Genelkurmay, 17 yıl önce Bingöl'de şehit edilen 33 erle ilgili askeri savcılığın elindeki delil ve soruşturma dosyalarını isteyen savcılara "Elimizde bu olayla ilgili hiçbir belge ve dosya yok” yanıtını verdi...
Silahsız ve korumasız olarak sevk edilen 33 askerin Bingöl'de şehit edilmesinin üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen olay bir türlü aydınlığa kavuşturulamadı. İstihbarat bilgisine rağmen güvenlik önlemlerinin alınmadığı gibi birçok iddiayla da gündeme gelen olayı araştırmak isteyen Ergenekon Savcıları, Genelkurmay'dan gelen şok cevap ile karşılaştı. Askeri savcıktan şehit edilen 33 erle ilgili delil ve soruşturma dosyalarını isteyen savcılara Genelkurmay, "Elimizde bu olayla ilgili hiçbir belge ve bilgi yok" yanıtını verdi.
Ergenekon'un 4. iddianamesinin ek delil klasörlerinde yer alan bilgiye göre, Bingöl'de şehit 33 erin şehit edildiği katliamdaki sır perdesinin aralamak isteyen Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, Genelkurmay Askeri Savcılığı'ndan katliam dosyasını istedi.
HİÇBİR BİLGİ YOKTUR!
İddianamenin 8. klasöründe, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'nın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği 25 Aralık 2009 tarihli cevap yazısı yer aldı. Askeri savcılığın cevap yazısında "Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 24 Mayıs 1993 tarihinde Bingöl- Elazığ Karayolu’nda 33 erin şehit edilmesiyle ilgili olarak bilgi ve belgeleri istediği görüldü. Yapılan incelemede, söz konusu olayla ilgili olarak Askeri savcılığımızda hiçbir belge ve bilgi bulunmadığı anlaşılmıştır. Rica olunur" denildi.
BELGEDEKİ İLGİNÇ NOT
Bu arada, aynı belgenin altında el yazısıyla yazılmış ilginç bir not dikkat çekti. Kim tarafından yazıldığı belli olmayan notta, "Yazıdaki olayla ilgili olarak başsavcılığımız bir soruşturma başlatmamıştır. UYAP kaydında da böyle bir soruşturmamıza rastlanmamıştır. Yazışmalar niçin yapılıyor?" ifadeleri kullanıldı.
Genelkurmay'ın bu yazısı üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 33 erin şehit edilmesiyle ilgili yürüttüğü soruşturma da tamamlanamamış oldu. Terör örgütü PKK'nın ateşkes ilan ettiği ve genel af hazırlığının yapıldığı sırada Türkiye 33 erin şehit edilmesiyle sarsılmıştı. 24 Mayıs 1993'te, Bingöl-Elazığ Karayolu’nda birliklerine gitmek isteyen 33 er, PKK tarafından acımasızca katledilmişti. Silahsız olarak nakledilmeye çalışılan askerlerin şehit edilmesi olayında katliamla ilgili yetkililerin elinde net istihbarat bilgileri bulunduğu halde önceden tedbir alınmadığı iddia edilmişti. Bingöl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi, katliamdan 4 gün önce İl Jandarma Komutanlığı ve diğer yetkili birimlerini, "Elazığ'ın Palu ilçesindeki 300 kişilik PKK grubundan ayrılan 150 kişilik bir grubun Bingöl bölgesine geldiği ve aynı grubun birkaç gün içinde Bingöl-Elazığ Karayolu’nu kesip eylem yapacağı, Bingöl il merkezi ile kendilerine yardımcı olmayan bazı köylere eylemde bulunacağı bilgisi alınmıştır" notu yazarak uyarmıştı.
TEDBİRLER YETERSİZDİ
Askeri Mahkeme'nin olayla ilgili açtığı soruşturmayı yürüten, Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcısı Hakim Binbaşı İnayet Taş'ın hazırladığı iddianame, kahreden ihmaller zincirini gözler önüne sermişti. İddianamede şu çarpıcı tespitler yer almıştı: "Böyle bir olayın yaşanacağını herkes biliyor. Olayın meydana geldiği karayolunun güvenliğini sağlamaktan sorumlu Bingöl İl Merkez Jandarma Komutanı Jandarma Yüzbaşı Nevzat Yıldız'ın da tespit edilen beyanlarında Kuruca-Bingöl Karayolu’nda kendileri tarafından alınan tedbirlerin yeterli olmadığını bildiği, hatta 150 kişilik bir terörist grubunun iki minibüsteki erlerin indirildiği Diztepe mevkine geldiklerini bildiği, 21 Mayıs 1993 tarihli istihbarat raporunda bildirilmiş ve haberin kaynağının doğru olduğu anlaşılmıştır."
ASKERLER SİLAHSIZ SEVK EDİLDİ
Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcısı Hakim Binbaşı İnayet Taş'ın hazırladığı iddianameye yansıyan raporlarda da PKK'nın Bingöl'de yol kesip eylem yapacağı, askerlerin ise emre rağmen bölgeye silahsız bir şekilde korumasız geldiği ısrarla dile getirildi. Katliamın yapıldığı gün, Bingöl- Elazığ yolunda Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da bulunduğu, ancak Yıldırım'ın aynı gün Diyarbakır'ın Lice ilçesinde kuşkulu bir şekilde öldürülen Hadi Ari'nin cenazesine gittiği iddia edilmişti. Askeri mahkemede yargılanan yetkililer ise beraat etmişti.
Tolga ATAR / BUGÜN- İSTANBUL