İSTANBUL (AA) - GÜLÇİN KAZAN DÖGER - Londra merkezli Sivil Toplum Kuruluşu CAGE araştırmacısı Rayan Freschi, Fransız polis teşkilatının yapısına ilişkin, "Sömürge döneminde polisin işlevi, resmi olmasa da Müslüman yerli nüfusu Cumhuriyet yönetimine boyun eğdirmekti. Günümüzde modern polisin bu işlevi farklı bağlamda devraldığı çok açık." dedi.
Dünya genelinde Müslüman haklarını savunan CAGE araştırmacısı ve hukukçu Rayan Freschi, AA muhabirine, Fransız polis teşkilatının ırkçı ve Müslüman karşıtı yapısı ile beyaz olmayanlara karşı işlenen nefret suçlarına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Fransa'da polis şiddetinin köklerini, ülkenin sömürge tarihinde aramak gerektiğini belirten Freschi, şunları aktardı:
"Fransız polisinin işlevinin, özellikle sömürge döneminde, Müslümanlara ve sömürgeleştirilmiş bireylere karşı sadece barışı koruma ya da kamu düzenini sağlama olmadığını anlamak önemli. Sömürge döneminde polisin işlevi, resmi olmasa da Müslüman yerli nüfusu Cumhuriyet yönetimine boyun eğdirmekti. Fikirleri şuydu 'Politikalarımız aracılığıyla meşru şikayetlerini dile getirmesinler ve kendi topraklarında Fransız yönetimini sorgulamasınlar.' Günümüzde modern polisin bu işlevi farklı bağlamda devraldığı çok açık."
Freschi, Paris Belediye Meclisi'nin 1923'te Paris'teki Kuzey Afrikalıları kontrol etmek için Kuzey Afrika Tugayı (BNA) adlı özel polis birimi kurulduğunu anımsatarak, "Bu birimin resmi görevi Fransa'daki Arapları izlemekti. Tabii ki kolonizasyondan sonra bu büro kapatıldı ama polis memurları hala oradaydı dolayısıyla fikir kaybolmadı." diye konuştu.
Fransız devletinin Cumhuriyetçi değerleri korumak, Müslümanların ve etnik azınlıkların siyasi katılımını engellemek için polislik kurumunu araç olarak kullandığını kaydeden Freschi, şöyle devam etti:
"Fransa'da polisin asıl görevi, bizi hala Cumhuriyet yönetimine boyun eğdirmek, canavarlaştırılmamızı ve siyasi şikayetlerimizi dile getiremememizi sağlamak. Tıpkı dekolonizasyon döneminde yapmaya çalıştıkları gibi siyasi katılımımızı engellemek. O dönemki siyasi katılımdan kastım, kimsenin sorgulamayacağından, kimsenin bağımsızlığı savunmayacağından ya da bağımsızlık mücadelesine destek vermeyeceğinden emin olmaktı. Şimdi de meşru haklarımız için mücadele etmeye çalışmadığımızdan emin olmak istiyorlar."
- "Fransa'da Müslümanlara ve göçmenlere yönelik polis şiddeti normdur"
Freschi, Müslümanların çoğunlukta olduğu mahallelere polis müdahalesini düzenleyen yasal çerçeveye dikkati çekerek, "Şu anda uygulanmakta olan mevzuat, 2017'de kabul edilen ve müdahalenin çerçevesini acımasız şekilde gevşeten bir yasa tasarısının ürünü. Yasaya bakarsanız, meşru müdafaa dediklerinden bile emin değilim. Hayatınıza yönelik tehdit olduğunda, orantılı şekilde şiddete başvurabileceğinizi söylüyor." ifadesini kullandı.
Mevzuatın polisin Müslüman karşıtı ve ırkçı işlevini korumayı amaçladığının altını çizen Freschi, "Yasa, polis memurlarına şiddet yöntemlerini kullanma hakkı tanıyor, ancak bu hakkı çok muğlak ve spesifik olmayan çerçevede veriyor. Yasal açıdan bakıldığında bu, kesin olmayan bir bağlamda 'şiddet kullanabilirsiniz' demek." şeklinde konuştu.
Fransa'da polis şiddetinin özellikle de Müslümanların yaşadığı mahallelerde norm haline geldiğine işaret eden Freschi, şu değerlendirmede bulundu:
"Fransa'da polise çok büyük minnettarlık duyuluyor. Bu yüzden insan hakları savunucuları, avukatlar dahil çoğu eleştirmen, bu özel yasanın polise öldürme yetkisi verdiğini çünkü inisiyatifin onlarda olduğu ve yasal çerçevenin de buna izin verdiğini söylüyor. Bu çok açık şekilde öldürme ruhsatı. Dolayısıyla, Fransa'da Müslümanlara ve göçmenlere yönelik polis şiddeti bir norm, polisin cezasız kalması ise olağan bir şey."
- "Polis teşkilatının yarısından fazlası aşırı sağcı"
Freschi, Fransa polis teşkilatı üyelerinin yarısından fazlasının aşırı sağ partileri desteklediği bilgisini paylaşarak, "Anketlere göre Fransız polis memurlarının yüzde 50'sinden fazlası, hatta bazı anketlere göre yüzde 60'ı aşırı sağ partileri destekliyor. Yani polis memurlarının büyük çoğunluğunun ideolojisi ırkçı ve Müslüman karşıtı. Bu yüzden (aşırı sağcı siyasetçi Marine) Le Pen'i, (aşırı sağcı siyasetçi Eric) Zemmour'u ya da bu tür siyasi kişileri ve partileri çok açık biçimde destekliyorlar." ifadesini kullandı.
ABD'deki 11 Eylül saldırılarının ardından teröre karşı savaş söylemiyle başlatılan sürecin, Fransız polisini de etkilediğini dile getiren Freschi, "Müslümanların, ulusal güvenliğe tehdit oluşturdukları fikrinden etkilendiler. Bunun da ötesinde, kendi sömürge geçmişimiz var. Fransız polisi doğası gereği Müslümanlarla, Araplarla, siyahilerle, göçmenlerle çatışma halinde. Dolayısıyla nüfusun bu kesiminin eşit olduğu ve insan haklarını hak ettiği gibi fikirleri desteklemiyorlar." görüşünü paylaştı.
- "1970'lerden bu yana Araplara, siyahilere ve Müslümanlara karşı 700'den fazla ırkçı suç işlendi"
Freschi, Fransız polisinin ırkçı nedenlerle işlediği cinayetlere ilişkin resmi verinin olmadığına vurgu yaparak, "Son 10 yılda polisin işlediği İslamofobik ve ırkçı suçlara ilişkin resmi veri yok ancak 1970'lerden bu yana bazı aktivistlerin ırkçı suçların kaydını tuttuklarını biliyorum. Resmi rakam çok daha fazla olabilir ancak 70'lerden bu yana Araplara, siyahilere ve Müslümanlara karşı 700'den fazla ırkçı suç işlendiğinden bahsediliyor." dedi.
Sadece 2022'de 13 Afrika kökenli erkeğin polis tarafından öldürüldüğünü aktaran Freschi, "Neredeyse her ay Afrika kökenli bir erkek polisin elinde can vermiş. Bu resmi veri ve (Cumhurbaşkanı Emmanuel) Macron'un yeniden seçildiği gece, yanılmıyorsam Müslüman bir ya da iki siyahi erkek, polis tarafından öldürülmüştü. Bunun oldukça sembolik olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.
Freschi, cinayete karışan polislerin aldığı cezalara ilişkinse şunları söyledi:
"Mevzuat polis müdahalesini ve dokunulmazlığını korumak için tasarlandı. Dolayısıyla polise zaman zaman bazı cezalar verilmiş olabilir ancak bunun suçun ağırlığıyla orantılı olmadığı açık. Pek çok vakada hapse bile girmiyorlar. Polis bir kurum olarak devletin parçası olduğu için yaptıkları şey sistemik sorunun bir parçası. Fransa'da polisin işlevi İslamofobik ve ırkçı dolayısıyla devletin kendi kurumlarından birinin işlevine karşı çıkması beklenemez. Bu yüzden mevzuatın kendisi onları koruyor ve çoğu zaman verilen cezalar uydurma oluyor."