Duran, 40 yaşına geldiğinde yoğun iş temposuna daha fazla dayanamayacağı inancıyla dedesinden kalma arazide insanlardan uzaklaşıp, toprakla haşır neşir olmak istedi.
Toprağı ekip biçmeye başladığında bunun ötesinde bir şeyler yapması gerektiğini düşünen Duran, farklı tarım yöntemlerini araştırmaya başladı.
Duran, en eski ve en çevreci sürdürülebilir tarım yöntemi olarak bilinen biyodinamik tarım ile tanıştı. Bu tanışma beraberinde biyodinamik yöntem kullanılarak üretilen gıdaların ilk ekolojik markası olan Demeter ile yollarının kesişmesine vesile oldu.
Duran, yaklaşık 6 yıldır Çatalca'nın İhsaniye köyündeki çiftliğinde biyodinamik tarım yaparak, Demeter sertifikalı ürünler yetiştiriyor. Bir taraftan da tarıma gönül veren genç çiftçilere biyodinamik tarım konusunda eğitim veriyor.
- "Demeter, biyodinamik tarımın dünyadaki markası"
Arzu Duran, kendisini çiftçi olmaya götüren süreci, biyodinamik tarım yönteminin nasıl yapıldığını ve Demeter sertifikasının ne olduğunu AA muhabirine anlattı:
İçinde her zaman doğa sevgisi olduğunu belirten Duran, "Bu sevgi beni ormanın içinde hiç kimsenin olmadığı bu çiftliğe getirdi. O kadar yoğun çalışıyor, o kadar fazla insanla uğraşıyordum ki bu durum beni sıkmaya başladı. İnsanlardan kaçayım derken kendimi bu meşe ormanın içerisinde tekrardan insanlarla buldum. O zaman anladım ki aslında insanlarla yapmam gereken pek çok şey var. Şu an bunları yapabildiğim için beni bu ormana getiren güce minnettarım." diye konuştu.
Aynı zamanda Demeter Türkiye Başkanı da olduğunu aktaran Duran, bu kavramı Türk halkının bilmediğini söyledi.
"Demeter" adının Yunan bereket tanrıçasından geldiğini vurgulayan Duran, "Demeter, biyodinamik tarımın dünyadaki markası. Demeter standardında üretilen ürünler biyodinamik markası altında satılıyor. Demeter markası, organikler de dahil dünyadaki en kaliteli, en saf ve arı ürünler olarak kabul görüyor." diye konuştu.
- "İlk kez Demeter ürünlerini iç piyasaya da sunduk"
Duran, Demeter ürünlerini ilk kez Türk insanına tanıttığını belirterek, şöyle konuştu:
"Aslında 1980'li yıllardan beri Türkiye'de büyük firmalar Demeter için ürün yetiştiriyor ve pek çok ülkeye ihracat yapıyor. Biz, ilk kez Demeter ürünlerini iç piyasaya da sunduk. Şimdi biyodinamik tarımı ve Demeter standartlarında ürün yetiştirme mantalitesini Türkiye'ye yaymak istiyoruz. Bu amaçla 2018'de Demeter Türkiye'yi kurduk. Demeter'in ne olduğunu, tabiata yaklaşımını herkese anlatıyoruz."
Biyodinamik tarım konusunda Çatalca Belediyesi ile bir proje geliştirdiklerini aktaran Duran, "Çatalca'daki çiftçileri bir çatı altında toplayarak, Demeter standartlarında, biyodinamik tarım ürünleri üretmek istiyoruz. İstanbul'un kendi kendine yetebilecek bir kapasitesi var. Bu sistemin, Türkiye'nin diğer bölgelerine de yayılmasını istiyoruz. Çiftçilerimizin, yüksek standartlarda üretim yapıp, bunu makul fiyatlarla tüketiciye sunması en büyük hedefimiz." diye konuştu.
- "Biyodinamik tarım, çiftliği kendi kendine yeten organizma olarak görür"
Duran, biyodinamik tarımın tarihçesi hakkında da bilgi vererek, bu ekolün mimarının Avusturyalı bilim insanı ve filozof Rudolf Steiner olduğunu söyledi.
Steiner'in, madde ve maneviyat arsındaki bağı eserlerinde irdelediğini ve insanı tabiattan hiç ayırmadığını belirten Duran, sözlerini şöyle sürdürdü:
"1. Dünya Savaşı'ndan sonra suni gübre üretiminin ve sanayinin büyümesiyle tarım ürünlerindeki kimyasalların artması nedeniyle çiftçiler zor günler yaşamaya başlamış. Bir grup Alman çiftçi, tarım ürünlerinin kalitesindeki düşmeye, tohumlardaki verimin azalmasına, hayvanların daha sık hastalanmasına ve toprağın kalitesini kaybetmesine 'dur' demek için Rudolf Steiner'a gitmiş. Üstad, insanın tabiatın bir parçası olduğu düşüncesiyle aynı yıl 8 dersten oluşan tarım kursunda biyodinamik tarımın esaslarını açıkladı. İlk organik standartlar 1928'de Demeter tarafından hazırlandı."
Duran, biyodinamik tarımı daha detaylı anlatmak istediğini belirterek, "Biyodinamik tarım, çiftliği kendi kendine yeten bir organizma olarak görür. Toprak verimliliğini arttırmak için çiftlikten elde edilen bazı şifalı bitkiler, preparat haline getirilir ve belli sezonlarda toprağa verilir. Preparat dediğimiz şey aslında her çiftlikte yetişen otlardır. Mesela ısırgan otu, karahindibağ, civanperçemi, meşe kabuğu, kedi otu gibi şifalı bitkilerdir. Bunları bir süre toprağa gömeriz. Zamanı geldiğinde, toprağın humusunu, bereketini arttırmak için çıkarıp toprağa dökeriz." değerlendirmesinde bulundu.
Ayrıca hayvansal ve bitkisel atıklardan kompostlar da hazırladıklarını aktaran Duran, bu preparatlar ve kompostlar sayesinde ürünlerin doğayla ahenk içinde yetişmesini sağladıklarını söyledi.
- "Biyodinamik tarımı dünyadaki örnekleriyle anlatıyoruz"
Duran, biyodinamik tarım yapan çiftliklerin kendilerine ait bir tohum bankasına sahip olmasının büyük önem taşıdığını belirtti.
Demeter Türkiye Derneği'ni kurduktan sonra genç çiftçilere ulaşmak için harekete geçtiklerini anlatan Duran, "2019'da çiftçilerimize eğitim vermek için merkez açtık. Burada çiftçilere yılda 4 kez eğitim veriyoruz. Teorik eğitimin ardından pratik eğitim de veriyoruz zira tarım oturduğunuz yerden yapılan bir şey değil. İnsanlar toprağa dokunmalı, ne yaptığını hissetmeli." ifadelerine yer verdi.
Duran, genç çiftçilerin biyodinamik tarıma ilgi duyduğunu ve Demeter sertifikasına önem verdiğini aktararak, "Gençler, tarım yapmak istiyor fakat nasıl başlayacaklarını bilmiyor. Bir umut, başlamalarını sağlayacak itici bir güç istiyorlar. O ilk adımı attıktan sonra gerisi geliyor. Biz de biyodinamik tarımı dünyadaki örnekleriyle anlatıyoruz. Şu an 10 genç çiftçiye liderlik yapıyoruz." dedi.
- "Otlarla konuşmayı öğrenmek gerek"
Biyodinamik tarımın organik tarımdan en önemli farkının bir felsefeye dayanması olduğunu vurgulayan Duran, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bizim için maneviyat çok önemli, inanarak yapıyoruz. Toprağı çok seviyoruz. Toprak bizim için çok kutsal. Güneş, Ay, gezegenler, takımyıldızlarını izleyerek tarım yapıyoruz. Hasat ve ekim tarihlerimizi kozmik takvime göre ayarlıyoruz. Çiftliğimizde, kendi kendimize yetiyoruz, dışardan hiçbir şey almamaya azami özen gösteriyoruz. Bu nedenle tamamen hastalıklara kapalıyız. Kendi bitkisel preparatlarımız ve hazırladığımız fermente maddelerle toprağın verimliliğini artırıyoruz. Çiftliğinizi iyi gözlemlemelisiniz, o beğenmediğiniz otlar bile çiftliğiniz hakkında bilgi veriyor. Otlarla konuşmayı öğrenmek gerek."