Hürriyet Gazetesi bugün, gizli tanık Osman Yıldırım'a ait bir sağlık raporu yayınladı. Rapor GATA kaynaklı olduğu için Hürriyet'e de KIŞLA POSTA SERVİSİ yoluyla verildiği açık.
Ancak Hürriyet hem yeni bir GATAKULLİ'yi deşifre etti hem de son dönemde sürdürdüğü "dolaylı Ergenekon desteği" politikasını devam ettirdi.
Önceki gün, Mehmet Haberal'ın PH olduğu açık hamlesini, sürmanşetine çeken Hürriyet, dolaylı olarak Anti-Ergenekon kamuoyu oluşturma tavrını sürdürdü.
Gazete bugün de Danıştay Davası'nın kilit isimlerinden Osman Yıldırım'ı sürmanşetine çekti. Derin yapılanmaların kullanacakları isimlere önceden "deli" raporuna yakın raporlar aldırdığı bir yöntem olarak bilinmesine ve sayısız örneği bulunmasına rağmen Hürriyet Yazı İşleri haberi sürmanşete çekti.
Üstelik Osman Yıldırım'a konan "antisosyal" teşhisinin hukuki olarak bir sonucu da yok. Hürriyet sürmanşete taşıdığı haberiyle ilgili teorisini hukukçulara doğrulatamadığı için, bir de önalma yapmış.
Sürmanşetlerine taşıdıkları haber sonrası "antisosyal kişilerin tanık olmasında sakınca yok" diye diğer gazetelerin Hürriyet'e çakacağını hesaplayan Ertuğrul Özkök, "ama bakın biz de bunu yazdık" demek için Hukukçu Prof. Ersan Şen'den görüş almış. Ersan Şen doğal olarak "antisosyal olması Osman Yıldırım'ın tanık olmasında herhangi bir sorun yaratmaz" görüşünü bildirmiş. Ama Hürriyet, Osman Yıldırım hakkında "deli" imajı oturtmak için sürmanşetini ve 18. sayfasının neredeyse tamamını ayırırken, Ersan Şen'in bu görüşünü sayfanın altında kibrit kutusu kadar kullandı.
Sonra da Hürriyet'in fikri uzantıları NTV ve CNNTürk haberi gün boyu çevirmeye başladılar.
"DANIŞTAY DAVASI'NIN ERGENEKON'LA BİRLEŞTİRİLMEMESİ LOBİSİ" sanıldığından da güçlü. Bu birleştirilmenin ne sonuçlar vereceğini iyi biliyorlar.
Güreşte "kendi oyunuyla alta düşmek" diye bir tabir vardır. Hamleyi yanlış yaparsanız bir anda alta düşer ve tuş ulursunuz. Aslında Danıştay Saldırısı sonrası Ertuğrul Özkök kalemine sarılmış ve iyi düşünülmüş, kampanyanın sloganı olabilecek, tüm süreci sürükleyebilecek "Türkiye'nin 11 Eylül'ü" konseptini bulmuştu.
Fakat, Alparslan Arslan'ın izinden, cinayetin adresi çok kısa sürede bulununca Özkök hemen viraj aldı ve sessizliğe gömüldü. Sonrası doğal olarak Deniz Baykal'a kaldı. Dava, alel acele kapatılsa da mızrak çuvala sığmadı.
Geldiğimiz süreçte "EKİP" kendi oyunuyla alta düştü ve Danıştay Saldırısı, Ergenekon Sanıkları'nın kabusu oldu. Davaların birleştirilmesinden duyulan öfkeyle karışık panik, Veli Küçük ve Doğu Perinçek'in ilk gün Alparslan Arslan'a bakışlarından okunuyordu. Arslan yakalanarak değil bir çuval, bir depo inciri berbat etti çünkü.
Şimdi, Osman Yıldırım'a "deli" damgası vurularak, zararın bir yerinden dönülmeye çalışılıyor. Osman Yıldırım, deli desinler diye başına huni geçirip eline def alsa, hatta Alparslan Arslan gibi sınır tanımayıp koğuşunun orta yerine büyük tuvaletini yapsa bile bu işten geri dönüş yok. Çünkü "DELİLLERİ DELİRTEMEZSİNİZ" O baskını EKİBİN yaptırdığı 50 türlü delille ispatlanabilecek kolaylıkta.
Aydın Doğan, Ergenekon'dan uzak durmaya çalışsa, bu işte objektif olunmasını istese de Ertuğrul Özkök'ün kanında var. YOL ARKADAŞLARI'nı korumak durumunda. Yolun sonunda ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN 11 EYLÜLÜ'nün olduğunun farkında.
Kaynak:Aktifhaber.