Gezi Olaylarında Konuşulmayan Liberaller

Kanal 5’e konuk olan SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, demokratikleşme yönünde ciddi adımlar atarak, yeni Türkiye’yi inşa etmeye çalışan AK Parti’nin ortak bir koalisyon ile Gezi olaylarında hedef alındığını açıkladı.

Hedef alan yapıların yeni inşa sürecinde yer alamayan gruplar olduğunu ifade eden Ete, liberallerin de Gezi üzerinden hükümet karşıtlığı yaptığına dikkat çekti. Ete, eylemlerin uluslararası camiada da bu kadar büyük destek görmesinin arkasında liberal kesimin olduğuna vurgu yaptı.

Liberallerin rahatsızlığını ise Ete şu şekilde özetledi: “Bu kesimler AK Parti askeri vesayetle mücadele ederken çok güçlü destek verdi.  Bu desteği en çokta referandum sürecinde gördük. Çete soruşturmalarında da tarafları netti. Ancak geldiğimiz noktada bu kesimlerin AK Parti’ye ‘Yeni Türkiye’yi sen kendi paradigmana göre kurmamalısın, bizim paradigmamıza göre kurmalısın’ diyerek muhalefet etmeye başladılar. Bu kesimlerde Taksim’e çıktılar. Muhafazakar, demokrat ve dindarların inşasına razı olmadılar. Hatta AK Parti’ye karşı gerçekleştirilen bütün mitinglerden Gezi Parkının farkı buydu. Elinde molotof olan, yaptığı eylemler ile gündeme gelmeyi başaramayan kesimler bu liberallerin desteğini alarak AK Parti’ye karşı güçlü bir muhalefet oluşturdular.” 

28 Şubat süreci ile Gezi Parkı eylemleri arasında doğrudan bağlantı olduğunu vurgulayan Ete, “28 Şubat askerin sivil irade ile gerçekleştirildiğini göz önüne alarak, aynı aktörlerin son bir hamle yapmak istediklerini görebiliyoruz. AK Parti şimdiye kadar 28 Şubat aktörleri ile mücadele etti. 10 Yıldır yaşanan gerilimin arkasında hep 28 Şubatçılar ve o zihniyetin temsilcileri vardı.  Bu aktörler Gezi olaylarının başlamasının ardından yeniden devreye girdiler. Herkes kendi hesabını görmeye başladı. Onlar için yakalan iyi bir fırsattı ve değerlendiler. Güçlü olan AK Parti tökezlemiş görüntüsü verdi ve umudu kesilen aktörler yeniden bir can buldu. Ama istedikleri sonuç Gezi’den çıkmadı” diye konuştu.

İŞTE PROGRAMDAN DETAYLAR:

Yapımcılığını ve Sunuculuğunu Gazeteci Yazar Aslan Değirmenci’nin Kanal 5’te yaptığı haber programı ‘Son Gündem’ de konuşan SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, çok önemli analizlerde bulundu.

Siyaset üzerinde yetkili organların geçtiğim 10 yıl içerisinde siyaset kurumu üzerindeki etkinliğinin azaltıldığının altını çizen Ete, Yeni Türkiye’nin inşa edildiğini belirterek, “MGK, Anayasa Mahkemesi gibi kurumların ağırlığı azaltıldı. Ancak, askerin ve eski siyasal sitemin etkileri henüz kalkmış değil. Referandumdan bu yana bu kırılmaya çalışılıyor” diye konuştu.

Yeni Türkiye’ye karşı eylem

Yeni Türkiye sistemi ile gezi parkı arasında bağlantı olduğuna dikkat çeken Ete, “Türkiye’de bir muhalefet sorunu olduğu açık. AK Parti’nin kendi tabanına yönelik yaptığı değişiklikler, geriye kalan yüzde 50’nin içerisinde olan bir taban tarafından farklı anlaşılıyor ve tepki topluyor. Eğer güçlü bir muhalefet olsa toplumun taleplerini meclis gündemine getirir, iktidar da bunu ciddiye almak zorunda kalır… Bizde muhalefet ve medya tam olarak işlevini yerine getiremediği için insanlar sokağa çıkma ihtiyacı duyuyor” dedi.

Olaylar amacından saptı

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, protestocuların bir kısmının vesayet sisteminin etkisini kaybetmesi, dolayısıyla destekçilerinin ortadan kalktığını gördüğü için sokaklara çıktığını söyledi.  Gezi Parkı protestolarına katılanların çekirdek ekibinde çevre duyarlılığı taşıyan insanlar olduğunu da ifade eden Ete, “Olayların ilk zamanından sonra amacından saptığı açıktır. Bir anda olaylar AK Parti karşıtlığına dönüştü” dedi.

Muhalefetsizlik insanları sokağa döktü

Türkiye’de insanların sokağa çıkmasının nedenini muhalefet kurumun yetersizliğine bağlayan Ete, süreç içerisinde muhalefetin tutumunu şu şekilde değerlendirdi: “MHP ve BDP bu sürecin açık olmaması nedeniyle sağ duyulu bir yaklaşım göstermesine karşın CHP bunu yapamadı. CHP etkili muhalefet yürütemediği için marjinal sokak eylemlerinden medet ummaya devam ediyor. CHP, TGB ve İşçi Partisinin gençlik örgütlerinin organize ettiği eylemlerde miting yapıyor. Ancak CHP şunu iyi bir şekilde anlamalıdır ki; siyaset sokakta değil, meşru çatı altında yapılır. Ancak MHP ve BDP’nin tutumu takdiri hak etti.”

İlginç koalisyon

Yeni Türkiye’nin inşasında bazı bileşenlerinin birbirinden ayrılmaya başladığını söyleyen Ete, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bu ayrışmanın içerisinde en çok ön plana çıkan ‘liberal aydınlar’ oldu. Bu kesimler AK Parti askeri vesayetle mücadele ederken çok güçlü destek verdi.  Bu desteği en çokta referandum sürecinde gördük. Çete soruşturmalarında da tarafları netti. Ancak geldiğimiz noktada bu kesimlerin AK Parti’ye ‘Yeni Türkiye’yi sen kendi paradigmana göre kurmamalısın, bizim paradigmamıza göre kurmalısın’ diyerek muhalefet etmeye başladılar. Muhafazakar, demokrat ve dindarların inşasına razı olmadılar. Bu kesimlerde Taksim’e çıktılar. Hatta AK Parti’ye karşı gerçekleştirilen bütün mitinglerden Gezi Parkının farkı buydu. Elinde molotof olan, yaptığı eylemler ile gündeme gelmeyi başaramayan kesimler bu liberallerin desteğini alarak AK Parti’ye karşı güçlü bir muhalefet oluşturdular.”  

Yeni Türkiye’de rol alamayanlar ‘Parka’ çıktı

AK Parti’ye ‘daha çok demokratikleşme yapmalısın’ diyenler ile ‘Türkiye niye bu kadar demokratikleşti’ diyenlerin birlikte Gezi Parkı Eylemleri içerisinde yer aldığına vurgu yapan Ete, “Referandumdan sonra yeni Türkiye’nin AK Parti eli ile inşa edilmesine karşı olanlar da sokağa çıktı. Ayrıca Cumhuriyet Mitinglerinde AK Partinin yanında olanlar, Gezi Parkında AK Parti’nin karşısında yer aldı. Çünkü bunlar yeni Türkiye’nin inşasında yer alamadılar” şeklinde konuştu.

Uluslararası desteklerin arkasında da liberaller var

Eylemlerin uluslararası camiada da bu kadar büyük destek görmesinin arkasında liberal kesimin olduğuna işaret eden Ete, “Bu insanları mercek altına alıp, yeni Türkiye’nin oluşmasından rahatsız olan kesimleri hesaba katmazsak süreci yanlış analiz etmiş oluruz” dedi.

Hükümet algılama sıkıntısı yaşadı

Hükümetin yaptığı taktiksel bir hata olduğunu da söyleyen Ete, “Ak Parti ilk üç dört gün algılama sıkıntısı yaşandı. Şimdiye kadar karşılaşılan sorunların aynısı gibi algılandığı için yanlış bir refleks verildi. Siyaset kurumunun ‘ne oldu da bu kadar millet sokağa çıktı’ bunu iyi bir şekilde anlaması gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Etnik kökenler, kendilerini ifade etmeye başladı

Tükiye’de bir siyasal kutuplaşmanın hep olduğunu belirten Ete, sözlerine şu şekilde devam etti: “Türkiye’de 90’lardan bu yana siyasal kutuplaşma riski bulunuyor. Bunun doğal nedeni, Türkiye, farklı kimliklere sahip olan bir ülke, birincisi mezhepsel bir fay hattı var, 80’ler öncesinde de çatışmalar yaşandı. İkinci olarak, laik – dindar gerilimi var. Diğeri ise Türk-Kürt fay hattı var. Ülke demokratik olmadığı zamanlarda bu fay hatlarının üstü baskılar ile kapatılıyordu. Ama demokratikleşme artıkça etnik kökenler kendilerini ifade etmeye başladılar. Bu istekler bazen sert bir reflekste yaşanabiliyor. Demokratikleşen bir ülke olduğumuz için bunları yaşıyoruz. Bu hassasiyetler göz önüne alınarak hareket edilmeli.”

Gezi 28 Şubatın devamı

28 Şubat süreci ile Gezi Parkı eylemleri arasında doğrudan bağlantı olduğunu vurgulayan Ete, “28 Şubat askerin sivil irade ile gerçekleştirildiğini göz önüne alarak, aynı aktörlerin son bir hamle yapmak istediklerini görebiliyoruz. AK Parti şimdiye kadar 28 Şubat aktörleri ile mücadele etti. 10 Yıldır yaşanan gerilimin arkasında hep 28 Şubatçılar ve o zihniyetin temsilcileri vardı.  Bu aktörler Gezi olaylarının başlamasının ardından yeniden devreye girdiler. Herkes kendi hesabını görmeye başladı. Onlar için yakalanan iyi bir fırsattı ve değerlendiler. Güçlü olan AK Parti tökezlemiş görüntüsü verdi ve umudu kesilen aktörler yeniden bir can buldu. Ama istedikleri sonuç Gezi’den çıkmadı” diye konuştu.

Köşk seçimi de Gezi ile bağlantılı

Yaşanan olayların yaklaşan Köşk seçimleri ile de bağlantılı olduğunu vurgulayan Ete, “Uzunca bir süredir Köşk ile Başbakanlık arasında kriz varmış gibi gösteriliyor. Bu da oyunun bir parçası… Asla bir gerilim olduğunu düşünmüyorum. Amaç Başbakan Erdoğan’ı yıpratmak… Ama tutmaz. Tutmayacağını iki liderde mesajlarında açıkça veriyorlar. Yeri ve zamanı geldiğinde Sayın Gül ve Sayın Erdoğan bir araya gelip ortak sözlerini söyleyeceklerdir” dedi. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri