Eskiden bir dizi Arap Calud'u sindiren cesur Davud olarak hayranlık duyulan İsrail, kendisine zarar veren maço davranışları sebebiyle artık mahallenin sakar kabadayısı gibi görülüyor. Gazze filosunda yaşanan trajedinin ardından, İsrail'in sağduyusunu tazelemesinin vakti geldi.
İsrail’in insani yardım taşıyan ve Gazze ablukasını kırmaya çalışan gemiye yönelik saldırısının ölümcül biçimde kötü idare edilmesinin, büyük öfkeye yol açması kaçınılmazdı ve bu öfke haklı. Baskının gerçekleştiği koşullar belirsiz ve bir soruşturma yapılsa bile öyle kalmaya devam edebilir. Fakat olayları takip eden dünya bir kez daha, İsrail’in şiddete başvurmaya fazlasıyla hazır olduğuna dair bir izlenim edindi. İsrail için daha endişe verici olanıysa, bu yaşananların tecride doğru kayışını hızlandırması. Bir zamanlar bir dizi Arap Calud’u sindiren cesur Davud olarak hayranlık duyulan İsrail, artık mahal-lenin sakar kabadayısı olarak görülüyor.
Ablukayı sürdürme kararlılığı göz önünde bulundurulduğunda, İsrail’in Gazze’ye yaklaşan filoyu durdurma isteği anlaşılır. Fakat İsrailliler bu operasyonu güvenli bir biçimde yürütmekten sorumluydu. Eylemciler her iki türlü de kazanacaklarını biliyordu. Gazze’ye ulaşmaları durumunda ablukayı zaferle aşmış olacaklardı. Taşıdıkları tıbbi malzeme ve insanı yardımla birlikte güç yoluyla durdurulmaları durumundaysa, bazıları İsraillilerin ileri sürdüğü gibi yanlarında sopalar ve bıçaklar getirmiş olsa da, kurban olarak resmedileceklerdi. Nihayetinde, İsrail askerlerin felaket planlaması gereksiz yere ölümlerin yaşanmasına yol açtı.
Müslüman müttefiki kaybetti
Bu trajediyle birlikte, İsrail’i önemseyen herkes daha derin soruları sormaya başlamalı; ablukayla, Yahudi devletinin giderek artan yalnızlığıyla ve barışa giden yolla ilgili sorular... Filistinlileri hapsetmeye çalışmayı amaçlayan politika, garip bir şekilde gardiyanını kuşatma altında bıraktı.
Gazze ablukası hem zalimce, hem de başarısızlığa uğradı. Gazzeliler büyük acı çekti ama boyun eğmediler. Hamas, İsrail hükümetinin (ve başka birçoklarının) umduğu gibi devrilmedi. Esir alınan İsrail askeri Gilad Şalit serbest bırakılmadı. Mısır’dan tüneller yardımıyla bölgeye hâlâ silah ve roket sokulabiliyor.
İsrail’in bakış açısından aynı derecede kötü olan bir nokta da, ablukanın kendisine sadece Arap ve Müslüman dünyada değil, Avrupa’da da antipati beslenmesine yol açması. İsrail’in bir zamanlar İran ve Türkiye de dahil olmak üzere çevresindeki bir dizi Arap olmayan ülkeyle sıcak ilişkileri vardı. Ölen dokuz kişi arasında vatandaşları bulunan Türkiye’yle ilişkilerdeki bozulma, İsrail’i ender bulduğu Müslüman bir müttefikten ve arabuculudan mahrum bırakıyor. Demokratik İsrail’in, Gazze’yi tecrit etme yönündeki hatalı çabası nedeniyle bir zamanlar restoranlara intihar bombacıları gönderen Hamas’tan daha kötü duruma düşmesi epey şaşırtıcı.
En çarpıcısıysa, İsrail’in en sadık müttefiki olan Amerika’daki karmaşık huzursuzluk. Amerikalılar hâlâ büyük ölçüde Filistinlilere kıyasla İsraillilere daha büyük bir sempatiyle yaklaşıyor. Fakat çok sayıda liberal Yahudi de dahil giderek artan sayıda Amerikalı, özellikle de Demokratlar, Amerika’nın özellikle de Binyamin Netanyahu’nunki kadar şahin bir hükümetin yönettiği İsrail’i fazlasıyla robotvari bir biçimde desteklemesinden rahatsız olmaya başladı. Demokratlarla Cumhuriyetçilerin İsrail’e duydukları sempatinin miktarı arasındaki fark arttı. Muhafazakârlarsa İsrail’i cehennemde de açık denizde de desteklemeye hâlâ eğilimli. Başkan Barack Obama, Filistinlilerin devlet sahibi olamamasının Müslüman dünyada Amerikan karşıtı zehrin yayılmasına yol açtığını ve İran, Irak ve Afganistan’ı ele almayı zorlaştırdığını daha iyi idrak ediyor. Obama’nın generalleri bu noktaya hararetle parmak bastı. Bizzat Mossad da bu hafta Amerika’nın İsrail’i artık bir kazançtan ziyade yük olarak görmeye başladığını ilan etti.
Bu durum, çok sayıda İsrailli’nin yanı sıra şahin Cumhuriyetçilerin de Obama’yı İsrail’e ihanet etmeye kararlı olmakla suçlamasına yol açtı. Gerçekte Obama’yı motive eden şey, Amerika’nın İsrail’le yakınlığının artılarına ve eksilerine dair ülkesinin çıkarlarını daha çok düşünen bir yaklaşım; başkan böylece Yahudi devletini Filistinlilere adil bir anlaşma vermek konusunda dürtmeye daha istekli. Obama Filistin topraklarında Yahudi yerleşimleri inşa edilmesini seleflerine kıyasla daha açıtça kınadı, zira haklı olarak bu durumun barış anlaşmasını müzakere etmeyi zorlaştırdığını düşünüyor. Obama’nın İsrail’e daha katı yaklaşması İsrail’in kendisi de dahil herkesin çıkarına.
İsrail bir kısır döngüye sıkışmış durumda. Şahinleri dış dünyanın İsrail’den her zaman nefret edeceği fikrine daha çok inandıkça, İsrail’in muhaliflerini önce vurup soruları sonra sorma eğilimi o kadar artıyor ve dünyanın gerçekten de düşmanlarla dolu olduğunu o kadar daha çok hissetmeye başlıyor. Netanyahu yerleşim inşaatını gönülsüzce kabul etse ve Filistinlilerle dolaylı müzakereler yapsa da, barış lehine geri adım atmaya istekli olduğuna dair bir izlenim vermiyor.
Gazze’yi BM denetleyebilir
Bununla birlikte, ufukta Filistinlilerle İsrailliler arasında bir anlaşma ihtimali hâlâ var. İki devletli çözümün çerçevesi gün gibi ortada: İsrail’in en büyük yerleşimlerinden bazılarını elinde tutması ve Filistinlilere bununla eşit miktarda toprak almasıyla ayarlanmış bir sınır; kutsal mekânlar için özel hükümlerle birlikte Kudüs’ün ortak başkent olması; ve İsrail’in bir tür teorik dönüş hakkını tanıması ve az miktarda mültecinin Yahudi İsraillilerin demografik üstünlüğünü tehdit etmeden dönmesiyle birlikte Filistinlilerin 1948’de İsrail olan topraklardaki eski evlerine dönemeyeceklerini kabul etmesi.
Peki İsrail Gazze ablukasını kaldırırsa Hamas’a ne olacak? İsrail kendisini tanımayı reddeden ve geçmişte kolaylıkla teröre başvuran bu otoriter hareketle nasıl başa çıkacak? Bunun bir cevabı, BM’den Gazze’ye giren çıkan malları ve insanları denetlemesini istemek. Bunun herşeyi düzelteceğini söylemek zor, fakat bu senaryoda Hamas sadece İsrail’in değil, dünyanın sorunlu komşusu haline gelecektir. Arap dünyası da Hamas’a, şiddeti reddetmesi, İsrailli sivillere roket atmaya yeniden başlamayacağına açıkça söz vermesi ve anti-Semitik tüzüğünü hükümsüz kılması için baskıda bulunarak daha fazlasını yapmalı.
Hamas’la görüşmek şart
Obama liderliğindeki Batı da, Hamas’ın hem Batı Şeria’daki rakip Filistinlilerle, hem de Yahudi devletini hemen tanımasa bile İsrail’le müzakerelere çekilmesi yönünde çağrıda bulunmalı. Hamas hâlâ Filistinlilerin bütün nüfuslarını temsil etmesi için 2006’da seçtiği taraf. Bunların hiçbiri kolay olmayacak. Fakat mevcut çıkmaz hiçbir yere gitmiyor.
İsrail hâlâ bölgesel bir bilim, iş ve kültür merkezi. İşgal ettiği topraklarda Filistinlilere acımasız davranmasına rağmen hâlâ hareketli bir demokrasi. Fakat kısmen kendi başına sardığı yalnızlığı İsrail’i sadece Filistinliler değil, kendi halkı için de daha kötü bir yer haline getiriyor. Keşke idealizmini ve sağduyusu çok geç kalmadan tazele-yebilse...
The Economist / Başyazı, 3 Haziran 2010