Haber sitelerinin yayınladığı ses kayıtları ve bunları yorumlayan cesur gazeteciler olmasaydı bu gerçeklerin akibeti ne olurdu? Devlete güveni sarsan Genelkurmay'ın örttüğü skandalları Hasan Cemal yormladı...
Hasan Cemal/Milliyet
Devlette yalan rüzgarı estirmek!
Genelkurmay baştan beri acı gerçeği biliyordu. Ama sakladı.
Üstünü örttü.
Hatta kamuoyunu yanlış yönlendirdi, gerçeği yansıtmayan açıklamalarıyla.
Gerçeğin üzerine gitmek yerine, yalan rüzgarı estirildi devlet tarafından.
Ama ancak 18 ay sürdü bu yalan zinciri, bir nokta geldi kırıldı zincir...
Gerçekler ilelebet gizlenemez. Gerçek neyse er geç ortaya çıkar. Tıpkı ‘altı asker olayı’nda olduğu gibi.
Tarih, 27 Mayıs 2009.
Yer, Hakkari’nin Çukurca’sı.
Gece yarısına doğru sınır bölgesinde mayın patlar. İlk açıklama Vali’den gelir, “PKK’lılarca yerleştirilen mayın düzeneği” diye başlayan ve altı askerin düştüğünü bildiren...
Tarih, 28 Mayıs 2009.
Yer, Genelkurmay Başkanlığı.
Kuzey Irak’taki PKK hedeflerine hava operasyonu başlatıldığına dair açıklama yapılır.
Tarih, 5 Haziran 2009.
Genelkurmay’dan ilk açıklama:
“Altı personelimiz, Bölücü Terör Örgütü mensuplarınca tuzaklanan patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olmuştur.”
Tarih, 25 Haziran 2009.
İki komutan arasındaki bir telefon görüşmesi internete düşer. Bir tarafta Hakkari Tümen Komutanı, öbür tarafta Çukurca Tugay Komutanı vardır. Tugay Komutanı’nın itirafı tüyler ürperticidir:
“Mayını biz döşedik, bölücü örgüt değil.”
Tarih, 26 Haziran 2009.
PKK’dan açıklama:
“Mayını bizim değil, askerin döşediği ortaya çıktı.”
Genelkurmay sessizliğe bürünür.
Tarih, 26 Ağustos 2009.
Şehit askerlerden Deniz Demirci’nin ailesinin savcılığa suç duyurusunda bulunduğu Taraf’ta haber olur.
Tarih, 29 Ağustos 2009.
Radikal’de Murat Yetkin, komutanların ses kaydının internete düşmesinden sonra sessizliğe bürünen Genelkurmay’da konuyla ilgili soruşturma başlatıldığını yazar.
Ve bugüne gelinir.
Altı askerin şehit olmasına neden olan mayının PKK değil, asker tarafından döşendiği gerçeğini ele veren telefon konuşmasının internete düşmesinden 10 ay sonra...
Genelkurmay’ın olaya ilişkin soruşturma başlatmasından 7 ay sonra...
Van Başsavcılığı iddianamesinde açıklar:
“Mayınları asker döşedi!”
Tarih, 5 Kasım 2010.
Mayının PKK değil asker tarafından döşendiğini telefonda itiraf etmiş olan Tugay Komutanı, acı olayın yaşanmasından 18 ay sonra tutuklanarak Mamak Askeri Cezaevi’ne konur.
Bu gecikme neden?..
Demek mümkün olabilse, bu korkunç olayın üstü örtülecekti.
Öyle mi?
İki komutan arasındaki telefon görüşmesi internet ortamına düşmeseydi, bazı gazeteler cesur davranmasaydı, Genelkurmay bu korkunç gerçeği kapatacak mıydı?
Üstüne şal mı örtecekti?
Sorunun muhatapları arasında öncelikle zamanın komutanları, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’la Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Koşaner bulunuyor.
İnternete düşen telefon konuşmalarından anlaşılan o ki, Genelkurmay karargahı daha başından itibaren gerçeğin içyüzünü biliyordu.
Peki o zaman niye sessizliğe büründü?..
Neyi bekledi?..
Niçin gerçeği gizlemeye çalıştı bunca ay?..
Asker, bu olaya da bakarak, geçmişte kendi kendini ne kadar çok yıprattığını görebiliyor mu artık?
Şimdi bu konuda vicdanları ne kadar rahat büyük paşaların?
Bunun gibi acaba Genelkurmay’ın derinliklerinde saklanan daha başka gerçekler de var mı?
Türkiye’nin daha çok demokrasiye, daha çok hukuk devletine kavuşmasının bir yolu da o gerçeklerin aydınlanmasından geçiyor.
Ve bir dip not:
Tugay Komutanı’nın gecikmeli de olsa tutuklanarak cezaevine konmuş olması, Türkiye’de askerin kendini ‘hukuk üstü’ gören eski zihniyetinin değişmeye başladığının bir işareti ve olumlu bir gelişme...