Erzincan iddianamesinde yer alan gizli tanık Munzur, savcıya verdiği ifadede İliç savcısına kurulmak istenen kadın ve silah komplosunu şu şekilde ifade ediyor: "Erzincan'da görevli Şenol başçavuşla tanıştıktan sonra kendi işyerime sık sık gelirdi. Misafirler getirirdi. Yer içer sohbet ederlerdi. Şenol komutanla samimiyetimiz belli bir seviyeye gelince bir gün bana İliç savcısıyla tanışıp tanışmadığımı sordu. Ben de savcı beyin işyerime ara sıra gelip gittiğini söyledim. Şenol komutan bana 'Bizi savcı beyle tanıştırır mısın? Bunun için bize ortam hazırlar mısın? dedi.' Ben de bir gün ayarladım. Beraber oturup okey oynadılar. Bu şekilde tanışmış oldular. Aradan bir süre geçtikten sonra Şenol komutan benden bir masa donatarak İliç savcısını mutlaka çağırmamı istedi. Telefonla arayıp davet ettim. Savcı bey girdiğinde Şenol komutanın yanında bayanlarla beraber oturduğunu görünce Bana 'kim bunlar' diye sordu. Ben de 'savcım bu bayanları Şenol komutan getirdi. Sizinle tanıştıracakmış' dedim. Durumdan rahatsız olan İliç savcısı geri dönüp işyerinden ayrıldı.
Gizli tanık Munzur'un ifadelerine göre kurulan tuzağın ayrıntısı iddianamede şöyle yer aldı: "Halbuki ortamı hazırlamıştım. Şenol komutan bana bir kalem kamera vermişti. Savcı bey geldiğinde onun bayanlarla olan ilişkisini bu kamerayla çekecektim. Fakat olmadı. Bunu başarmış olsaydık ilerleyen safhada savcıyı bayanlarla birlikte daha önceden ayarlamış olduğumuz bir eve götürecektik. Bu evde Şenol komutanın daha önce bana vermiş olduğu siyah renkli 14'lü diye tabir edilen tabancayı savcı beyin bulunduğu evdeki çekyatın bir kenarına bırakmamı söylemişti. Hatta Şenol komutan tabancayı bana verirken 'Bu tabancayı İliç savcısının yanında bulunan çekyatın arkasına koy, ancak bu silahı eldivenle ucundan tut, kesinlikle elinle silaha dokunma. Slahı koyduktan ve savcı bayanlarla eğlenmeye başlayınca oraya operasyon yapacağız, savcıyı fuhuştan alacağız, ayrıca ruhsatsız silah bulundurmaktan işlem yapacağız.' demişti. İliç savcısı baştan bu tehlikeyi sezmiş olacak ki bu tuzağa düşmedi ve biz de planımızda başarılı olamadık."
Munzur: Şenol komutan başsavcı Cihaner'le birlikte çalışıyordu
Şenol komutanla bir görüşmemizde bana Erzincan başsavcısıyla birlikte çalıştıklarını, Erzincan'da hoplayan birkaç bürokratın olduğunu, onları birlikte bitireceklerini, bana da Erzincan'da hoşuna gitmeyen kişiler varsa bunları başsavcıya bildireyim, onların hayatını bitirsin.' demişti. Bu nedenle Şenol komutan Erzincan Başsavcısı Cihaner'le çok sık görüşüyorlardı. Hatta birkaç kez benim mekanıma da geldiler.
Munzur: Albay Dursun Çiçek'i Erzincan Havalimanı'nda ben karşıladım.
2009 yılının Nisan yada Mayıs ayları idi. Şenol komutan yanıma gelerek 'Ankara'dan misafirlerimiz gelecek, birlikte gidip misafirleri karşılayalım. Böylece gelen kişilerle sen de tanış, iyi olur.' deyince birlikte Erzincan Havalimanı'na gittik. Erzincan Havalimanı'nın girişinde bulunan Pizvan köyünün kavşağına gidip bekledik. Gelen misafirleri bir jandarma aracı ile getirip indirdiler. Misafirleri kendi aracımıza aldık. Benim işyerime gittik. XBirlikte yemek yedik. Gelen misafirlere içeride özel bir masa hazırlatmıştım. Misafirler sivildi, ancak asker oldukları her hallerinden belli oluyordu. 3 kişiydiler. İçlerinden bir tanesi çok üst rütbeli birisiydi. Uzun boylu, esmer, köhverengi gözlü, siyah kısa saçlıydı. Herkes bu kişiye komutanım diyor ve yanında oldukça saygılı hareket ediyorlardı. Bu kişi sadece Şenol komutan ile kulak kulağa gizlice konuşuyordu. Yine bir gün Ankara'dan 7-8 kişilik misafir grubu gelmişti. Bu misairler Erzincan'daki Mazlum Konak Oteli'ndei misafir oldular. Şenol komutan resepsiyondaki görevliye 'Bunlar benim misafirlerim, hiçbirinin kimlik kaydını almayacaksın. ' demişti. Bundan dolayı kayıtları otelde bulunmamaktadır. Yine başka bir gün havalimanından bir kişiyi karşılamam istenmişti. Gidip aldım. Beraberce kafeme gelerek kendisiyle sohbet etmiştim. Daha sonra basında çıkan fotoğraflarda gördüm ki meğerse o şahıs Dursun Çiçek'in ta kendisiydi.
Okuldaki öğrencilerin velileri kayıt altına alınmış
Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamenin 'Deliller' bölümünde Erzincan'daki Otlukbeli Koleji'nde eğitim gören öğrencilerin velilerinin çalıştığı kurumlar, anne ve baba adları kayıt altına alınmış.
İddianamede; Gülen grubuna mensup öğrencilerin doğum yeri, tarihi, baba adı, nüfusa kayıtlı olduğu yer bilgilerinin bulunduğu XLS isimli dosya çıktısı, Erzincan Otlukbeli Koleji'nde okuyan öğrencilerin velilerinden kamu personeli olanların adı, TC nosu, baba adı, doğum tarihi, telefon numarası ve adres bilgilerinin bulunduğu XLS isimli dosya çıktısı, hastanenin bazı bölümlerinde türbanlı ve boneli kişilerin bulundukları ve dolaştıklarına dair bilgilerin bulunduğu bilgi notu hastane.doc isimli dosya çıktısı, Gülen cemaatinin abiler ve ablalarına ilişkin adres bilgilerinin yer aldığı adrsler.doc dosya çıktısı, AKPlilerin esleri.doc isimli dosya çıktısı, Hacıbektaş yönetim kurulu ve bazı kişilerin etnik kökene ilişkin bilgilerin yer aldığı sema.doc isimli dosyanın çıktısı, İl merkezinde sağlık ocağında başörtülü görev yaptığı duyumuna istinaden yapılan istihbarat çalışmasının yer aldığı Akyazı görev sonuc formu.doc isimli dosya çıktısı yer alıyor.
Ayrıca iddianamede Dd1.doc isimli dosya çıktısında yer alan bilgi şöyle: "Kodlama bilgileri ile birlikte muhtarın motive edilmesi, maddi güvence verilmesi, 3. Ordu tarafından karşılanmak üzere ne istenirse kabul edilmesi, başsavcı ile görüşüldüğü, hukuki konuları ve adli konuları onun sağlayacağı, muhtarın işi başkasına havale etmemesi, malzemeleri yerine kendinin koyması, mühimmatın okuma salonlarına götürülmesi, CD'lerin kitapçığa teslim edilmesi, ihbar mektubu ile suç duyurusunda bulunulması ve muhtemelen Abdulvahhap isimli kişinin her şeyi emniyetteki F'den aldım demesine ve son anda şube müdürüne verilmesi, Cafer'in konuyu biliyor olması nedeniyle gelmeyeceği, aracın merkezden alınacağı, evlerin araştırılması, zayıf halkaların tespit edilmesi, okuma salonlarının girişlerinde kamera olup olmadığının kontrol edilmesi kısa bilgilerini içeren not".