İnsan, tabiata hükmetme vehmiyle yaşayan bir çılgın. Tabiat zorbalığa gelmez. Toprak yorulur, ağaçlar yorulur. Yorulan toprak dinlendirilir, yıpranan ağaç aşılanırsa, ikinci, üçüncü, beşinci baharı yaşayabilir. Toplumların tabiatı da böyledir. Ülkeleri, şehirleri, şirketleri de aynen ağaçlar gibi aşılamak lâzım.
Geçen hafta dolaştığım Konya ve Kayserililere mesajım bu oldu. İttifak Holding, kuruluşunun 20. yılı münasebetiyle "Anadolu'da Girişim Kültürü" başlıklı bir sempozyum düzenlemişti. Sempozyumun 48 sayfalık açılış tebliğini 7İ ile özetledim:
1. İcatçı olun. Anadolu'da milyonlarca girişimci var diyorsunuz. Keşke olsaydı. Kendi başına iş yapan herkesi girişimci saymayın. Onların çoğu bir şekilde önlerinde hazır buldukları bir işe girmişlerdir. Girişimci ise girişkendir, yapışkandır. Müteşebbis kelimesinin kökü olan şebs, yapışmak demektir. Schumpeter'e göre girişimciliğin temel oluşturucu öğesi "yaratıcı yıkım"dır. Girişimci, yeni bir düşüncesi, yeni bir tarzı olan kişidir. Bu yeni düşünce ve/veya tarzı uygulayabilmesi için, eskiyle hesaplaşması, gereğinde eskiyi yıkması gerekir. Schumpeter'in terminolojisinde girişimci ile devrimci eşdeğer kelimelerdir. Ya yeni bir şey yapar; ya da eski şeyi yeni bir tarzda yapar. Ya devrimcidir, ya reformcu. Yeni tanımlarda öne çıkan diğer anahtar kelimeler ise şunlardır: Birey, risk, fırsat ve örgütsel girişim. Dolayısıyla girişimci, mevcut iş ve iş anlayışıyla yetinmeyen; risk üstlenerek yeni fırsatlar peşinde koşan atılımcı bir ekonomik öznedir.
2. İrfanlı olun. İrfan, dıştan içe yürümektir. İcatçılık nasıl dış dünyanın, maddenin inceliklerinin anlaşılması yolunda bir atılım ise; irfan da aynı şekilde insanın derinliklerinin anlaşılması yolunda bir atılımdır. Niçin icatçı olması gerektiğini bilmeyen, nasıl icatçı olabileceğini de bilemez.
3. İlkeli olun. Girişimcilik önce yapışmak, sonra aradan sıyrılmaktır. Strateji başkalarından sıyrılabilmek, rakiplerine karşı "sürdürülebilir üstünlük" sağlamaktır. İlkesiz insan veya organizasyonlar ancak geçici bir üstünlük elde edebilirler. Dünyanın en eski işletmesi olarak bilinen ve geçen yıl el değiştiren Kongo Gumi temelde iki ilkeye dayanıyordu: "Şirketi mutlaka kendi çocuklarıma değil, en ehil olanlar kimlerse onlara devredin; hesabınızı kitabınızı bilin."
4. İstikrarlı olun. Davulun sesi uzaktan hoş gelir. Kendi işinizi daha fazla geliştireceğinize, başka işlere sulanmayın. Tabii ki bu sadece bir işle uğraşmanız, başka hiçbir iş yapmamanız anlamına gelmez. Sadece odağı gereksiz genişletmeyin. Bir ara perakendecilik alanında çok büyük atılım yapan bir marketler zinciri, sattığı ürünlerin çoğunu bizzat imal etme hayaline kapıldı. Mobilyadan konfeksiyona, sütten bisküviye, meyve suyundan reçele kadar her işe girmeye kalktı. Odak gereğinden fazla genişleyince, iki yakası bir araya gelemez oldu!
5. İlimli olun. Siyasal veya ekonomik girişimcilerden en sık duyduğumuz laf: "Bu iş teoriyle olmaz!" Yok ya? Hangi iş teorisiz olabilir ki? Teori (nazariye, derin bakış) çok sayıda örnekten hareketle yapılan genellemelerdir. Teorik bilginiz zayıfsa, saat başı Amerika'yı keşfeder durursunuz. Maliyetini ödeyerek tabii ki. Mesela Konya dışa fazlasıyla kapalı bir şehirdir. Türkiye'nin başka şehirlerinden gidip de Konya'ya yatırım yapan neredeyse yoktur. Teori bize der ki: "İç 'yabancı' sermayeye açık olmayan şehirler, dış yabancı sermayenin avı olurlar!"
6. İddialı olun. Girişimci arzulu, iradeli ve iddialı olmalıdır. Bilinen hikâyedir: Dell Bilgisayarlarının kurucusu Michael Dell, anne ve babasının zorlamasıyla tıp fakültesini kazanır, ama kampüsteki odasını çok geçmeden bir bilgisayar atölyesine çevirir. Satıcı lisansı alıp, Texas eyalet ihalelerine girer ve pek çok ihale kazanır. Anne ve babası, Michael'ın derslere girmediğini sezip kontrole gelirler. Öfkeli baba der ki: "Bu bilgisayar saçmalığını bir kenara bırakmalısın. Önceliklerini iyi ayarla. Ömrünü neye harcamak istiyorsun?" Michael'ın cevabı kesindir: "IBM ile yarışmak istiyorum!"
7. İtimat edin. Güçlü organizasyonların mayası itimattır. Şirketinizi itimada değer 'yabancılarla' aşılamayı düşünmedikçe ve bu uğurda risk üstlenmedikçe hakiki girişimci olamazsınız. Yatırımın özü, insana yapılan yatırımdır. Yönetici ve çalışanlarınızı gerçek dost edinin ve onları elinizden kaçırmayın. Konyalıların bu mesajı 200 yıl önce Torosların zirvelerinde Dadaloğlu'ndan zaten aldıklarını da biliyorum:
Yükseklerde şahin gibi süzülür
Enginlerde turna gibi düzülür
Kaçan dostu ansam gönlüm üzülür
Şimdi döndüm düzen tutmaz tele ben
Dadaloğlu der ki zâtı zâtınan
Bir güzel sevdim pek firkatınan
Önü sinebentli bir al atınan
Düşeyidim o dost ile yola ben.