İSTANBUL (AA) - Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Türkiye'nin olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapabilecek kapasiteye sahip olduğunu söyledi.
Sepetçiler Kasrı'nda gerçekleştirilen organizasyonda, Anadolu Ajansı Spor Haberleri Yayın Yönetmeni Ersin Şiyhan'ın da aralarında bulunduğu gazete, televizyon ve ajansların spor servisi yöneticileriyle bir araya gelen Bak, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Gençlik ve Spor Bakanlığına atanalı 3 ay olduğunu hatırlatan Bak, medya yöneticilerinin görüşlerini almak için böyle bir organizasyon düzenlediklerini vurgulayarak, "Gençlik ve Spor Bakanlığının sadece spor yönü yok, gençlik yönü de var. O yüzden gençlikle ilgili düşüncelerimiz, projelerimiz, çalışmalarımız var. Spor medyamızın Türk sporuyla alakalı, Türk gençliğiyle alakalı görüşlerini, sorularını ve düşüncelerini paylaşmak üzere bu toplantıyı organize ettik. Kendimiz konuşmaktan çok sizleri dinlemeyi arzu ediyoruz. Sizlerin sorularını, sizlerin düşüncelerini almak istiyoruz." dedi.
Türk sporuna ve gençliğine hizmet etmek için çalıştıklarını anlatan Bak, şöyle konuştu:
"Medyanın spordaki, gençlik üzerindeki rolünü çok önemsiyoruz. Sizlerin vereceği mesajlar, ileteceği mesajlar çok önemli. Ülkemizin güçlenmesi için, geleceği için bu çerçevede sizlerin desteğine ihtiyacımız var. Fikirleri paylaşmak, istişare etmek, görüş alışverişinde bulunmak çok faydalı. O yüzden de bu çalışmaları sık sık yapacağız. Ayrıca ben sizleri de ziyaret edeceğim. Gazetelerinizde, televizyonlarınızda program çerçevesinde birer, ikişer, üçer sizleri ziyaret etmeyi arzu ediyorum. Orada kahvenizi içip sohbet etmeyi, bazı görüşleri de paylaşmayı arzu ediyoruz, bu da ikinci safhası olacak."
Sporun içinden gelen birisi olduğunu ifade eden Bak, sözlerine şöyle devam etti:
"Hem amatör olarak spor yaptık, hem de pek çok spor kulübünde yöneticilik yaptık çeşitli branşlarda. En çok da yoğun olarak İstanbul Büyükşehir Belediyespor Kulübünde yöneticilik yaptım. Tabii Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığı görevini yürüttük 2007-2011 yıllarında. Onun dışında Türkiye Büyük Millet Meclisinde de 2011 yılından itibaren milletvekili olarak görev yapıyoruz. Mecliste sporla ilgili konularda daha çok çalışmalarımız oldu. Dopingle Mücadele Komisyonu Başkanlığı yaptım."
Türkiye'nin olimpiyatları en iyi şekilde düzenleyebileceğini vurgulayan Bak, şunları kaydetti:
"2024 Paris'e, 2028 de Los Angeles'a verildi. Bunların kararları Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından verildi, şu andaki konumumuz bu. Biz olimpiyat yapabilir miyiz? Çok iyi bir şekilde yapabiliriz, bunu gittiğimiz olimpiyatlarda gördük. Yani yaşanan olimpiyatlara baktığımız zaman, gayet başarılı bir şekilde bu organizasyonları gerçekleştirecek kapasiteye sahibiz. Pek çok dünya şampiyonasını, uluslararası organizasyonu başarıyla gerçekleştirdik. Bu ülkeye olimpiyat yakışır. İki kıtanın birleştiği İstanbul'a, tesisleriyle, bütün değerleriyle yakışır. Dediğim gibi bu karar vericiler Olimpiyat Komitesinin üyeleri ve artı oy veren delegeler. Bazen bunlar siyasi olabiliyor, bakın bu zamana kadar hiçbir Müslüman ülke olimpiyat yapmamış. Dolayısıyla bazen siyasi kararlar, bazen diğer yaklaşımlar, ama bizim olimpiyat yapma kapasitemiz ve hazırlığımız var. Olimpiyatları başarıyla gerçekleştirecek organizasyon yeteneğine de sahibiz. Ben ileride inanıyorum ki Türkiye büyümeye, gelişmeye devam edecek ve olimpiyatları da yapacak."
Uluslararası organizasyonlarda istedikleri seviyede olamadıklarının altını çizen Bakan Bak, "Nüfusumuza oranla, genç nüfusumuza oranla uluslararası müsabakalarda başta olimpiyatlar olmak üzere istediğimiz seviyede değiliz. Onun dışında lisanslı sporcu sayısında da istediğimiz seviyede değiliz. Kulüp sayısında da istediğimiz seviyede değiliz. Okullardaki spor aktivitelerinde de hedeflediğimiz yerlerde değiliz. Böylesine genç bir nüfusa sahip ülkenin çok daha başarılı neticeler alması gerekiyor. Bunun için tabii spor tesisleri açısından geçmişte yapılan yatırımlar çok, yapılmaya da devam ediyor, stadyumlardan tutun spor salonlarına kadar. Bu potansiyeli tabana yayarak, genişleterek artırmayı hedefliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
- Uyuşturucuyla mücadele konusu
Gençliği ve toplumu tehdit eden konulardan birisini uyuşturucu olduğuna dikkati çeken Bak, şöyle devam etti:
"Uyuşturucuyla mücadele konusunda Gençlik ve Spor Bakanlığının gençlik tarafına baktığınız zaman, önleyici bölümde yer almak gerekiyor. Yani bir gencimiz uyuşturucuya bulaştığı zaman, başladığı zaman onu geri çevirmek hem daha uzun bir süreç, hem de çok daha maliyetli bir süreç. Spora yapılan 1 liralık yatırım size 4-5 lira olarak geri dönüyor. Nasıl? Bir kere sporla buluşan gencimiz toplumla barışık, toplumla uzlaşmış ve paylaşmayı bilen bir birey olarak toplumda çok daha iyi yerlerde ve iyi ortamlarda bulunuyor. Çevresine etkisi çok daha olumlu, aileyi de etkiliyor. Düşünün, bir evde uyuşturucuya bulaşmış bir genç, öbür evde de sporla uğraşan bir genç; iki ailenin durumunu karşılaştırdığınızda tablo ortaya çıkıyor. Spor yapan gencin olduğu evi, onun müsabakasını izlemeye giden, takip eden aile bireyleriyle, akrabalarıyla düşünün. Öbür tarafta da, uyuşturucuyla mücadele eden bir gencin ailesinin onu önlemek için, onun bundan kurtulması için çabası o bireyin aileye verdiği, eve verdiği huzursuzluk. Dolayısıyla bütün katmanlarıyla ortada. Onun dışında spor yapan bireyler sağlık açısından da daha az doktora gider, daha az ilaç kullanır, daha az film çektirir, bunların da ekonomik olarak karşılığı var. Artı insan kaynağı olarak, iş gücü olarak da baktığımız zaman ülkemizin en büyük değeri insan gücü, insan kaynağı."
Bakanlık olarak uyuşturucuyla mücadelede daha etkin görevler almayı arzuladıklarını belirten Bak, "Bunu yaparken de mahalli idarelerimizle, amatör spor kulüplerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla bunları başarmayı arzu ediyoruz. Çünkü biz burada sporun birleştirici gücünü kullanmayı hedefliyoruz. Bu kanıtlanmış, ispatlanmış bir şey. Mesela ben bunun bir örneğiyim. Benim yetiştiğim semte baktığınız zaman, bizi buralara taşıyan sporun birleştirici gücü, sporun çevresi, sporla elde ettiğimiz diyaloglar, bunlar sayesinde. Mesela bizim mahallemizin amatör kulübü vardı, o kulübün yöneticilerinden bir tanesi de, yani futbolcusu, yöneticisi Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dı. Mahallemizin hem ağabeyi, hem yöneticisi. Bizleri oraya, sporun o etkisine taşıyarak hem belli bir çevre elde etmiş olduk, hem topluma faydalı bir birey haline gelmek için çaba gösterdik. Eğitim hayatımızda da destekleri oldu o camianın. Bu camianın içinde yetiştiğiniz zaman da topluma faydalı birey olmak için çaba gösteriyorsunuz." diye konuştu.
Sporun kendisi için bir yaşam tarzı olduğunu söyleyen Bak, şunları kaydetti:
"Çok küçük yaştan beri futbol, basketbol, güreş müsabakalarını, pek çok müsabakayı izlemeye gittim. Amatör kümede, mesela pek çoğuyla karşılaşıyoruz, amatör kümedeki pek çok stadı, İstanbul’dakileri sayarsanız hepsinde bir maceramız vardır, gitmişizdir. Onun dışında hakemlik yaptım ben, futbol hakemliği yaptım. Muhittin Boşat’larla aynı devreyim ben. Sonra tabii biz spor yöneticiliğine dönünce hakemliği bıraktık. O zaman tabii çamur sahalar vardı, ben üniversite talebesiydim."
- "Sporu tabana yayma hamlelerimiz var"
Sporun birleştirici gücüne vurgu yapan Gençlik ve Spor Bakanı Bak, şu ifadelerini kullandı:
"Sporu tabana yaymayla ilgili ciddi hamlelerimiz var. Milli Eğitim Bakanlığıyla yaptığımız sözleşme çerçevesinde okullarda taramaları başlatıyoruz, onunla ilgili hazırlıklarımızı yaptık, okullarda spor taraması yapıyoruz, bireylerin, gençlerimizin, çocuklarımızın ilgili branşlara yönlendirilmesi için onların fiziksel özelliklerini belirleyen bir çalışma var yaptığımız protokol çerçevesinde. Bununla ilgili hazırlıklarımız yapıldı, deneme çalışmaları yapıldı bazı illerde. Bunu süratle Milli Eğitim Bakanlığımızla beraber hayata geçireceğiz."
- "6222 sayılı yasayla ilgili çalışmalar var"
Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, 6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'la ilgili çalışmalar yaptıklarını anlatarak, şu bilgileri verdi:
"Spor kulüplerinin bulunduğu yasal düzenlemelerle ilgili çalışmalarımız olacak. Göreve geldikten 10 gün sonra karşılaştığımız Türkiye Süper Kupa finalinde, Samsun'daki olaylar, ondan önceki Türkiye Kupası olayıyla birleşerek meydana gelen sporda şiddet konusu... 6222 sayılı yasayla ilgili çalışmalar var. Bunlarla ilgili İçişleri Bakanımızla, Adalet Bakanımızla toplantı yaptık ve ilgili federasyon başkanlarımızla da. 26-27 Ekim’de de yine bu yasadaki düzenlemelerle ilgili ilave talep edilen Kulüpler Birliği ile de değerlendirme yaptıktan sonra bir toplantımız olacak. O toplantıdan sonra çıkacak sonuçlara göre Sporda Şiddet Yasasındaki uygulamayla ilgili aksayan yönleri tanımlayacak bir düzenlemeye gideceğiz. Bu konuda üç bakanlık olarak bizim koordinasyonumuzda çalışıyoruz. Bunun dışında tabii illegal bahisle ilgili çalışmalar yaptık."
Yasanın uygulamasında sorunlar olduğunu belirten Bak, "Adalet Bakanlığına da söyledim, spor mahkemeleri olmalı, yani bu işte uzmanlaşmış savcıların olması gerekiyor. Avrupa'daki uygulamaları da görüyorsunuz. Artı, bazı ek önlemlere ihtiyaç var, spor alanının tanımı. Mesela taraftar deplasmana gitmeden önce bile alanın belirlenmesiyle ilgili; spor alanının tanımının genişletilmesi gerekiyor. Deplasmana giderken bakıyorsunuz taraftarların araçlarında kendi ilinden ayrılırken bir arama yapsanız veya gelirken bir arama yapsanız nelerle karşılaştığımızı hepimiz görüyoruz. Dolayısıyla burada taraftar eğitiminden tutun, tarafla karşı karşıya kaldığınız sürecin yönetiminden tutun diyaloğa ihtiyaç var, herkese görev düşüyor. Bakın bunu sadece devlet yapamaz, medyaya da sorumluluk düşüyor, medyanın da kendi sorumluluğunu görmesi gerekiyor, yöneticilerin de kendi sorumluluğunu görmesi gerekiyor. Kamu olarak bizim görevimizi yerine tam anlamıyla getirmemiz lazım." diye konuştu.
Müsabakalarda özel güvenliğin aldığı rolün yetersiz olduğun ifade eden Bak, "Bunların düzeltilmesi gerekiyor. Bunlarla ilgili Sayın Bakanımız Süleyman Bey ve Adalet Bakanımız Abdulhamit Bey ile yine bir değerlendirme yapacağız, bunun uygulamasında aksayan yönlerini tamamlayacağız. Burada sadece herkes kendi üzerine düşeni yapmak zorunda, kulüp yöneticisi de, antrenörü de, hakemi de, taraftarı da, herkes bu sorumluluğu taşımalı. Yani en son yaşadığımız sürece bakıyorsunuz, toplumdaki sporun o birleştirici gücünü, o değerini iyi algılamamız gerekiyor, bir eğlence olarak görmek gerekiyor mesela. Müsabaka bittiği zaman artık bunu siz de değiştiremezsiniz, ben de değiştiremem. Dolayısıyla mutlaka eleştirilerimiz olacak ama, belli bir ölçü çerçevesinde." diyerek düşünceleri aktardı.
Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun bu yıl ekim ayında yapıldını hatırlatan Bak, "Normalde nisan ayında yapılıyordu, bazı gecikmelerden dolayı tarih olarak dünya bisiklet sezonunun sonuna doğru geldi. Organizasyon açısından tabii eksiklikleri gideririz, yani prestijli bir organizasyon, 53 yıldır yapılıyor. Son etabını da Formula-1 pistinde başlattık, ben de oradaydım, sonra Sultanahmet’te tamamladık. Eksiklerini değerlendirip daha iyisini yapmak için çalışırız." dedi.
- "Federasyonlarla toplantılar yapıyoruz"
Federasyon başkanlığı yapmasının bir avantaj olduğunu dile getiren Bak, "2020 Tokyo Olimpiyatları'yla ilgili federasyon başkanlarımızla toplantılar yapıyoruz. Şu ana kadar 12 kadar federasyonu bire-bir elden geçirdik ve onların hedeflerini şimdiden belirlemeye çalışıyoruz. Tokyo’da daha çok sporcuyla daha çok madalya için hedef belirledik. Tesisleşmeye devam ediyoruz, özellikle gençlik merkezleri yaparak, spor salonları yaparak. Bir de tabii mahalle tipi futbol sahaları, basketbol sahaları var. Bunları da mahalli idarelerle beraber yapmayı planlıyoruz, bununla ilgili çalışmalarımızı yaptık." değerlendirmesinde bulundu.
- "Yabancı sporcu sayısının çok olduğunu düşünüyorum"
Süper Lig'deki yabancı futbolcu sayısının fazla olduğuna inandığını vurgulayan Bak, şöyle devam etti:
"Yabancı sporcu sayısının çok olduğunu düşünüyorum. Bu da bizim altyapıya az yatırım yapmamızla bağlantılı. Ben yöneticilik yaptığım süreç içerisinde de hep altyapılara yatırım yapılmasını ve altyapıdan yetiştirilen sporcuların üst liglerde yer almasına yönelik çalışma yaptım. Bana göre yabancı sporcu sayısı fazla. Galatasaray'ın ilk 11'inde geçen haftaki müsabakada hepsinin yabancı olması da tabii bizim için üzücü bir durum. Teknik direktörlerin Türk oyuncuları oynatmasını, onlara daha fazla şans vermesini arzu ederim ancak yabancı sporcu tartışmaları konusu sadece Galatasaray'a ait değil. Basketboldan atletizme kadar Türk sporunun temel sorunlarından birisidir. Bizim üretmemiz lazım. Kulüpler Birliği'nde yaptığımız toplantıda da gördük, yani yerli oyuncuların sayısı az olduğu için ve maliyetleri yüksek olması sebebiyle de kulüpler yabancı oyuncuların maliyetlerinin daha ucuz olduğunu ve bazıları da gelen yabancıların bir kısmının futbolun seyir zevkini artırdığını ifade ediyorlar. Kısmen doğru, ama kötü örnekler de var. Şu da bir gerçek, ben açıkça şunu söyleyeyim: Biz az çalışıyoruz. Yani sporun tüm anlamını düşündüğümüz zaman, yani sporda hem sporcusu, hem antrenörü, hem yöneticisi az çalışıyor. Mesela ben Güreş Federasyonu Başkanıyken de bilimin sporda kullanılmasını öneren birisiyim ve defalarca da bunu söyledim. Ölçmediğiniz bir şeyi yönetemezsiniz, dolayısıyla o sporcuların bence antrenörlerimiz de olsun planlamasına baktığımız zaman, işte sporcularımıza baktığımız zaman profesyonellik seviyeleri, profesyonel algıları ve spor hayatları kısa. Az çalışıyoruz ve kısa spor hayatımız var, bunu uzatmak gerekiyor, bunu uzatmak için de bilimi kullanmak gerekiyor. Eğiticilerin çok daha iyi eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum."
Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı aldığı zaman Türk futbolunun bir ekol yakaladığını belirten Bak, "Yabancı sayısının kademeli olarak düşürülmesi taraftarıyım bu noktada. Çünkü geçmişte de örnekleri var. Galatasaray UEFA Kupası'nı aldığı zaman yanılmıyorsam 3 veya 4 yabancısı vardı, bir ekol olmuştu. Bundan önce Beşiktaş'ın altyapıya yaptığı yatırımlar var, Trabzonspor’un yaptığı yatırımlar var. Ben Altınordu Kulübünü, Buca zamanından beri takip ediyorum. Bana göre Türkiye’nin en iyi gelecek vadeden iki oyuncusunu da yetiştiren kulüp Altınordu. Birisi Roma’ya giden Cengiz, diğeri de Almanya’da oynayan Çağlar. Onun dışında Bursaspor’un altyapıya yaptığı yatırımları biliyoruz. Bazı yöneticiler bize geldi, ben altyapı yatırımları için kulüplerin desteklenmesi taraftarıyım. Bunun örneğini Almanlar daha önce yaptı, bundan 10 yıl önce yaptıkları yatırımlar ortada. Bu noktada biz de bunları teşvik etmek, bu tip yatırımları desteklemek arzusundayız. Üretemediğiniz zaman kaliteyi de artıramazsınız, rekabeti de artıramazsınız, Türk oyuncu sayısını da artıramazsınız. Dolayısıyla bu noktada yabancı sayısının kademeli olarak azaltılması taraftarıyım. Gelecekse de gelen yabancının da kaliteli yabancılar olması gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Futbol Federasyonuyla yabancı futbolcu konusunda çalışmalar yaptıklarını dile getiren Bak, "Bazı kulüpler bunu azaltacak, yani kontratları var, kontratları azaldıkça yeni kontratlarda bunu değerlendireceklerdir. Ben tabii ki siz üretmeye başladıkça, yani altyapıdan oyuncular geldikçe bu sürecin olacağına inanıyorum. Kademeli olarak olacaktır ama ne kadar erken başlarsa, ne kadar olumlu olursa, yani çabuk olursa bizim için daha iyi olur ve daha çok keyif alırız. Mesela bu Anadolu'da vardır, o şehrin çocuklarının oynadığı, bunu tabii Trabzon’da, diğer illerde de görmüştük, o şehrin çocuklarının oynadığı müsabakalara seyircinin daha fazla gittiğini görüyorsunuz. Mesela Trabzonlu bir çocuk oynuyorsa Trabzon'un insanı o maça gider bizim mahallenin çocuğu diye. Aynı şeyi biz Kasımpaşa’da da gördük, Kasımpaşa’dan birisi oynarsa veya takımda varsa veya o semtten, onu izlemek için bütün çevresi, akrabası büyük bir keyifle gider. Dolayısıyla daha da keyifli bir müsabaka olur. O yüzden Türk sporcularının daha fazla olmasını, daha başarılı olmasını arzu ediyoruz. Bu tabii milli takıma da yansıyacaktır. Bir ekol olarak Türk sporunun dünya sporunda yer almasını arzu ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Altyapı hocalarının daha kaliteli olması gerektiğini savunan Bak, şunları kaydetti:
"Buraya gelecek antrenörlerin belli bir potansiyele, belli bir kaliteye, belli bir eğitime sahip olmaları lazım. Verilen ücretler konusunda, haklısınız, bakıyorsunuz işte kulüp yöneticilerinin yanında bulunan şahıslara veya şeylere verilen ücretle antrenörün ücreti arasında dağlar var. Yani dolayısıyla bir kere bir eğiticinin ücretinin çok iyi olması lazım, çünkü kendisine emanet ettiğiniz ve görev verdiğiniz sporcu ilk eğitimini alıyor ve ona ilk adımlarını, spordaki disiplinini, spordaki çalışma tarzını öğreten teknik adamın çok daha iyi ücret alması lazım. Bugün altyapıda 2 bin liraya çalışan, 2 bin 500 lira verilen, hatta zaman zaman ödenmeyen şeyler var; bu doğru değil. İşte bizim altyapıya destek vereceğimiz anlamındaki şey bu. Bu futbol olur, diğer branşlar olur. Diğer branşlarda da aynı, mesela güreşte ben bunu yakın takip ettim, güreş eğitim merkezlerinde antrenörlerimizi yeniden eğittik, çünkü ilk sporcuya dalmasını yanlış öğrettiği zaman veya ayağının duruşunu yanlış öğrettiği zaman, bir daha onu düzeltmek çok zor. Dolayısıyla ilköğretim, ilk verdiğiniz bilgiler çok önemli, oyunu gösteren, tekniği gösteren hocanın ilk verdiği bilgiler çok önemli. O yüzden altyapı yatırım dediğimiz şey de bu."
Sporda bilimin önemine de dikkati çeken Bak, şöyle konuştu:
"Bizim en büyük eksiğimiz, Türk sporunda bilimi az kullanmak, ölçmediğimiz bir şeyi yönetemiyoruz. Bugün mesela yaşadığımız şeylerden bir tanesi de, sporcu antrenman esnasında bir çekme oluyor ve bir şey oluyor, hoca diyor bir şey olmaz. Bir şey olmazı yok, çünkü o hasar o zaman dinlendirseniz belki bir hafta dinlenerek geçecek, ama bir şey olmaz dediğiniz zaman, adale yırtığı bir santimse oluyor 12 santim. Dolayısıyla bunların hepsi bilimle değerlendirilen şeyler."
Alınan başarıların hakkının verilmesi gerektiğini aktaran Gençlik ve Spor Bakanı Bak, "Büyükşehir Belediyespor'da voleybolda, milli takıma oyuncalar verdik, olimpiyatlarda alınan madalyaların büyük bir kısmını bizim sporcularımız almıştı o zaman yaptığımız yöneticilik esnasında. Dolayısıyla hakkını vermek gerekiyor, onun çalışma ortamını sağlamak gerekiyor. Tesis anlamında belki çok daha iyi noktalara geleceğimize inanıyorum ben ama önemli olan o tesislerin doldurulması, o tesislerde verimli sonuçlar elde edilmesi. Bir şeyi yapmak değil, onu koruyup ona bakmak ve onun sürekliliğini devam ettirmek çok daha önemli diye düşünüyorum." dedi.
- Gençlerin spora yönlendirilmesi konusu
Osman Aşkın Bak, gençliğin spora yönlendirilmesi konusunda fikirlerini şöyle dile getirdi:
"Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezleri (TOHM) ile ilgili çalışmaları ben de takip ediyorum. Oradan özellikle gençlik olimpiyatlarında olsun, diğer gençler müsabakalarında olsun madalyalar gelmeye başladı, biz görüyoruz. Fakat orada da dediğim gibi okul sorunu çok önemli bir sorun. Bakıyoruz Amerika'daki ve diğer ülkelerdeki sporun gelişmesinin mecralarından bir tanesi de kolejler ve üniversiteler. Biz bunu üniversitede devam ettiremiyoruz, en büyük sorunlarımızdan bir tanesi bu. Sporcuların da… YÖK'le görüşmelerimiz var, biz YÖK'e ve Milli Eğitim Bakanlığına şunu ifade ettik: Başarılı sporcuların kontenjanlar çerçevesinde işte ek puanlar vasıtasıyla eğitim hayatında avantajlı duruma gelmesi için taleplerimiz var, onları sürdüreceğiz, yani takip edeceğiz. Mesela çok iyi sporcular var masa tenisinde ve işte basketbolda çıkıyor ve başka branşlarda çıkıyor, en iyi zamanda çocuk, yüzmede olsun, derecelerini yapıyor, liseye geldiği zaman bırakıyor, aile de onu bir eğitime zorluyor. Üniversitelerle bunu görüşüyoruz, ben YÖK Başkanına da bunu ifade ettim, çünkü sporun o gücü üniversitelerde olmalı, üniversite ortamında olmalı. Çünkü o kültürü yaymak için de üniversitede etkin bir şekilde sporun konuşulması, yapılması gerekiyor. Tesisler noktasında eksik yok ama spora yönelme noktasında sorun var."
Üniversitelerin sporu sevdirmede önemli rol oynadığını aktaran, kendisinin de basketbolu İstanbul Teknik Üniversitesi'nde okurken sevdiğini belirten Bak, "İstanbul Teknik Üniversitesi'nde okuyordum. Belki de ders saatlerinin dışındaki bütün zamanımı o salonda geçirdim, hem ders çalışıyordum, hem İstanbul Teknik Üniversitesi'nin antrenmanları oluyordu, hem de boş kalan zamanlarda da o salonda basketbol oynuyorduk arkadaşlarımızla. Orada Harun Erdenay'ın babası Kemal Erdenay antrenördü. Zeki vardı oyuncu, işte Necati vardı, Levent Topsakal yeni yeni çıkıyordu, o ekoldü. Üniversitede pek çok arkadaşımızla da o salonda çok güzel zamanlar geçirmiştik ve basketbol sevgisi, basketbola olan alakamız da orada doğmuştu." diye konuştu.
Amatör sporların yeteri kadar televizyonlarda yayınlanmadığını ifade eden Bakan Bak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bununla ilgili olarak bizim görüşmelerimiz var, mesela TRT'yle bir görüşmemiz var, bir değerlendirmemiz var. Biz amatör branşların televizyonlarda yayınlanmasını arzu ediyoruz. Çünkü iki yönden faydası var bize spor müsabakalarının izlenmesinin. Birincisi, hem kitlelere ulaşma, sporun tanıtımı, hem de ikinci de sponsor bulabilme, federasyonlar ve kulüplerin sponsor bulabilmesini etkiliyor. Eğer bir firma, bir şirket kendi reklamının televizyonda yayınlandığını biliyorsa ve takip ediyorsa çok daha olumlu bakıyor sponsorluğa, en azından ücretleri açısından bakıyor. Biz bu noktada olumlu düşünüyoruz. Bakanlık olarak kendi kaynaklarımızdan spor kanallarına bunların yayınlanması için düşünce ve çalışmalarımız var."
- Dopingle mücadele konusu
Doping konusu ve olimpiyat şampiyonu eski milli halterci Naim Süleymanoğlu'nun durumuya ilgili Bakan Bak, şu bilgileri verdi:
"Dopingle ilgili olarak ben mecliste araştırma komisyonu kurulmasıyla alakalı teklif veren milletvekiliyim, 110 imzayla bizim grubumuzdan verildi, diğer gruplar da vermişti, ortak bir komisyon kuruldu, bu komisyonun başkanlığını da ben yürüttüm. Şimdi tabii Halter Federasyonumuzun aldığı ceza 2008 ve 2012'deki 3 sporcudan çıkan doping ihlaliyle ilgili cezalar. Dolayısıyla Avrupa Şampiyonasıyla ilgili Antalya'da yapılacaktı, o şampiyonaya tabii bizim sporcumuz katılmıyor, dolayısıyla İsveç'e verildi. Biz de tabii şampiyonayı organize etmeyi arzu etmedik. Tabii sporcularımıza gelince, Naim Süleymanoğlu’yla ilgili konuyu biz başından beri de takip ediyorduk, daha önce de bunu ben hatırlıyorum Faruk Özak zamanında da gene aynı sıkıntıyı yaşamıştı Naim Süleymanoğlu. O zaman da tedavi sürecinde de biz takip etmiştik, bu süreçte de takip ettik. İlk defa hastaneye Bakırköy’de Sadi Konuk Hastanesi'ne yattığı zamandaki süreci de biz takip ettik, sonra Sayın Cumhurbaşkanımızı bilgilendirdik ve Doktor Kamil Bey var, başarılı bir operasyon geçirdi, şimdi sağlığına kavuşması, yani süreç devam ediyor. Ben ziyaret ettim, Sayın Cumhurbaşkanımız da ziyaret etti, takip etti, çok teşekkür ediyoruz. Dopingle mücadele konusunda da ben federasyon başkanıyken de doping numune alımını artırdım, yani takip ettim. Şu anda da bizim Dopingle Mücadele Komisyonu var, işte numune alınıyor, takip ediliyor. Dolayısıyla vücut geliştirmede biraz sıkıntı var, halterde başkan Tamer Taşpınar zamanında gençlerde madalya alınmaya başladı ve dopinge sıfır toleransla yaklaşıyoruz. Ben kesinlikle bu konuda çok katıyım, yani dopingle ilgili konuda."
Sporcuların profesyonelliklerini çok iyi yönetmeleri gerektiğini anlatan Bak, "O yüzden de çok iyi eğitime ihtiyaç var, çok başarılı sporcularımız var ama bunlar özel hayatlarındaki süreci iyi yönetemiyorlar. Bazı sorunlarla karşılaşıyorlar. İşte dediğimiz gibi, spor bir yaşam tarzı ve bu yaşam tarzını iyi yönetmek gerekiyor. Bence dünyanın en büyük sporcularından bir tanesi olan Naim Süleymanoğlu’nun daha profesyonelce yaşaması, onun gelecekle ilgili, hayatıyla ilgili önemli süreç. Bunu başaramadığınız zaman da bu sorunlarla karşılaşıyorsunuz. Dediğim gibi, spor bir yaşam tarzı ve bir profesyonellik gerektiriyor. Bakıyorsunuz, bunu başardığınız zaman hem Türk sporuna, hem dünyadaki spora katkıda bulunabiliyorsunuz." dedi.
- Derbi yorumu
Bakan Bak, Süper Lig'de 22 Ekim Pazar günü oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe derbisiyle ilgili şu görüşleri belirtti:
"Her iki takıma da başarılar diliyorum. Centilmence bir müsabaka olmasını temenni ediyoruz, izlerken keyif aldığımız bir müsabaka olmasını temenni ediyorum. Kulüpler Birliğiyle yaptığımız toplantıda da beni ziyarete geldiklerinde şunu ifade ettim: Sporda Şiddet Yasasında konuşurken biz hepimizin üzerimize düşen görevleri yapmamız gerekiyor diye söylemiştim. Yani gerçekten de tansiyonu yükseltecek açıklamalardan kaçınmak herkesin faydasına. Onun dışında, sosyal medyada bazı çağrışımlar yapmaya çalışanlar var, onların engellenmesiyle alakalı da İçişleri Bakanlığının yaptığı çalışmalar var. Şu anda tabii biz maçı izlemeye gidenlerin ve televizyonu başında izleyenlerin keyif almasını, o gün eğlenmesini, Türk sporundaki en önemli müsabakalardan birini zevk alarak, keyif alarak izlemesini arzu ediyoruz. Bu noktada herkes üzerine düşen görevi yapıyor. Bir de şunu ifade etmiştik biz bakanlarımızla yaptığımız toplantıda: Risk değerlendirmesi yapacağımızı ifade etmiştik, çünkü bu müsabakanın riski yüksek ama İstanbul bu noktada tecrübeli, İstanbul’daki güvenlik güçlerimiz ve yöneticilerimiz tecrübeli. Ben inanıyorum ki, sağduyulu yaklaşımla bu derbi başarılı bir şekilde geçecektir. Ben iyi olan, formda olan, o gün futbol şansı olanın kazanacağına inanıyorum. Dolayısıyla başarılar diliyoruz."
Futbolda yaşanan hakem tartışmalarına da değinen Bakan Bak, şöyle devam etti:
"Daha kaliteli, daha eğitilmiş bir hakem kitlesine ihtiyaç var. Profesyonellik geldi, bu bir avantaj. Burada sadece bütün olumsuzlukları veya kararları hakem üzerinden değerlendirmek çok da doğru değil. Bakıyorsunuz oynanan müsabakadaki sporcusundan, teknik heyetinden kulüp yöneticisine kadar herkesin oyuna bir katkısı var olumlu veya olumsuz. Eğer herkes görevini çok daha iyi yaparsa hakem de daha az hata yapar. Mesela bir sporcu hata yaptığı zaman, elinden topu kaçırdığı zaman kaleci gol yiyor, eleştirebilirsiniz ama hakem kadar kimse eleştirmiyor onları. Herkes kendi eksikliklerini de hakem üzerinden değerlendirmeye çalışıyor, bu da doğru bir yaklaşım değil. Bu noktada ben hakemlerimizin daha iyi olacağına, daha başarılı olacağını temenni ediyorum. Başarılı isimler de var, mesela Cüneyt Çakır Avrupa'da önemli maçlar yönetiyor, klasmanda yer alan hakemler var, başarılı maçlar yönetiyorlar. Kasıt olmadığı sürece, hakem hatası ve sporcu hatası futbolun içerisinde var."
- A Milli Futbol Takımı hakkında
Bakan Bak, A Milli Futbol Takımı'nın 2018 FIFA Dünya Kupası'na katılamamasına üzüldüklerini dile getirdi.
Hedefin gerçekleşmediğini aktaran Bak, şunları kaydetti:
"Tabii yaşadığımız süreci biz çok mutlu olarak değerlendirmiyoruz. Dünya Kupası'na gitme hedefimiz vardı ama onu başaramadı milli takımımız. Bundan tabii herkes pay çıkarmalı bu süreç içerisinde. Tabii ki yeni hedefe, Avrupa Şampiyonası'na yönelmek zorundasınız, işte teknik direktör Lucescu’nun da proje ve plan yapması gerekiyor. Tecrübeli bir teknik adam, Türk sporunu da bilen birisi, bu noktada da Türkiye Futbol Federasyonunun milli takımın seviyesini ve hedeflerini yükseltmesi noktasında daha olumlu ve başarılı adımlar atacağına inanıyorum. Dediğim gibi, bizim kendi oyuncularımızın takımda yer alma sayısını ve sürecini de artırmamız lazım. Bu sadece futbol için geçerli değil, basketbolda da aynı sorunu yaşadık. Basketbolda Avrupa Şampiyonası oynadık, sporcularımız kendi takımlarında aldığı sürelere baktığımız zaman, yani milli takımımızın koyduğu performansla karşılaştırdığınızda çocuklar herkes tarafından takdir edilen bir performansı ortaya koydu. Çünkü kendi takımında süre almayan bir oyuncu, karşısında üst düzey oyuncularla oynarken onun performansının nasıl olması gerektiğini kestirmek kolay değil. Ben de tabii Türk sporcularının kendi takımlarında daha fazla yer almasının milli takıma daha olumlu katkı sağlayacağını düşünüyorum. Bir de tabii şu da doğru: Birbirleriyle sürekli oynayan bir takımın çok daha etkili olabileceği, yani çok kadro değişikliğinden ziyade böyle bir çekirdek kadro çerçevesinde bir takımın oluşması daha da başarılı olacaktır."
- Okul sporları hakkında
Okul sporlarına önem verdiklerini aktaran Bak, şu değerlendirmede bulundu:
"Ben Kabataş Erkek Lisesi mezunuyum. O zaman İstanbul’da liselerarası futbol müsabakaları olurdu ve kademe kademe oynanırdı. Basketbol oynadım, voleybol oynadım, haklısınız bizim en önemli sorunlarımızdan bir tanesi spor kültürünü topluma yansıtamamamız. Okullarda spor öncelikli bir konu değil. Milli Eğitim camiasıyla benim tartıştığım konulardan bir tanesi de o milletvekiliyken de aynı tartışmayı yapıyorduk. Biz çocuklara oynayabilecekleri daha fazla zaman vermemiz lazım. Şimdi baktığınız zaman eğitim sisteminde bazı değişiklikler planlanıyor. TEOG kaldırıldı onunla ilgili yeni bir sistem çalışması yapılıyor. Öğrencilerimizi biz tabii sınav cenderesi içine soktuğumuzda da sporu bir kenara koyuyor idareciler ve aileler işte bunu değiştirmemiz gerekiyor, bu ihtiyacımız var."
Bak, spor kulüplerinin artması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Okul spor kulüplerine, okulların müsabakalarına biz bu dönem çok daha fazla kaynak ayıracağız, hedefimiz o. Daha fazla müsabaka yaptıracağız. Ben yetenek taramasıyla ilgili pilot çalışmaları da takip ettim gerçekten oradan çıkan bazı sporcular var. Fiziğiyle işte bazı değerleriyle baktığınız zaman iyi sporcular yakalanıyor. Öyle bir ortam olmasa spora yönelmeyecek çocuk. Dolayısıyla, burada bizim beden eğitimi hocalarımıza, antrenörlerimize de görev düşüyor, antrenörümüzün, dediğim gibi çok çalışması gerekiyor. Bakın bir antrenör etrafını etkileyebiliyor 30-40-50 neyse sporcuyu kendi etrafında toparlayabiliyor ama bizim antrenörümüzün bu hedefe doğru kendilerini yönlendirmeleri gerekiyor. O okul sporlarındaki başarı bizi daha üst seviyedeki başarıya taşıyacaktır. Biz de bu noktada daha fazla kaynak ve daha fazla müsabaka için adım atacağız."
Yapılan tesislerin kullanımı ve tribünlerin doluluk oranıyla ilgili de değerlendirmede bulunan Bak, şöyle konuştu:
"Ben İngiltere’de okudum, orada 4 yıl kaldım. Herkes müsabakaya gitmeyi bir eğlence olarak değerlendiriyor ve oraya gittiği zaman da çok büyük keyif alıyor, bizde bu böyle değil. Şiddet olaylarının da ortaya çıkmasıyla da tribünleri dolu olarak göremiyoruz. Belki de bir de şu var: Liglerin kalitesi de önemli. Yani müsabakalara bakıyorsunuz mesela bu derbi müsabakasının biletleri bitmiş. Şimdi bakıyorsunuz o da etkin bir faktör ortalamaya baktığınız zaman. Kulüplerimizin yapılarıyla alakalı, şehirlerin gelenekleriyle alakalı. Mesela spor kenti olan futbolda Eskişehir seyircisi... Gittik milli takımda dolduruyor bakıyorsunuz. Bazı yerlerde spor kültürü özellikle de futbolu değerlendirsen veya basketi değerlendirsen çok yaygın değil."
- "Kış oyunlarında bayağı mesafe kat etmemiz gerekiyor"
Kış Olimpiyatları konusunda çok çalışmaları gerektiğinin altını çizen Bak, "2014'te Soçi'ye 6 sporcuyla katılmışız. 2018 Güney Kore hedeflenen 12 veya 14 sporcu gibi. Tabii bu, nüfusa oranla başarılı bir performans değil. Erzurum’da Universiade yapıldı, işte kış EYOF'u yapıldı ama yeteri kadar eğitici ve sporcu potansiyeline sahip değiliz. Norveç’ten biliyorum. Norveç'teki nüfus yaklaşık 5 milyon, bunların yaklaşık yarısına yakını lisanslı spor yapmış bir kitle. Tabii gelirle, kültürle alakalı bir konu da var. Onun için kış oyunlarında bayağı mesafe kat etmemiz gerekiyor." dedi.
Sporun içinden geldiği için avantajlı olduğunu belirten Bak, şu ifadeleri kullandı:
"Şimdi 100. gün icraatı konusuna gelince tabii mühendislik konusu başka, spor konusu başka. Yani yabancı olduğumuz bir bakanlık değil. Güreş Federasyonu Başkanı olarak yaşadığımız süreçte pek çok konuyu, karşılaştığımız sorunları görebiliyoruz. Bir kere ben federasyon başkanlarına 'param yok' demeyeceğim ama verilen paranın ve kaynağın doğru kullanılmasını isteyeceğim, yani ölçeceğiz, verime bakacağız. Mesela Güreş Federasyonu Başkanıyken ben altyapıya yatırım yapmayı hedeflemiştim. Şu andaki müsabakalarda madalya alan Taha Akgül, Rıza Kayaalp, Soner Demirtaş, Cenk İldem bunlar benim dönemimde genç milli takımlarda ve yıldız milli takımlarda yer alan sporculardı ve bir kısmı da A Takım'a yeni başlamıştı. En son madalya alan sporcumuz da Metehan Başar, o zaman da yıldızlardan gençlere gelmişti. Biz bir süreç başlatmıştık. Bir de ben federasyonlardan kulüplerin güçlendirilmesini, kulüplerle daha fazla diyalog yapılmasını arzu ediyorum, çünkü kulüpler çok önemli, kulüplerdeki yapı çok önemli."
"Bizim artık organizasyon yeteneğimizi ölçmemize gerek yok, biz onlarca başarılı organizasyon yaptık." diyen Bak, "Biz sporcularımızın uluslararası temaslarını artıracak yapı içerisinde, yani belli sporcuların dünyadaki turnuvaları dolaşmasını iyi rakiplerle iyi ortamlarda mücadele etmesini ve o ortamlarda karşılıklı bulunmasını arzu ediyoruz. Şimdi biz kamp yapıyoruz, ama kamp ne kadar verimli? Daha spesifik bir bölüme olimpik havuzdaki sporcuların belli projeler çerçevesinde değerlendirilmesi önemli yani proje olarak bakmak lazım bazı sporculara. Elit olan, belli noktaya gelenlere bir proje olarak bakmak gerekiyor, hedefleri ona göre belirlemek gerekiyor. Bu noktada arkadaşlarımızla bunları görüştük." şeklinde görüş belirtti.
Kulüpler Birliği Vakfı'nın, Kulüpler Yasası'yla ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyaret ettiğini aktaran Bak, "Ben milletvekili olduğum süre içerisinde de Kulüpler Yasasıyla alakalı çalışmalar yapmıştım zaten. Cumhurbaşkanımızın Kulüpler Birliğiyle olan toplantıda 'bu konuyu bitirin, 2018’de Meclis’e getirin, bunu çıkarın' diye talimatı var. İnşallah, bu noktada bizim bunu Allah nasip ederse çıkarmak bize nasip olur, diye düşünüyorum, olacak yani, öyle hedefliyoruz." dedi.
- "Engelli spora olan desteğimizi artıracağız"
Ampute Milli Takımı'nın eski teknik direktörü Halili İbrahim Köprülü'nün maaş iadesiyle ilgili gelen soruyu Bakan Bak, şöyle cevapladı:
"Bir devlet memuru, çalışan iki yerden maaş alamıyor, bir mevzuat sorunu. Ya antrenörlüğü tercih etmeli ya da kendi mesleğini tercih etmeli, çünkü mevzuatın içeriği bu. Dolayısıyla buradan kaynaklanan bir durum. Şu anlamda bir sorun, kendi bulunduğu kurumdan bir maaş alıyor ama orada bulunmayıp kendi bir federasyonda görev yapıyor, o federasyondan da bir ücret alıyor. Dolayısıyla kamunun menfaati ve mevzuat çerçevesinde bu böyle değerlendiriliyor. Birini seçmesi gerekiyor profesyonel olarak veya amatör olarak birini seçmesi gerekiyor. Bu konu tabii değerlendirilecek bir konu aslında. Şöyle değerlendirilecek bir konu: Sporun sorunlarından bir tanesi de bu. Antrenörlerimizin gelirleri, ekstra gelir elde etmesi bir nevi vergiden kaynaklanan bir mevzuat. Maliyeden kaynaklanan bir mevzuat. Bu da denetim esnasında ortaya çıkan bir durum ama ödül veriyoruz, ödüle bir şey demiyorum. Maaş, zaten biliyorsunuz amatör branşlardaki şey, sistemi yok bu federasyonlarda. Ya kendi kurumundan alacak, ya kurumu onu görevlendirecek. Benim de federasyon başkanıyken karşılaştığım bir konu. Biz o hocamızın, antrenörümüzün kurumdan görevlendirilmesini istiyoruz. Yani orada çalışarak elde edeceği geliri 'orada çalışmasın, gelsin burada çalışsın' diyerek yapıyoruz, anlatabildim mi? Tabii devletin kaynağı ve onu denetleme esnasında da böyle bir sorun çıktı. Dolayısıyla işini hem çalışıp ayrıca gelmiyor oraya, görevlendirmeleri var. Dediğim gibi, belli oranda değerlendirilebilir, Maliye Bakanlığıyla bir görüşme yapılabilir ama o da mevzuatın bir azizliği diyelim."
Ampute Milli Takımı'nın Avrupa şampiyoluğunu tebrik eden Bak, şöyle konuştu:
"Aynı şekilde Tekerlekli Basketbol Takımımızın da başarısını tebrik ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız, Külliye'de kabul etti her iki takımı da. Tabii ülkemizin engelli nüfusunun bir nevi sporla buluşturulması çok önemli. Bununla ilgili olarak bizim Bedensel Engelliler Federasyonumuz, İşitme Engelliler Federasyonumuz başta olmak üzere Bakanlık olarak biz federasyonlar kanalıyla destek veriyoruz. Belediyelerimiz de burada önemli rol oynuyor, ben bunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden biliyorum. Engelli branşlarında, yüzmede, diğer branşlarda, Bağcılar Belediyesi var, diğer branşlarda önemli hizmetler yapıyorlar. Paralimpikte de katılım sayısı giderek artıyor. Aileler de mutlu. Biz şimdi oradaki arkadaşlarımızla görüştüğümüzde de bunu görüyoruz. Biz engelliler için Spor Toto desteğiyle 30 tane otobüs illerimize hazırladık. Onların hizmetinde takımlar için, engelli sporu için. Bunların yanında tabii minibüsler var, bu sayıyı artırarak devam ettireceğiz projemiz çerçevesinde."
Engelli kulüplere daha fazla destek vermeye çalıştıklarını anlatan Bakan Bak, "Yeni federasyonlarımız da sayı giderek artıyor, sporcu sayısı da artıyor, çünkü başarılarını gördükçe o engelli kardeşlerimiz de yaşama azmini, yaşama heyecanını artırarak sporla kendilerine yeni bir kimlik bulma çabası içerisinde oluyor ve talep artıyor. Bu talebi karşılamak için de biz bakanlık olarak hem kaynağı artıracağız, hem de kulüplere olan desteği, federasyonlara olan desteği artıracağız. Dediğiniz gibi Ampute Milli Takımının başarısı milli takımımızın Dünya Kupasına gidememesi nedeniyle bizim milletimizin yaşadığı bir hayal kırıklığı, bir üzüntünün onlar tarafından karşılanması nedeniyle bir coşkuya dönüşmesi, hiç kimsenin beklemediği, 40 bine yakın seyircinin stadyuma gelmesi, ekranları başında izlemesi ve çok olumlu bir tepki göstermesi. Artı, şunu da unutmamak lazım, engelli sporcularımız o gün bize şunu gösterdiler: Hayatı ne kadar sevdiklerini, hayatın bir mücadele olduğunu ve bu mücadelede de kendi heyecanlarını ortaya koydular, bizleri mutlu ettiler, gururlandırdılar. Ben de oradaydım, onların heyecanını gerçekten birebir yaşadık ve güzel bir tabloydu, güzel bir atmosferdi. Ülkemizin birlik ve beraberliği için belki de geçtiğimiz süreç içerisinde, yani yaşadığımız şu ortam çerçevesinde baktığımız zaman dışarıdaki yaşanan süreçler, Ortadoğu’daki yaşanan süreçler ve diğer süreçleri değerlendirdiğimiz zaman bizi biraraya getiren, heyecanlandıran bir tabloydu. Bunu tabii milli takımımız da yaşatabilirdi. Eskişehir’de ve Finlandiya’daki neticeler olumlu olsaydı aynı heyecanı bu ülke yine yaşardı. Dolayısıyla biz engelli spora olan desteğimizi artıracağız. Çünkü onların rehabilitasyonda da önemli bir rol oynuyor, aileleri mutlu ediyor, toplumu mutlu ediyor. Hepimiz birer engelli adayıyız, belki bunlarla karşılaşırız, bazılarıyla birebir sohbet ettik, hikayeleri var. Mesela 3 yaşında trafik kazasında ayağını kaybeden sporcumuz var, işte mayına basan bir kahraman askerimiz var, öbürü başka bir hikaye, doğumdan kaynaklanan şeyler var. Ama yaşama azimlerini yitirmeden bu şeyi başarmışlar. Biz de bu desteği vermekten kaçınmayacağız." değerlendirmesinde bulundu.
Belediyelerin spora vereceği desteğin de önemli olduğunu vurgulayan Bak, spor kulüplerinin mali yapılarıyla ilgili şunları kaydederek, sözlerini tamamladı:
"Tabii Kulüpler Birliğiyle yaptığımız beni ziyaretlerindeki toplantıda, Cumhurbaşkanımızla yaptığımız toplantıda da aynı konular gündeme geldi. Gerçekten kulüplerimizin ekonomik durumları sıkıntılı. Bunun yönetilmesi ve düzeltilmesi gerekiyor, sürdürülebilir bir şey değil. Bu şundan kaynaklanıyor: Kulüplerin borçlanma yöntemleri, borçlanma planları finansal olarak uymuyor. Şunu da ifade etmek lazım: Kulüplerin sürdürülebilir bir metoda ihtiyaçları var, kendilerinin değerlendirmesi gerekiyor yani o borçları yapan kulüplerin. Dolayısıyla dediğim gibi bu konuda Kulüpler Birliği ile yine biraraya geleceğiz, onlarla görüşeceğiz, onların fikirlerini, bizden beklentilerini değerlendireceğiz. Yönetim kurullarının, yönetimdeki yetkililerin bu süreci iyi yönetmesi gerekiyor. Yoksa öbür türlü karşılaşacağımız sorun hepimizi etkileyecektir."