İstanbul Sarıyer’de katıldığı Türk sporu ve futbolu üzerine yeni vizyonlar adlı panele katılan genç işadamı ve araştırmacı-yazar Harun Gökyiğit; birbirinden özel çarpıcı açıklamalarda bulundu. Çocukluğundan beri kendisinin G.Saraylı olduğunu ifade eden Gökyiğit; ‘ beni G.Saraylı yapan futbolcu jenerasyonu Fatih Terim, Gökmen ve Yasin Özdenak kardeşlerin dönemidir. O dönemde futbol bugünkünden çok daha dürüstçe ve mertçe oynanıyordu. O dönemde hem sahadaki futbolcuların hemde tribündeki insanların duyguları çok temiz, çok safca, çok merhametli, çok daha insancıldı çünkü işin içine para bu kadar çok girmemişti. Şimdi herşey o kadar çok kirlendi ki ne sahadaki futbolcular yeterince mert, dürüst ve centilmenler nede tribünler. İnsanlar günlük çıkarları için bütün ahlaki ve manevi değerleri ayaklar altına almayı marifet sayıyorlar. Bu yüzden futboldan soğuduğumu söylemeliyim. Herkes kendi canı yandığı zaman bağırmayı marifet sayıyor. Oysa rakibinin canı yandığı zaman sussun kalırsan yahu adamın hakkı yenmiş demezsen senin canın yandığında bağırman da bir mana ifade etmez. ’
Gökyiğit, konuşmasında ‘ bugün varız yarın yokuz neyi paylaşamıyoruz allahaşkına? Şu üç günlük dünyada kalp kırmaya, insan canı yakmaya değer ne var ki allahaşkına? Rekabet, mücadele elbette olacak ama bu rekabet ve mücadele dürüstçe, mertçe, centilmence olmadıktan sonra kim ne yapsın böyle rekabeti böyle mücadeleyi. Türkiye’de hele ki futbol öyle bir yere geldi ki, bu işi yapan insanların ve yöneticilerin rakiplerine en ufak bir saygıları bile yok, rakiplerini yok etmeyi rekabet etmek, mücadele etmek olarak algılayan maalesef imalatı bozuk yönetici ve futbolcu protipi ortaya çıktı. Sahada rakibine arkadan tekme atan bir oyuncu 5 saniye sonra ellerini açıp hakeme ben ne yaptım, hiçbirşey yok diye bağırıyor yahu ne yapacaksın daha, adama arkadan resmen tekmeyi basmışsın utanmadan birde edepsizce zeytinyağı gibi üstüne çıkıp kendisinin yaptığı davranışı meşru zanneden futbolcu protipleri çoğaldı. Alt yapılarda bu çocukları düzgün eğitmiyoruz ki bu şekilde davranış bozukluklarını üst yapıya çıktıkları ve profesyonel oldukları zamanda sergileyebiliyorlar. ’
Kendisinin Karadenizli bir ailenin evladı olduğu için her ne kadar İstanbul’da doğup büyümüş olsam da köklerim Karadeniz’de olduğu için kendisini de Karadenizli olarak gördüğünü söylerek: ‘ Sayın Haluk Ulusoy eğer G.Saray’da başkanlık yapmış olsaydı onunla birlikte onun ekibinde yer almayı çok isterdim. Sayın Haluk Ulusoy başkanla birlikte G.Saray’ı çok daha iyi yerlere getirebiliriz inancını taşıyorum. Kimbilir belki birgün yollarımız kesişir. Sadece G.Saray için değil Türk futboluna nerede hizmet edilecekse sayın Haluk Ulusoy başkanın olduğu her yerde bende olmak isterdim. Sayın Haluk Ulusoy başkanımla beraber olmaktan her zaman onur duyarım. Kim ne derse desin ben Sayın Haluk Ulusoy başkanı seviyorum sadece Karadenizli olduğu için, bu yüzden kendime yakın gördüğüm için değil onu mert ve adam olduğu için seviyorum.Türkiye birgün yaptığı yanlışın farkına varacak o zaman Sayın Haluk Ulusoy’a haksızlık yapıldığını herkes anlayıp idrak edecek, futbola gönül vermiş insanları küstürmek lazım, insanların heveslerini kırmamak lazım. ’ dedi.
Gökyiğit; G.Saray’ın içersinde bulunmuş olduğu durumu karşısında şunları söyledi: ‘ Bütün büyük kulüplerin sıkıntılı dönemleri ve yılları olur. Önemli olan geçmişte yapılan yanlışlardan ders alıp doğru metotlarla kulübü yönetmektir. G.Saray kendi ayakları üzerinde kişilere bağlı olmadan durmayı öğrenmelidir. Kişiler bugün var yarın yok ama G.Saray sonsuza kadar kıyamet kopana kadar var bu durumda kulübün gelirlerinin ve giderlerinin belli bir dengede tutulması lazım. Sayın Adnan Polat’ın Divan Kurulu’nda yaptığı konuşmayı televizyondan seyrettim. Adamcağızın saçları 3-4 sene önce siyahtı şimdi bembeyaz olmuş, yüzünde yorgun bir ifade vardı. Üzüldüm açıkçası, bence başkanın üzerine biraz fazla gidiliyor. Bardağın dolu tarafına da bakmak lazım, yapılan olumlu işleri görmemezlikten gelmek doğru bir hadise değil. Sayın başkanın sözlerine inanmak zorundayız, görev süresi sonunda en iyi değerlendirmeyi G.Saraylılar yapacaktır zaten. Benim şahsi görüşüm sayın başkanın görev süresi sonunda icraatlarını değerlendirmek daha doğru olacaktır kanaatindeyim. Bunun için bekleyip görmek lazım. Aceleyle verilen kararlar G.Saray’a zarar verir düşüncesini taşıyorum, soğukkanlı olmakta fayda var. ’
Haluk Ulusoy G.Saray’da başkan olmuş olsaydı ve sizde onun ekibinde yer almış olsaydınız G.Saray’a bugün ilk olarak kimleri transfer etmek isterdiniz? Sorusuna Gökyiğit şöyle cevap verdi: ‘ G.Saray bugünkünden çok daha farklı bir kadroya sahip olurdu. Yıllardır köklü değişim denip duruyor ama hiçbir köklü değişiklik olduğu yok. Teknik Direktör Hagi’ye zaman tanınması lazım, kendisinin istenilen takımı yaratmak için kendisine zaman tanınmasını istedi bu zamanı Hagi’ye tanımak lazım. Hagi’nin gitmesi problem değil diyelim Hagi gitti yerine yeni sezonda kimi getireceksiniz ki? Türkiye’yi tanımayan yabancı bir hocayı getirirseniz önümüzdeki sezonu da kaybetmiş olur G.Saray. Türkiye’yi tanıyan yabancılar arasında bir tek Lucescu’ya camia sıcak bakar, kaldı ki Lucescu bile gelse ona da zaman tanımak lazım. Geriye yerli hocalar kalıyor, yerli hocalardan kimi getireceksiniz? Fatih Terim, Yılmaz Vural veya Abdullah Avcı’yı mı? bu isimlerde takımın başına gelse bunlara da belli bir zamanı tanımak gerekiyor. Öyle herşey birden bire olmuyor. Sabredilmeden çıkılan yolun sonu selametle olmaz sabredilecek ve emek sarf edilecek ondan sonra bunun sonunda neticeye varılır. Eğer yönetici olsaydım G.Saray’a ilk önce Kayserispor’dan Serdar Kesimal ve Hasan Ali Kaldırım, Gaziantepspor’dan Orhan Gülle, Eskişehirspor’dan Sezer Öztürk, Bursaspor’dan Volkan Şen’i , gurbetçi Yıldıray Baştürk, ve Rubin Kazan’dan Gökdeniz Karadeniz’i transfer etmek isterdim. Yabancı futbolcu olarak da ilk olarak kaleci Danimarkalı Kasper Schmeichel, Hertha Berlin’den Brezilyalı Raffael ve Arjantin’den Juan Sebastian Veron’u transfer etmek isterdim.