,
• Resmi dilin Türkçe, ana dilde eğitim ve idam cezası olması,
• Milli İradenin hakimiyetini sağlayacak ve global meselelerle aynı zamanda Ülke sorunlarına da daha seri çözüm üretebilecek;
◦ Bölgeli üniter Devlet ilkesine uygun İdari yerinden yönetim (özerklik) modeli ile;
◦ Yasama ve Yargı yetkisi merkezi yönetimde,
◦ Yürütme yetkisinin bir kısmı bölge idarelerine,
◦ Bölge idareleri de kendi yürütme yetkisinin bir kısmını alt kademedeki mahalli idarelere aktarmış olarak,
◦ Merkezi Hükümetin bu yetkilerde arttırma ve eksiltme yetisi ile bölge ve alt mahalli idareleri denetleme yetkisini elinde bulundurduğu
◦ iki partili, iki meclisli,
◦ Başkanlık Sisteminin yönetim biçimi olarak benimsenmesi,
• Siyasi İrade üzerindeki Yargı Vesayetinin engellenmesi için;
◦ Anayasa Mahkemesinin, Cumhurbaşkanı dahil yürütme ve yasama organları ile siyasi partilere ait, kararlarının ve Yargıtay Başsavcısının Parti kapatma ile ilgili iddianamelerinin onay mercii ile
◦ Siyasî birer makam olan Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkanları ile Yargıtay Başsavcısının seçiminin de TBMM tarafından yapılması gerekli bulunmuştur
• Askeri Vesayetin ve Darbelerin engellenmesi için;
◦ Milli Güvenlik Kurulunun kaldırılması,
◦ Genelkurmay Başkanlığının ve Kuvvet Komutanlıklarının ayrı ayrı MSB 'lığına bağlanması,
◦ TSK 'nın yeniden yapılandırılması,
◦ Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesinin yeniden ifade edilmesi,
◦ İç güvenliğin İçişleri Bakanlığına, dışa karşı savunmanın da MSB 'lığına verilmesi,
◦ Jandarma Genel Komutanlığının Genelkurmay Başkanlığı ile organik bağlarının koparılması,
◦ Milli Güvenlik Siyaset Belgesinden (MGSB) iç tehdit değerlendirmelerinin kaldırılması,
◦ Yüksek Askeri Şuranın yapısının değiştirilmesi ve bütün kararlarının yargıya açık olması,
◦ Askeri Yüksek Yargının kaldırılması ve askeri hakimlerin üniformasız olması savunulmuştur.
Yeni Anayasa önerimiz ile ilgili olarak TBMM 'ne verilen metin ekli dosya içinde bilgilerinize sunulmuştur.
ASSAM 'ın Bir diğer Çalışması da, ASDER için hazırladığı; 6191 Sayılı Yasanın Kapsam Dışında Bıraktığı Asker Mağdurların, Mağduriyetini giderecek YASA TASARISI dır.
22 Mart 2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6191 Sayılı, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen geçici 32. madde , Silahlı Kuvvetlerden, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararı, yani yargıya kapalı idari işlemlerle emekli edilen askeri personelin önemli bir bölümüne, yapılan haksızlıkların önemli bir bölümü giderilmiştir.
Çıkarılan yasa devrim niteliğindedir.
Silahlı Kuvvetlere ve onun en üst organı tarafından yapılan idari işlemlere rağmen, bu güne kadar hiç bir siyasi iradenin cesaret edemediği, altın bir irade sergilenmiştir.
Bunun değerini mağdurlar, sivil toplum ve kamu oyu takdir etmiştir.
Bu cesur ve adil davranışından dolayı Sn. Cumhurbaşkanımıza, Sn. Başbakanımıza, Hükümetimize ve Meclisimize gönülden teşekkür ediyoruz.
Yasadan yararlananlar, emsallerinin hakları ile emeklilik imkanına, emsali emekli olmayanlar emsallerinin özlük hakları ile kamuda görev yapmaya, emekli edildikleri rütbe ve derecede emekli kimlik belgesine, sosyal haklara ve silah taşıma yetkisine sahip olmuşlardır. En önemlisi de çıkarılan yasa ile yapılan idari işlemlerin haksız olduğu kabul edilmiş ve kapsama girenler itibarlarını kazanmışlardır.
Ama meseleye her şey olmuş bitmiş ve mağduriyetler son bulmuş gözüyle bakamayız. Ayrıca bu yasayı bir lütuf olarak görmek de yeni yanlışlara yol açabilir. Yasa ile sağlanan haklar, gasp edilen hakların ve verilen maddi ve manevi zararın telafisi için yeterli değildir.
MSB'lığı Web Sitesinde yapılan duyuruya göre, 4606 başvurunun 1542'i kabul edilmiştir. (Duyuru yayınlandıktan sonra 24 Jandarma Subayının daha müracaatları kabul olunmuştur.)
Kendini mağdur olarak görenlerin %32,9 yasadan yararlanmıştır.
Müracaatı reddedilen 3064kişidir. Bunlardan;
847 'si (%18,4) 1971 tarihinden önce yapılan işlemlerle emekli edildiği için,
1967 'si (%42,2) yargıya açık işlemlerle emekli edildiği için, (1991 kişinin içinde, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 darbe dönemlerinin kadrine uğrayan, kararname mağduru subay, astsubay, askeri öğrenci ve uzman personel ile emekliliğe zorlananlar bulunmaktadır.)
226 'sı (%5,5) YAŞ Kararlarıyla ayrıldığı halde reddedilmiştir.
Sonuçta, kendisini mağdur hissedenlerin %67.1' i bu yasadan yararlanamamıştır.
Bu durum, ADALET arayanları da, ADALETİ savunanları da, ADALET için yola çıkanları da rahatsız etmektedir.
Yasanın esasta iki noksanı bulunmaktadır. Birisi, yasanın kapsam dışında bıraktığı mağdurlardır. Diğeri de kapsadığı kişilerin bütün mağduriyetini giderememiş olmasıdır.
6191 Sayılı Yasanın kapsamı dışında kalanları dört ayrı grupta tasnif edebiliriz. Bunlar;
• Birinci Grup Mağdurlar; Kararname mağdurlarıdır.
◦ 29 Temmuz 1983 tarihi ile 6191 sayılı Yasanın çıktığı 22 Mart 2011 tarihleri arasında, idari işlemlerle re'sen emekli edilenler,
◦ 12 Eylül 1980: 29 Temmuz 1983 tarihleri arasında, idari işlemlerle re'sen emekli edilenler,
◦ 12 Mart 1971: 12 Eylül 1980 tarihleri arasında ve özellikle 12 Mart müdahalesi sırasında, idari işlemlerle re'sen emekli edilenler,
◦ 12 Mart 1971 öncesi idari işlemlerle re'sen emekli edilenlerdir.
• İkinci Grup Mağdurlar; Askeri Öğrencilerdir.
• Üçüncü Grup Mağdurlar; Uzmanlardır.
• Dördüncü Grup Mağdurlar; Emekliliğe ve istifaya zorlananlardır.
KAPSAM DIŞI KALANLARIN DAĞILIMI :
• KARARNAME MAĞDURLARI : 1580
◦ 12 MART 1971: 12 EYLÜL 1982 : 600
◦ 12 EYLÜL 1982: 12 MART 2011 : 133
◦ 27 MAYIS 1960 : 12 MART 1971 : 847
• ASKERİ ÖĞRENCİLER TOPL. : 526
◦ 12 EYLÜL 1980: 29 TEMMUZ 1983 : 447
◦ 29 TEMMUZ 1983 : 12 MART 2011 : 79
• UZMANLAR : 73
• EMEKLİLİĞE ZORLANANLAR : 60
TOPLAM : 2239
Kararname mağdurları, ayırma işlemi yargıya açık olduğu için; Askeri öğrenciler, uzmanlar ve emekliliğe zorlananlar ile 12 Mart 1971 öncesi mağdurlar hem yasada hiç bahsedilmediği için, hem de bahsedilmiş olsaydılar da ayırma işlemleri yargıya açık olduğu için, kapsam dışında kalmışlardır.
Yani bütün grupların ortak yanı, ayırma işlemi yargıya açık olduğu, yani işlem tesis edildikten sonra Askeri Yüksek İdare Mahkemesine (AYİM) başvurma hakları bulunduğu, başvuranlar hakkında AYİM, esastan davalarını inceleyerek ayırma kararını yasal bulduğu için, idare de yasa koyucu da bu kişileri mağdur saymamaktadır.
Biz, Silahlı Kuvvetlerde disiplinin sağlanması için askeri cezai yargı sisteminin yeterli olduğunu, bir fiil yasalarda suç sayılıyor ise; bu fiili işleyen kişiler askeri cezai yargıya sevk edilmeli, cezasını yargı vermeli, bu ceza Silahlı Kuvvetlerden çıkarmayı gerektiriyor ise, ayırma işlemi o zaman yapılmalıdır. Aksi takdirde, Birkaç uyarma. Tevbih, şiddetli tevbih, Birkaç gün göz ve oda hapsi alan kişilerin, disiplinsiz kategorisine konularak, Silahlı Kuvvetlerden çıkarılma işleminin yapılmasının hukuki olmadığını, sakat işlemler olduğu, Askeri Ceza Kanunun 30. maddesinde Silahlı Kuvvetlerden çıkarılacak durumların neler olduğunun belirtildiğini, bu şekilde olmayanların işlemlerinin haksızlık olduğunu, bunu gözetmeyen idari yargı kararlarının da hukuksuzluğu katmerlendirdiğini, bu nedenle geçmiş mağduriyetlerin düzenlenecek yeni bir yasa ile giderilmesinin gerektiğini savunmaktayız.
Ayrıca;
Silahlı Kuvvetlerde, amirler tarafından verilen disiplin cezaları, Anayasanın 129. maddesine göre yargı denetimi dışında olup, verilen cezaya itiraz hakkı bulunmamakta, AYİM de işleme dayanak olan cezalar için yerindelik denetimi yapamamakta, sadece işlemin mevcut mevzuata uygun tesis edilip edilmediği hususunu denetleyebilmektedir.
Bunun dışında, yargıya açık bir kısım işlemler, re'sen emeklilik tebligatlarında, vurgulanması gerekirken, bazı tebligatlarda, özellikle Yaş Kararlarının açıklandığı dönemlere rastlayanlarda, belirtilmediğinden, şahıslar, YAŞ kararı ile ayrıldığını zannederek, AYİM 'e baş vurmamış, bu nedenle yargıya müracaat haklarını da kaybetmişlerdir.
Bunun dışında, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa Referandumunda, askeri hakim teminatının sağlanması amacıyla 1982 Anayasasının ilgili maddesinde değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikle, AYİM'in özellikle darbe dönemlerindeki kararlarının hakim teminatının zedelenmesi bakımından, adil olmaması da söz konusu edilebilecektir.
Yukardaki dört grupta belirtilen askeri şahısların haksızlığa uğradığını düşünüyor ve bu haksızlığın çıkarılacak bir kanunla giderilmesinin uygun olacağını savunuyoruz. Çünkü, kamu hizmeti görülürken uğranan zararlar, kişiler üzerinde bırakılmaz, bu zarar tüm toplum tarafından paylaşılır ilkesi, Kamu Hukukunun bir temel kuralıdır.
Bu mağduriyetlerin dışında;
6191 Sayılı Yasanın Kapsamı içine giren YAŞ Mağdurlarının da bütün zararları bu yasa ile giderilememiştir. Başlıca, geçmiş dönem maaşları, OYAK kesintileri, ayrıldıktan sonra bir yüksek okul bitirenlerin intibakları, üst derece sicil alanların emsal alınmaması, kimliklerin ayrıldıkları rütbelere göre düzenlenmesi gibi hak kayıpları giderilmemiştir.
Bu haksızlığın da giderilmesinin zaruri olduğunu düşünüyoruz.
Bütün bunların 6191 sayılı yasada değişiklik yapacak ek bir yasa ile giderilmesinin uygun olduğunu düşündük ve bir tasarı hazırladık. TBMM 'de yaptığımız temaslarla tasarıyı anlattık. Ancak Başbakanımızın mesele ile bizzat ilgilenmesi gerektiği sonucuna ulaştık.
Başbakanımıza ulaşmak için girişimlerimizi sürdürmekteyiz.
Mağduriyetlerin giderilmesi ile ilgili yasa tasarısı ve bu hususta yapılan girişimlerle ilgili bilgiler de ekli dosya içinde bilgilerinize sunulmuştur.
Davetimize icabet edip bizi sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Varsa, sorularınızı cevaplamaya hazırım. 12 OCAK 2012