Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Viyana temasları sırasında Fransız haber kanalı France 24'e de bir mülakat verdi. Halkın meşru taleplerini tankla ve askerle bastırmak isteyen Suriye yönetimine karşı, halkının tepkisinin farklı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, "Olup bitenleri yakinen izliyoruz. Maalesef çok sayıda insan ölüyor. İnsanlar niçin sokaklara döküldüler. Şunun için. Bizde özgülük istiyoruz bizde serbestlik istiyoruz. Bizde nasıl başka ülkelerde insanlar demokrasinin nimetlerinden faydalanıyorlar bizde bunu istiyoruz diye sokaklara çıktılar. Özellikle Tunus ve Mısır gibi ülkeleri örnek alarak başladı. Tabi tankla, askerle bastırılınca çok sayıda insan ölünce o zaman işler çığırından çıktı ve halkın tepkisi ayrı oldu. Maalesef Suriye ordusu bir devletin ordusu yaptı bu işleri. Şimdi benim söylediklerim gayet açık. Halkın meşru talepleri var. Halkın meşru taleplerini dinlemek yerine onları dikkatli bir şekilde analiz etmek ve onları yerine getirmek yerine onun karşısına ben mevcut tek partili rejimimi koruyacağım diye askerle, tankla bastırmaya kalkınca o zaman bugün ki manzara ortaya çıkıyor. Çok üzücü bir durum var" dedi.
"ÖNEMLİ OLAN KANI DURDURMAK"
Suriye halkının özgürlük, hürriyet, demokrasi taleplerine kulak verilmesi ve kanın durdurulması gerektiğini belirten Gül, "Nihayetinde Suriye ordusudur bu insanları öldüren. Tabi bu şekilde bunun devam etmeyeceği kanaatindeyim. Orada bu işi sadece kişiselleştirmemekte gerekir orada bir yapı var. Bir ideoloji var. Baas rejimi bir parti var. Dolayısıyla o da onun başkanı tabi ki. Bu durumun böyle gitmeyeceğini görmesi gerekir. Suriye'yi sevenler kendi halkını sevenler yapacakları şey nedir bu büyük halkın büyük arzusu özgürlük, hürriyet, demokrasi talebini geçte olsa görüp bunun gereklerini yapmaktır. Bunun gerekleri nedir çok açık net bir şekilde; 'Ben çok partili sisteme geçiyorum. Bütün siyasi mahkumlar serbest. Herkesin uluslar arası gözetim altında serbest seçimler yapılacak. Yeni anayasa yapılacak.' Tüm bunları söylemek ve zamana yaymadan süratli ve an kısa sürede uygulamaya geçmek. Önemli olan kanı durdurmak. Büyük bir iç kargaşa var. Aslında inanıyorum ki çok büyük çoğunluk doğrusunun bu olduğunu görüyor. Ama bazen şöyle oluyor. 'Too little too late' diye bir söz vardır. Bu gerçekleşiyor. Çok partili sisteme geçilmesi ve siyasi tutukluların serbest bırakılması gerekiyordu. Bu ilerleyince bunu yapmayıp da gecikince sonunda daha da kanlı bir hale geliyor. Biz Suriye'de kim olursa olsun ister hükümet yanlısı olsun ister karşıtları olsun bir kişinin ölmesini istemeyiz" dedi.
"KOMŞU OLDUĞUMUZ İÇİN ÖLDÜRÜLMEKTEN KORKAN İNSANLAR TÜRKİYE'YE SIĞINIYORLAR. BİZ DE HER TÜRLÜ KOLAYLIĞI GÖSTERİYORUZ"
Türkiye'nin Suriye'deki rejimden kaçan insanlara evini açtığını ve koruma sağladığını belirten Gül, "Türkiye demokratik bir platform veriyor. Yani özgürlük mücadelesi, demokrasi mücadelesi yapan ve baskıdan kaçan insanlara önce evini açıyor. Kaçarak gelen insanlara bir koruma veriyor. Bunlar hep sivil insanlar. Bir ara 20 bine kadar çıkmıştı rakam şimdi ise 10 bin civarında. Bunlar asker değil. Silahlı unsurlar değil. Bunların içerisinde tabi ki ordunun içerisinde bu katliamlara 'hayır bunlar yanlış' diyenler, isyan eden subaylarda var. Onlarda sığınıyorlar. Yoksa onlarda orada öldürülecek onun için kaçıyorlar. Türkiye'de herhangi bir silahlı faaliyet söz konusu değil. Herhangi bir silahlı faaliyete de müsaade etmiyoruz. Bunu herkesin bilmesini isterim. Paris'te, Viyana'da, Londra'da insanlar toplanıyor ve insanların geleceğini serbestçe tartışıyor ve örgütleniyorlarsa Türkiye'de bu platformu sağlıyor. Tabi ki biz komşu olduğumuz için öldürülmekten korkan insanlar Türkiye'ye sığınıyorlar bizde onlara her türlü kolaylığı gösteriyoruz. Türkiye'de herhangi bir silahlı unsur askeri unsur söz konusu değil. Suriye'de hiçbir şey tesadüf olmaz. Bunlar çok serbest ve devlet kontrolünün olmadığı toplumlarda insanlar ani organize yaparlar. Suriye'de her hareket her toplumsal olayda Suriye'de organize edilir. Bunu organize edende devletin görünen ve görünmeyen unsurlarıdır. Dolayısıyla bizim sefaretimize karşı maalesef zaman zaman saldırılar oluyor. Türkiye'de değil Şam'da oluyor" dedi.
"FIRSAT VERİLSEYDİ, NORVEÇ'TEKİ O ADAMIN YAPTIĞI GİBİ BİR KATLİAM YAPMAYI PLANLAMIŞ"
Geçtiğimiz günlerde Libya asıllı bir kişinin Topkapı Sarayı'nda gerçekleştirdiği silahlı saldırıyı değerlendiren Gül, "Bir Libyalı İstanbul'da gelmiş ve müzenin önünde duran askere av silahı ile ateş ederek 'av silahlarının satışı serbest' pasaportunu göstermiş av silahını almış. Av silahı ile askere ateş edip onu yaralayınca hemen onun yerine geçmiş ve üstünde de epeyce mühimmat varmış. Orada doğrusu fırsat verilseydi daha sonradan öğrendim Norveç'teki o adamın yaptığı gibi bir katliam yapmayı planlamış. Ama güçleri onu orda teşrit ettiler. 2 saat kadar sonra teslim olmayınca öldürdüler" dedi.
"İRAN'A SALDIRI, BENZİN DEPOSUNDA ATEŞLE OYNAMAYA BENZER"
İsrail'in, İran'a olası saldırısını benzin deposunda ateşle oynamaya benzeten Gül " İsrail'in, İran'a olası saldırısını çok büyük bir çılgınlık olarak görüyorum. Yapılacak en son hata olarak görürüm. İran şaka değil. Bunu söylerken nükleer silahlara karşı olan bir ülkenin devlet başkanı olarak söylüyorum. Nükleer silah kimde varsa buna karşıyız. Hele bölgemizde hiç istemeyiz. Tabi İran'ın nükleer silah yapıyor mu yapmıyor mu buna ben bir şey söyleyemem. Nihayetinde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı söyleyecek. Ama ihtimal dahi olsa biz komşumuzda nükleer silah görmek istemeyiz. Ama İran'a saldırı bunlar benzin deposunda ateşle oynamaya benzer. Onun için çok tehlikeli görürüm böyle bir şeyi" dedi.
"AVRUPA'DAKİ MİLYONLARCA İNSANIN İSTİHDAMI TÜRKİYE SAYESİNDE SAĞLANIYOR"
Türkiye'nin Mastrit kriterleri yüzdesinin altında dış borç yükü olduğunu belirten Gül "Daha 3 sene önce atılan imzaların hiç kimse şaka diye atmadı herhalde. Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerine başlaması oy birliği ile alınmış bir karardır. Bu oy birliğinde imzası olanların çoğu hala iktidarda. Hiç kimsenin bu imzasını reddetmesini doğrusu yakıştıramam. Bizden istenmesi gereken tek şey şu; Türkiye kriterlerini yerine getirsin. Bizde tabi kriterleri yerine getirmeden üye olacağız diye bir iddiada bulunamayız. Dolayısıyla bizim müzakere sürecimiz başarıyla devam etmesi gerekir. Şu anda Türk ekonomisi Avrupa'nın yaşadığı ekonomik sıkıntıların hiçbirini yaşamıyor. Biz Türk bankalarına 1 Euro dahi yardım etmedik. Türk bankaları Avrupa'nın en sağlam bankalarıdır. Hiçbirinde en ufak bir zayıflık yok. Ayrıca bizim dış borç yükümüzde Mastrit kriterleri yüzde 60 diyor bizim yüzde 40. Mastrit kriterlerine göre bütçe açığı yüzde 3 aşmaması lazım bizim yüzde 2 buçuk. Büyüyen bir ekonomiyiz. Geçen sene yüzde 9 büyüdük. Bu sene 10.5 büyüdük yılın ilk yarısında. Müzakere sürecimizi bitirdikten sonra inanıyorum ki Türkiye çok daha cazip olacak. Avrupa'daki milyonlarca insanın istihdamı Türkiye sayesinde sağlanıyor. Türkiye büyüyen bir ekonomi. Dünyanın ekonomik merkezi Asya'ya doğru kayıyor. Bunun Avrupa halklarının çakarına olduğunu eminim herkes görecektir. Biz kriterleri yerine getirmeden üye olacağız demiyoruz ama AB'ye de attıkları imzalara sadık kalacaksınız diyoruz. Avrupa'nın bugün karşılaştığı ekonomik
sorunlar konjonktürel. Bu sıkıntıların gideceğine inanıyorum ben. Sıkıntı şundan doğmuştur. Kendi kriterlerini kendisi dikkate almamıştır, uygulamamıştır. Bugün ki sıkıntıların 20-30 yıl sonra tekrar çıkmamasını istiyorsanız, Türkiye'nin büyük potansiyelinden faydalanmak zorundadır. Bu stratejik bir mesele" dedi.