Somut bir takım verilerle paylaşmaya çalışacağını dile getiren Gerçeker, bu sorun ortaya çıktığında arkadaşlarından hepsinden bilgi aldığını söyledi. Ne yapıldı ne yapılmadı konusunda bilgilerin olduğunu anlatan Gerçeker, kendilerini en çok üzen şeyin ise büyük bir özveri ile çalışan arkadaşlarına yönelik yapılan haksız eleştiriler olduğunu vurguladı.
Büyük bir üzüntü duyduğunun altını çizen Gerçeker, "Ama ortada bir sakatlık var, adalet hizmeti iyi yürümüyor. Bir takım yerlerde tıkanıklık var. Önemli olan mazeret bulmak değil çare bulmaktır. Bunu nasıl iyileştirebiliriz, bunu nasıl sağlayabiliriz, bunları tartışmak gerekir. Kim haklı tartışması çare değil. 32 daire 250 üye var. 2005 yılında iş sayısı 724 bin 477, 2010 yılında bir milyon 869 bin. 2005 yılında çıkan iş sayısı 518 bin 881, 2010 yılında ise 825 bin 489. Olayın boyutu çok büyük. Bu kadroyla ne kadar çaba sarfetseniz bunun altından kalkmak mümkün değil." dedi.
Yargıtay Başkanı Gerçeker: Başsavcılıkta 50 bin dosyanın zarfı açılmamış durumda
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, iş yoğunluğu sorununun yargılamaların makul süre içinde bitirilememesinden kaynaklandığını belirterek, davaların kısa sürede bitirilmesinin çarelerinin aranması gerektiğini söyledi. Başsavcılıkta 50 bin dosyanın zarfının dahi açılmadığını dile getiren Gerçeker, bölge adliye mahkemelerinin kurulmasıyla Yargıtay'ın iş yükünün azalacağını savundu.
Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle yaşanan tahliyeler ve gelen tartışmalara ilişkin Yargıtay'da basın toplantısı düzenleyen Gerçeker, hiç kimseye cevap vermek için toplantıyı yapmadığını vurguladı. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu kamuoyunun takdir edeceğini dile getiren Gerçeker, bütün arkadaşlarının fedakarca, özveriyle çalıştıklarını ancak yapılan haksız eleştirilerden dolayı büyük üzüntü duyduğunu ifade etti. "Adalet hizmeti iyi yürümüyor, bir takım yerlerinde tıkanıklıklar var tabii ki. Önemli olan mazeret bulmak değil, çare üretmektir. Bu çareyi nasıl bulabiliriz, aslında bunu tartışmak lâzım. Ben haklıyım sen haklısın demekle hiçbir yere varılmıyor." diyen Gerçeker, şöyle devam etti: "Sorunlar tabii hep birbirine bağlı. Bu sorunlar niye oldu? Hakim sayısı bakımında en geri ülkeyiz. Avrupa standartlarına ulaştırılması gerekiyor hakim savcı sayımızın yoksa mahkemelerin yetişmesi mümkün değil. Her taraf dosya dolu gördünüz, bina sorunumuzu halletmeye çalıştık. Bir takım talihsizlikler onu da sağlamamızı engelledi. Ben orada kimseyi suçlamıyorum. O gün öyle bugün böyle söyledik diye bir şey de yok. Bugün diyorum ki bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçirileceğini söylüyorlar. Eğer BAM'ler faaliyete geçirilecekse daire sayısının artırılmasın bir anlamı yok. Arkadaşlar fedakarlık yaparak bu birikimi 2-3 senede hallederler. Büyük oranda sayı azalacak. O zaman da biz yüksek mahkeme gibi iş yapacağız. Elbette ki dosyaları incelemek zorundayız bu da çok zamanını alıyor Yargıtay'ın. Temyiz görevi görüyor çünkü. İdare mahkemeleri kurulduğunda onlar temyiz görevi görecek, Yargıtay içtihat mahkemesi olarak görev yapacak. Dünyanın hiçbir yerinde istinaf mahkemesi olmayan ülke yok. Biz bu konuda çok geç kaldık. Ben hiçbir zaman bunu dile getirmedim. Benden önceki arkadaşlarımız bunun bir müddet ertelenmesi talebinde bulundular. Ama artık onlar geçti. Şuan BAM'lerin bir an önce açılması gerekiyor."
"HİÇBİR ZAMAN YANLIŞ OLAN ŞEYİ KAMUOYUNA EMPOZE ETMEDİM"
Hiçbir zaman yanlış olan bir şeyi kamuoyuna empoze etmediğini dile getiren Gerçeker, kendisinden başka hiç kimsenin demeç veremeyeceğini ancak bazı arkadaşları yanlış anlaşılmalar olmasın dile konuşmalarına izin verdiğini hatırlattı. Hizbullah dosyasına ilişkin eleştirilere de cevap veren Gerçeker, "Hizbullah dosyası 85 klasörlük bir dosya. Öncelik verildiği için hemen tetkik hakimliğine gönderildi. Yapılmayan hiç bir şey yok. Önceliğimiz zaman aşımı yaklaşan dosyalarıdır. Memurların açığa alınma dosyalarıdır. Bu kadar fedekarlığa rağmen bu suçlamalar yöneltiliyor. Akıl var mantık. Bu davalar bir iki günde bitmez. Yirmi bin dosya nasıl incelenir? Değerlendirilmeler buna göre yapılmalı. Adalet Bakanının bazı açıklamaları var. Önerdikleri bir şeyler var. Henüz bize bir şey söylenmedi. Öneri paketleri olduğunu anlıyoruz ama bizim bilgimiz yok. Bizden görüş istenmedi. Tasarı haline geldiğinde belki bizden görüş sorarlar. Bu kadar dosyayı incelemek bu kadar imkanla mümkün görünmüyor. Adalet sistemi hiç bir zaman siyaset metaı haline getirilmemeli. Devlet politikası gerekli. Eleştirilere açığız ama herkes eleştiri yaparken elini vicdanına koyulmalı. Koşullar değerlendirilerek eleştiriler yapılmalı. Elimizden gelen bu. Gerisi siyasi iradeye aittir. Ne tedbir alınacaksa bunu siyasi irade almalıdır." dedi.
Başsavcılıkta 50 bin dosyanın zarfının açılmadığını anlatan Gerçeker, tutuklu dosyaların hiçbir zaman beklemediğini belirterek başsavcılıkta bekleyen tutuklu dosya sayısının ise bin 200 olduğunu açıkladı. Gerçeker, İstinaf Mahkemelerinde de yeterli eleman olmadığında sorunun çözülemeyeceğini savundu. "Yeterli hakim savcı olmazsa bu sorunlar çözülmez." diyen Gerçeker, şöyle devam etti: "Biz önerilerimizi ortaya koyuyoruz. Yanlışımız varsa kabul ederiz. Hizbullah dosyası 5 ay önce bize geldi. 5 yıl yerel mahkemede kalmış. Ama onları suçlayamayız. Adalet hizmeti dağıtmak o kadar değil. Karar yazın altına imza atın. Buna vicdanınız el veriyorsa yapın. Altyapı ve bina sorunlarının bir an önce çözülmesi gerekir. Ek bina konusunda da talebimiz oldu. Buna bu güne kadar cevap alamadık.üne kadar bazı şeyler çözülmemişse bunlar bizim suçumuz değil. Biz bunları daha önce söylemeseydik bugün bu iş daha içinden çıkılamaz bir hale gelirdi. A'dan Z'ye kadar bu sorunları çözeceksiniz. Sadece Yargıtay ile olmaz. Yargının sorunu sadece yargıdan kaynaklanmıyor. Sorun yargılamaların öngörülen sürede bitirilmemesinden kaynaklanıyor. Sorun davaların uzamasından kaynaklanıyor. Tutukluluk süresi AB normlarına göre çok uzun."
"MASKEYLE DOSYA İNCELİYORLAR"
"Tutuklu dosyalarının zamanında karara bağlanmadığı" yönündeki eleştirileri değerlendiren Gerçeker, "Deniliyor ki, 'Bu dosyalar önemli dosyalardı. Bu uzatma sürelerinin 2010 sonunda yürürlüğe gireceği biliniyordu. Niye bunun çaresi aranmadı?'. Bu doğru değil. Kesinlikle söylüyorum, altını iki kere kırmızı kalemle çizerek söylüyorum. Böyle bir iddia kesinlikle doğru değil. Bütün arkadaşlarımız, tutuklu dosyalar gelir gelmez gerekli işlemleri yapmışlar. Duruşma gününü vermişler, tebliğname tebliğe çıkarmışlar. Ama her dosyanın bir inceleme prosedürü vardır, yasal süreci vardır. Her dosya aynı şekilde incelenmez. Şimdi gidin arkadaşlar hala maskeleriyle dosyaları inceliyor. Önemli olan soruna çare bulabilmek." diye konuştu.
Vatandaşın tepki göstermesinin gayet doğal olduğunun altını çizen Gerçeker, çünkü vatandaşın hükümetten ve yargıdan beklediği şeyin hakkının bir an önce teslim edilmesi, suçluların bir an evvel cezalandırılması olduğunu ifade etti. Ancak bunun şu anki imkanlarla mümkün görünmediğini dile getiren Gerçeker, bazen arkadaşlarının kamu vicdanı ile yasalar arasında sıkışıp kaldığını kaydetti. Gerçeker, "Sadece üye seçmekle olmuyor. Ne kadar daire kurulacaksa o kadar da personel bulmamız gerekiyor. Bölge adliye mahkemeleri faaliyete girecekse bu dosya birikimi birkaç senede eritilir ve iş kökünde çözülür. Dünyanın hiçbir yerinde 120'den fazla üyesi olan bir yüksek mahkeme görmedim. Biz yüksek mahkeme değiliz maalesef. Temyiz mahkemesi gibi çalışıyoruz. Biz önerilerimizi ortaya koyuyoruz. Yanlış ne varsa söylüyoruz. Yanlış olan şeyleri ben neden kabul etmeyeyim. Bunu çözecek olan sorumluluğu olanlardır. Bizim yazdığımız yazılara cevap gelmedi. Siyasi iradenin ne yapmak istediğini bilemiyorum. Varsayımlar üzerinden herhangi bir şey söylemek istemiyorum.
ORTADA BİR GECİKME YOK
Ortada bir gecikmenin olmadığını iddia eden Gerçeker, "Öne almama öncelik vermeme gibi bir durum söz konusu değil. O daire görevini gayet güzel yapmış. Ama o dairedeki dosya ile diğerindeki dosya bir değil ki. Oradaki dosyalar örgüt dosyaları. Ben askeri yönetimde de çalıştım. Bize çelik kasayla verilirdi, 6 ayda okurduk dosyaları. Hakimlik vicdan sahibi olmak demektir. Yasal prosedürün işlemesi gerekir. Önemli olan bu sorunun bir an önce çözümlenmesidir. Hiçbir dosyada bir gecikme yok." dedi.
İlhan Cihaner davasının çabuk bitirildiğine yönelik bir soruya ise Gerçeker, "Öncelik alması gereken dosyalar öncelik verilmiş. Bazı daireler var ki geldikten sonra dosya bir haftada çıkıyor. Dairelerin iş durumuna göre bu süreler değişebilir. Burada ortaya çıkmış somut bir gecikme durumu söz konusu değil. Bu durum fiili imkansızlık nedeniyle ortaya çıkmış. Bugün Yargıtay daireleri sağlıklı bir şekilde çalışmıyor. Mağduriyetlerin uzamaması için arkadaşlarımız öyle çalışıyor. Normal düzene geçerseniz o dosyalar 10 yılda da bitmez. Bölge adliye mahkemeleri kurulursa buraya gelecek dosyalar azalır, sorun kısa sürede hallolur. Önemli olan çözüm yolunu bulmak. Hukuk genellik isteyen bir müessesedir. Herkese kurallar aynı şekilde uygulanmalıdır. Şu bir gerçek, AİHM'in yargı yetkisini kabul etmişiz. Bu düzenlemeleri yaparken onları da gözetmek zorundayız. Yeni düzenlemeler AB standartlarının da üzerinde bugün AB’de hiçbir ülkede 10 yıl tutukluluk süresi yok." dedi.
VARSAYIMLARLA KİMSEYLE POLEMİKLERE GİRMEM
"Gelinen noktada hükümet yargıyı devre dışı mı bırakmaya çalışıyor" yönündeki bir soruya Gerçeker, varsayımlarla kimseyle polemiğe girmeyeceğini vurguladı. Gerçeker, "Bizim 'güç savaşı' şeklinde ne niyetimiz var, ne düşüncemiz var. Önemli olan haklı haksız savaşı değil. Önemli ola sorunu çözmek." diye konuştu. Kanunun ertelenmesine yönelik bir görüş bildirip bildirmediklerinin sorulması üzerine ise Gerçeker, böyle bir görevleri bulunmadığını ileri sürdü. Önceki ertelemelerde de görüşlerinin olmadığını dile getiren Gerçeker, "Zaten bize görüş de sorulmadı. Bugün yasayı hazırlayan bilim adamları var onların açıklamaları var, 'Biz meclise 2 artı 1 olarak getirmiştik ama önergeyle değişti' diyorlar. Ben Yargıtay Başkanı olarak yargının sorunu nedir çareler nedir onları söylemek zorundayım. Vatandaş yerden göğe kadar haklıdır yakınmakta. Ama bu iş insan gücünün çok üzerinde. Bu sorunun çarelerini bulamakta kim yükümlüyse bulmak zorundadır." karşılığını verdi.
Yargının siyaset üstü olması gereken bir kurul olduğuna dikkat çeken Gerçeker, insanların kafasından ne geçtiğinin okunamayacağını belirtti. Hizbullah davasında da İlhan Cihaner davasında olduğu gibi dosyanın istenip istenmeyeceğinin sorulması üzerine Gerçeker, "Yerel mahkeme bitmeyen bir dosyayı nasıl gönderecek. İşleyişi bilmiyorsunuz. İşleyişi bilmeden değerlendirmek doğru değil." dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Adalet Bakanı Sadullah Ergin'i kabul ettiği ve kendilerine böyle bir davet gelip gelmediğinin sorulması üzerine Gerçeker, "Sayın Cumhurbaşkanından şuana kadar herhangi bir talep gelmedi." karşılığını verdi.
ÇANKAYA BELEDİYESİ DAVA AÇTI
Yargının siyasallaşmasının tarafsızlığını yitirmesi anlamına geleceğini ifade eden Gerçeker, bunun herkese zarar vereceğini vurguladı. Yargıtay binasının yapımına ilişkin ne tür engellemelerle karşılaşıldığının sorulması üzerine ise Gerçeker, "Yer kararı, İdare Mahkemesinin verdiği bir karar. Orada yapılacak bir şey yok. Demek ki prosedür öyleydi, öyle karar verdiler. Üçüncü derece sit alanıydı. Kurul tarafından çıkarıldı. Çankaya Belediyesi ve meslek kuruluşları dava açmış, bizim faaliyetler durmuş oldu." karşılığını verdi.
Öte yandan Gerçeker konuşurken söze Yargıtay Birinci Ceza Dairesi Başkanı Mehmet Yalçın da girdi. Tutuklu dosyalarla ilgili yılbaşından önce tarama yaptıklarını dile getiren Yalçın, 2010 yılında 7 bin 500 dosyanın geldiğini, dairelerinden ise 8 bin 586 dosyanın çıktığını ifade etti. Basında çıkan haberlerin doğru olmadığını savunan Yalçın, adam öldürmelere bakan bir daire olduklarını belirtti. Bugünleri yaşayacaklarını bildikleri için işlere daha önce başladıklarını anlatan Yalçın, büyük gayretler sonucu Birinci Ceza Dairesinin bir rekor kırdığını ifade etti. Yalçın, yıl sonuna doğru dosya gelmeseydi sıfır dosya ile çıkacaklarını kaydetti.