Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na gelen gruptakiler adına Hukukun Üstünlüğü Platformu Başkan Yardımcısı Esra Göncü açıklama yaptı.
Göncü, haziran ayında Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı illegal örgütler ve bunları destekleyen gruplar tarafından bir başkaldırı ve ayaklanma süreci başlatıldığını söyledi.
Gezi Parkı olayları sürecinde bazı gazetelerin ve internet sitelerinin, bir program dahilinde, meşru seçimlerle iş başına gelmiş hükümeti devirme gayretiyle toplumu münipüle edecek birçok yalan ve kasıtlı habere imza attığını belirten Göncü, "Bu gazete ve internet sitesi sorumluları, olayların şiddet dozunu arttırabilmek adına gerçekle alakası olmayan, insanları suç işlemeye tahrik eden yayınlar yaparak halkı suç işlemeye tahrik etmiş, suç işleyenleri övmüş, halkı kanunlara uymamaya teşvik ve tahrik etmiştir" diye konuştu.
Göncü, söz konusu gazetelerin ve internet sitelerinin, olayların başladığı andan itibaren yasadışı grupları meşru hükümeti devirmeye yönelik tahrik ettiği ve yayınlarını da bu bağlamda yaptıklarını dile getirerek, "Yapılan haberler dikkatle izlendiğinde basının, halkı bilinçlendirme amacından ziyade kaos ortamı oluşturmaya yönelik bir strateji izlediği görülmektedir" dedi.
- "Darbe ortamına zemin hazırlandı"
Göncü, süreçte bazı medya gruplarının provokatif manşetler atarak halkı sokaklara döktügünu, bunun da başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde günlerce birçok insanın güvenlik kuvvetleriyle çatışmasına neden olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
"İlk günden bu yana çıkan şiddet olaylarında, kamu mallarına zarar verilmiş, yağlamalanmış, araçlar yakılmış, vatandaşların iş yerleri yakılıp yıkılmış, caddeler trafiğe kapatılmış, vatandaşın seyahat hakkı engellenmiş, bazı yerlerde işe gidiş gelişler durmuş, halkta güvenlik endişesi yaratılmış, adeta hükümetin siyaset ve topluma vaziyet edemeyeceği görüntüsü oluşturulup bir darbe ortamına zemin hazırlanmıştır."
Kaza ya da kalp kirizi sonucu ölen kişilerin, sanki kolluk kuvvetleri tarafından öldürülmüş gibi gösterilerek halkın birbirine düşmanlığının teşvik edildiğini ve ülkenin kaos ortamına sürüklenmeye çalışıldığını anlatan Göncü, "kirli" bilgilerin gerçekmiş gibi kamuoyuna aktarıldığını, provakatif yayınların kamu yararı çerçevesinde değerlendirilmesinin düşünülemeyeceğini belirtti.
Göncü, buna benzer medya olaylarının daha önce de yaşandığına işaret ederek, "Özellikle bir program dahilinde kışkırtıcı ve halkı isyana teşvik edici yayınların aynı merkezden bir amaç uğruna yapıldığı kanaatimiz güçlüdür. Bu amaç da daha önce 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbe süreçlerinde görüldüğü gibi halkın oylarıyla seçilmiş meşru hükümeti sokak olayları ve kaos ile iktidardan uzaklaştırmaktadır. Türkiye'nin en karanlık yıllarının yaşandığı 28 Şubat darbesinde attığı manşetlerle darbeye zemin hazırlayan medya gruplarının bu sefer de Gezi olaylarını bahane ederek her gün yayınlarını darbe ve halkı kışkırtmaya yönelik yapmalarının sıradan bir olay olmadığı, yaşadığımız süreçte açıkça ortaya çıkmıştır. Gazeteler, yayınladıkları sahte fotoğraf ve şahitlerle, yalan olarak yazdıklarıyla aynı süreci tekrarlamak istemektedir" değerlendirmesinde bulundu.
Tüm özgürlüklerde olduğu gibi basın özgürlüğünün de kişi ve toplum yararı açısından sınırlı olduğunu vurgulayan Göncü, basının tarafgirlik duygusu içinde, bir plan dahilinde yalan, kışkırtıcı, ayrımcı ve şiddeti teşvik edici eylemler içine girdiği anda tanınan ayrıcalıkların ortadan kalkacağını ve bu durumda basın özgürlüğünden söz edilemeyeceğini sözlerine ekledi.
Açıklamanın ardından Göncü ve beraberindeki avukatlar, adliyeye giderek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusu dilekçesini sundu.
İŞTE HAKLARINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNAN GAZETE, HABER SİTELERİ VE GAZETECİLER...