Ertuğrul Özkök’ün Gerçeklerle İşi Yok
“Benim gerçeklere ilgim yok, onlarla ilgilenmiyorum. Hayal kurarım ben. Hayalperestim.”
Ertuğrul özkök bir süre önce katıldığı Saba Tümer’in programında, yine kitabı “Tuhaf”ı anlatırken böyle söylemişti. Sözleriyle icraatlarının örtüştüğü, kendi yazılarıyla bir kez daha örtüştü.
Özkök, 16 Temmuz’da, Poyrazköy sanığı subayları savunmak amacıyla buram buram ajitasyon kokan bir “Kardak krizi” anısı yazdı.
Yazısında, şimdi Poyrazköy sanığı olarak yargılanan subayların, Kardak krizindeki kahramanlıklarını, botların yakıtlarını nasıl kendi ceplerinden ödediklerini, kan şekerleri düşmesin diye tadelle çikolatalarla yola çıktıklarını anlattı.
Yazısı sanık subaylar için ajitasyonu kadar, Hürriyet reklamı da taşımaktaydı. Öyle ki yazısında rakibi Fatih Altaylı’yı ezecek iddialar da vardı. Özkök, “Altaylı’yı üzerine renkli bir kıyafet giymesini söyleyerek, talimatla Kardak’a nasıl gönderdiğini” anlattı.
Sonra da muhabirinin ağzından, bugün “Monşerler” diye aşağılanan Türk Dışişleri de bir “strateji dehasına” imza attı. Türkiye’nin Roma Büyükelçisi İnal Batu, dâhiyane bir teklifle ‘Hemen yanında ikiz kayalık var. Orada Yunan askeri yok. Biz de oraya çıkıp bayrak çekelim. Hem çatışma olmaz, hem de anlaşma için zaman kazanırız’ diyerek hem Monşerlerin reklamını yaptı hem de Türkiye’yi çatışmadan nasıl koruduğunu anlattı.
Ama yazdıklarında gerçekle işi olmadığı bir kez daha ortaya çıktı.
Önce Fatih Altaylı 18 Temmuz’daki yazısında Özkök’ü yalanladı.
Ülkeyi Yunanistan’la savaşın eşiğine getiren Bayrak dikme hadisesini nasıl büyük bir sorumsuzlukla Hürriyet’te manşet yaptıklarını anlattı. Ardında da Özkök’ün “üzerine renkli bir şeyler giy” gibi bir talimatının olmadığını bunun tamamen bir palavra olduğunu yazdı.
Ardından da Özkök kendi kendisini yalanladı.
Bugün yazdığı yazısında, meçhul bir subaydan aldığı mektubu yayınladı. O mektup da ajitazyon tam gazdı ama bu sefer de Özkök’ün ve muhabirinin “monşer savunması” haberi yalanlandı.
Meçhul subay, çatışma çıkmasın diye Kardak kayalıkları yerine yandaki boş kayalıklara çıkma fikrinin, orada görev yapan bir albayın teklifi ve karargâhın onayıyla gerçekleştiğini söyledi. Meçhul subay, İnal Batu’nun böyle bir durumdan haberinin dahi olamayacağı da mektubuna ekledi.
Yani gerçeklerle işi olmayan Özkök, 3 gün sonra kendi yazısını yalanlayan bir yazı yazarak, gerçeklerle gerçekten işinin olmadığı göstermiş oldu.
İşin “Tuhaf”ı Özkök, her iki yazısında da tarihi bir olayı aktarmaktan öte, adeta bir Ergenekon savunması yapar gibi duygusal ve kendinden emin yazmasıydı.
Bu da Özkök’ün 20 yıl nasıl Genel Yayın Yönetmenliği yaptığını bir kez daha göstermiş oldu.
Kaynak:POSTMEDYA