Gülen cemaatinin eski imamı Selim Çoraklı, 1990'lı yıllarda Zaman gazetesini ziyaret eden Gülen'in çıkışta kendisinin de içinde bulunduğu Zaman çalışan ve yazarlarını kastederek "Hiçbirinin yüzünde nur kalmamış" dediğini söyledi.
Cemaatin paralel yapıya dönüştüğünü anlatan Çoraklı "Her birimin kendi içinde bir imamı bulunuyor" dedi.
Zaman Gazetesi yazarlığından Makedonya temsilciğine, Cemaat imamlığından öğrenci yurtlarına kadar Cemaatin her kademesinde görev alan Selim Çoraklı 1999 yılında Gülen Cemaati ile yollarını ayırdı. İtirazlarını bir mektupla Fethullah Gülen'e bildirerek 15 yıllık sessizliğe bürünen Selim Çoraklı suskunluğunu Sabah gazetesine bozdu. İsa Tatlıcan'a konuşan Çoraklı'nın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle oldu?
HÜCRE TİPİ YAPILANMA
O dönemlerde yapılanma şöyleydi; Her birim kendi içerisinde bir imamı var. Mesela diyelim ki polis kolejleri var, polis okulları var. Özellikle polis ve askeri hizmetlerde biraz hücre tipi yapılanma vardı. Zaten 1986 yılında bir gazete Gülen Cemaati ile ilgili manşetler atmıştı. O dönemde cemaat ciddi bir darbe yemişti. Ondan sonra daha ciddi bir hücre tipi yapılanmaya yönelim oldu. Yani bir hücre yakalanırsa öbür hücrenin haberi olmasın anlamında. Cemaate mensup bir eleman bir askerle ya da bir polisle ilgileniyordu. Bilemedin 2 polisle 3 polisle ilgileniyor ve aynı evi kullanmıyorlar, özellikle esnaf evleri kullanılıyor
PARALEL YAPININ KONTROLDEN ÇIKACAĞINI GÜLEN'E SÖYLEDİM
Bana göre Gülen Amerika'da kalmakla cemaatin yönetimini bir kısmını kaybetti. Kontrolü kaybettiği için Cemaat içindeki "Derin Damar" farklı gruplar oluşturdu. Bu farklı birimler zaman içerisinde büyüdü. Mesela ben 1996 yılında 40 maddeden oluşan "Cemaatin kırılma noktaları" diye bir rapor hazırlayıp Fethullah Gülen ve Cemaatin ileri gelenlerine göndermiştim. Bu raporda, cemaat içindeki gruplaşmaların birbirini dinlemediklerinden veya o yapıların başındakilerin enaniyetlerinin kuvvetlenmesinden dolayı ileride büyük problemler yaşayacağını söylüyordum. Nitekim de öyle oldu. O dönemlerdeki gruplaşmalar derin yapılara dönüştü.
KEMALETTİN ÖZDEMİR GÜLEN'İN GÜÇ HASTALIĞI YÜZÜNDEN BAŞKALDIRDI
- Kemalettin Özdemir'in polis hizmetlerinin içerisinde otoritesi artınca "zararlı olabilir" endişesiyle o görevden alıp Afrika'ya imam olarak gönderdiler. Afrika'daki hizmetlerin ciddi biçimde ivme kazanmasına büyümesine vesile oldu.
Fakat dediğim gibi otoriter liderlerde her zaman paranoya ve şüphecilik vardır. En yakın arkadaşlarının kendilerine tuzak kurduğunu düşünürler. Ben Gülen'de bu tür şüpheciliğin varlığını 1994'te görmüştüm. "Fethullah Gülen güç ve iktidar hastalığına yakalandı" demiştim o dönemde…
BİR YAPI KENDİ YETİŞTİRDİKLERİ DEĞERLERİ YEMEYE BAŞLARSA
Gülen'in otoriter kişiliği, ister istemez kendisinin iktidarını sarsma ihtimali olan insanların önünü kesti. Kemalettin Özdemir olayı tamamıyla böyle bir olaydır. Cemaat de zaten bunu kendi basın yayın organlarında yazdı. Bu sürecin sonunda abi dedikleri Kemalettin Özdemir hain ilan edildi. Hakkında bir sürü düzmece şeyler yayınlandı. Kemalettin Özdemir Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden Said Özdemir abinin oğludur ve tanıdığım kadarıyla takva sahibi biridir. Yanında kadından, kızdan bahsedince yüzü kızarır. Onun bile bu tarz görüntülerini yayınladılar. Bu derin yapı demek ki bu kadar çirkinleşebiliyor. Bir yapı kendi yetiştirdikleri değerleri yemeye başlarsa, o yapı yıkılışa doğru gidiyor demektir.
İSRAİL'E, ÇEVİK BİR'E SUSAN GÜLEN, MÜSLÜMAN BAŞBAKAN'A NEDEN SALDIRIYOR?
CEMAATLE NASIL TANIŞTI? NEDEN AYRILDI? ŞİMDİ NİÇİN KONUŞTU? |
- Mavi Marmara olayında İsrail gibi bir terör devletini, katil bir devleti otorite sayan Gülen, neden Müslüman bir Başbakan'ı otorite olarak kabul etmiyor?
28 Şubat döneminde Çevik Bir'e "Şerefli General, gel bizim okullarımızı şereflendir, okulları sana devredelim" diyen Gülen, Başbakan'a neden aynı sözü söylemedi? Gülen "Sayın Başbakanım, aynı kıbleye yöneliyoruz, Allah'ımız, Peygamberimiz bir, dershaneler sana kurban olsun" deseydi belki dershaneler de kapanmazdı, tasfiyeler de yaşanmazdı, itibar kaybına da uğramazdı. Peki bunu neden yapmadı? Çünkü cemaatin içindeki derin damar Gülen'i manipule etti. Cemaatin AK Parti iktidarını devirecek güçte olduğunu Gülen'e inandırdılar. Gülen de büyük bir risk alarak iktidara saldırdı ve bu operasyon her açıdan başarısız oldu.
FETHULLAH GÜLEN KANDIRILDIĞINI ANLADI, O YÜZDEN SUSUYOR
Bence anladı. Beddua videosu sanırım 22 Aralık'ta yayınlanmıştı. 22 Aralık'tan yana herkul.org sitesinde yeni çekilmiş tek bir videosu yayınlanmadı. Fethullah Gülen yanlış yönlendirildiğini anladı. Biraz da çaresiz olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden susuyor. Şu an ellerindeki son mermileri de atıyorlar ama siyasi üstünlük iktidarın artık eline geçti. Cemaatin sokakta bir itibarı kalmadı. Yeminli AK Parti düşmanları bile polis-yargı darbesinden Cemaati sorumlu tutuyor. 40 yıllık hizmeti operasyoncuların elinde oyuncak yaptılar, yazık ettiler…
GÜLEN "ZAMAN YAZARLARININ YÜZÜNDE NUR KALMAMIŞ" DEDİ
- Eviniz camdansa başkalarının evine taş atmayacaksınız. Bu Gülen'in çok kullandığı bir sözdür. Size bir örnek vereyim. Zaman Gazetesi, Fethullah Gülen'in bir konuşmasını sürmanşetten veriyor: "İncinsek de incitmeyeceğiz." Sayfaları çeviriyorsunuz başta Genel Yayın Yönetmeni olmak üzere bütün zaman yazarları "Firavun, Yezid, hırsız" diyerek Başbakan'a saldırıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
Size bir şey söyleyeyim. 1990'lı yıllarda Fethullah Gülen Zaman Gazetesi'ni ziyarete gelmişti. Çıkıştı benim de içinde bulunduğum Zaman çalışan ve yazarlarını kastederek "Hiçbirinin yüzünde nur kalmamış" demişti. Bu söz bugünkü manzarayı anlatma bakımından çok önemlidir.
BBP'Lİ DESTİCİ VE SP'Lİ KAMALAK GEÇMİŞİ ÇABUK UNUTUYOR!
- BBP boşuna cemaate yanaşıyor oy alırım diye. Cemaat gaz verir ama menfaati yoksa asla oy vermez. Büyük Birlik Partisi'nin eski Genel Başkanı Yalçın Topçu "Merhum Yazıcıoğlu bugün hayatta olsa vesayetin değil siyasetin yanında olurdu" diyerek son noktayı koydu. Bence de Yazıcıoğlu siyasete yapılan operasyonların karşısında olurdu.
Saadet Lideri Kamalak'a gelince. Kendisine sadece 28 Şubat döneminde Gülen'in merhum Erbakan için "Beceremediniz artık gidin" dediğini, "Erbakan'a hiç kanım ısınmadı" şeklindeki sözlerini hatırlatıyorum. Saadet Partililerin 28 Şubat manşetlerine bir göz atmalarında fayda var. Menfaatçi davranmasınlar. Geçmişi çabuk unutuyorlar.
PEYGAMBERİMİZİ BİLE KULLANIYORLAR, ASIL BU GAYRETULLAH'A DOKUNUR!
- Evet, maalesef dinledim. Hizmet hareketinin bu kadar siyasetin içine batmış olmasını bu kadar dünyeviyeşmesini üzülerek izliyorum. Anadolu sermayesine karşı İstanbul sermayesinin desteklenmesi, Ümmetin değil batının, ABD'nin, İsrail'in çıkarlarının savunuluyor olması anlaşılır gibi değil. Bunları yaparken Hz. Peygamberin de bu işe alet edilmesi gerçekten çok üzücü. Rüyalarla hizmete motive etmeye çalışıyorlar. İşte bu Gayretullah'a dokunur! Hizmetin samimi, ihlâslı insanlarına büyük haksızlık yapılıyor. Umarım bu insanlar da en kısa zamanda gerçeği görür.
FETHULLAH GÜLEN İSTERSE BU KAVGAYI BİTİRİR
- Bu kavganın bitişi Gülen'in iki dudağının arasında. Dirayet gösterirse bir açıklama yaparak kavgayı bitirebilir. Eğer bu kavganın Gülen'i de aşan uluslararası bir boyutu yoksa Gülen bunu yapabilir. Bence hizmet bundan sonra da ilkeli bir şekilde insan yetiştirmeye devam etmeli. Diğer gönüllü kuruluşlar gibi onların birey olduğunu kabul etmeli. O eğitim kurumlarından çıktıktan sonra o insanların peşini bırakmalı. O insanları paralel yapının kadrolu bir elemanı olarak görmekten vazgeçmeli. Hem Cemaate hem de bu insanlara zarar veriyorlar. Türkiye'deki hiçbir iktidar artık bu paralel yapının büyümesine, bürokrasiyi ele geçirmesine izin vermez.
ınternethaber