Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Fok balıklarını, nesli tükenmekte olan balinaları, yağmur ormanlarını kendisine dert edinen küresel vicdanın artık Kabil'de, Gazze'de, Mogadişu'da, Bağdat'ta, Hama ve Humus'ta ölen çocukları da görmesi, duyması ve o acıyı hissetmesi kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Katar'da 6 gün sürecek ve 96 ülkeden katılımıncının bulunduğu ''BM 13. Ticaret ve Kalkınma Konferansı''nda, Katar Emiri Şeyh Hamad bin Halife es-Sani'nin açılış konuşmasının ardından bir konuşma yaptı.
BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nın 4 yılda bir gerçekleştirilen programına katılmaktan duyduğu memnuniyeti ifade eden Başbakan Erdoğan, konferansın ilk kez bir Ortadoğu ülkesinde gerçekleştiriliyor olmasını da isabetli ve anlamlı bulduğunu ifade etti.
Ortadoğu'da çok önemli gelişmelerin ve değişimlerin yaşandığı bir süreçte, bu konferansta ele alınan konular ve ortaya çıkacak kararların küresel ekonomi kadar Ortadoğu'ya da ışık tutacağına inandığını dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Küreselleşen dünyada hiç kuşkusuz kalkınma kavramı sınır aşan bir özellik arz ediyor. Tarihi tecrübe bize göstermiştir ki kendi milli sınırları içine kapanmış, dünyadaki gelişmeleri ve dönüşümü takip etmeyen, kendisini dünyaya kapatan bir kalkınma anlayışı ancak ve ancak sınırlı başarı elde edebilir.
İçinde bulunduğumuz süreçte kalkınma paradigmasının değişmesi artık bir zorunluluk halini almıştır. Kalkınmayı sadece ve sadece ne pahasına olursa olsun ekonomik büyüme olarak algılamaya devam edemeyiz. Kalkınma, refah artışını beraberinde getirmelidir, kalkınma huzuru, istikrarı, barışı güçlendirmelidir.
Kalkınma insanı, insanın memnuniyetini hedef almalı ve tabiata zarar vermeden gerçekleşmelidir. En önemlisi kalkınma adil olmalı, insanlık vicdanını, vicdanlardaki adalet duygusunu yıpratmamalı, katılımcılığı esas almalıdır.''
''İnsanlık, insanlık dışı muameleye maruz kalmıştır''
Başbakan Erdoğan, yakın tarihte dünyanın maalesef yığınların yoksullaşması pahasına zenginleşmeye, tabiatın kirletilmesi, ekosistemin bozulması pahasına kalkınmaya şahit olduğunu belirterek, ''Belli ülkeler, belli bölgeler hızla ve sınır tanımayan şekilde zenginleşirken bu uğurda diğer ülkelerin ve bölgelerin kaynakları tüketilmiş, bu kaynakların sahibi olan insanlık, insanlık dışı muameleye maruz kalmıştır'' diye konuştu.
Hipermarketlerde alışveriş sepetini taşarcasına dolduran insanlara karşı, günlük 1 doların altında harcamayla yaşayan milyonlarca insan bulunduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Çocukların çalıştırıldığı, kadınların erkeklerin yarı ücretine sigortasız çalıştırıldığı fabrikalarda üretilen nice ürün, onu üretenlerin yıllık kazançlarından daha fazlasına pazarda alıcı bulabiliyor. Çok daha korkuncu; silah üreten birkaç ülkenin kalkınması, silah ticareti yapan birkaç iş adamının sınırsız zenginleşmesi pahasına her yıl farklı coğrafyalarda masum çocuklar, masum kadınlar, masum insanlar yok yere hayatlarını kaybediyor. Her birimiz çocuklarımıza, torunlarımıza daha aydınlık ve daha müreffeh bir dünya mirası bırakmak istiyoruz.
Dünyanın küresel bir köye dönüştüğü, kitle iletişimin yaygınlaştığı, sermayenin sınır tanımadığı bir çağda yaşıyoruz. Böyle bir çağda, sermayenin küreselleştiği bir çağda vicdanlar da ahlaki değerler de küreselleşmek zorundadır. 100 yıl önce dünyanın bir köşesinde ölen bir çocuktan hiçbirimizin haberi olmuyordu.
Bugün ise dünyanın neresinde olursa olsun, televizyon, radyo internet sayesinde dünyanın her köşesinde gelişmeden anında haberdar oluyoruz. Küreselleşme bizlere vicdanı sorumluluk yüklüyor, küreselleşme bizlere başkalarının sorunlarını görme, duyma ve bunları çözme sorumluluğu yüklüyor. Dünya küreselleşirken vicdanların içine kapanması asla ve asla anlaşılabilir bir durum değildir.''
''Fok balıklarını, nesli tükenmekte olan balinaları kendisine dert edinen küresel vicdan...''
Televizyonda açlıktan, yoksulluktan, terörden, çatışmadan ölen çocukları görenlerin gözlerini kapatarak sorumluluktan kurtulamayacaklarını belirten Başbakan Erdoğan, ''Özgürlüğü, temel insan haklarının, refah ve kalkınmayı kendisi için hak görmek ama başkaları için bunu lüks görmek yaklaşan bir felaketin ön sinyallerinden başka bir şey olamaz.
Fok balıklarını, nesli tükenmekte olan balinaları, yağmur ormanlarını kendisine dert edinen küresel vicdanın artık Kabil'de, Gazze'de, Mogadişu'da, Bağdat'ta, Hama ve Humus'ta ölen çocukları da görmesi, duyması ve o acıyı hissetmesi kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir. Bugünün dünyasında şunu artık çok net olarak görmek durumundayız.
Filistin'deki sorun sadece Filistin'in, Ortadoğu'nun değil, dünyanın sorunudur. Afganistan'daki sorun sadece Afganlıların, sadece Asya'nın değil, dünyanın sorunudur. Somali'deki açlık ve yoksulluk sadece Somali'nin değil, sadece Afrika'nın değil, tüm insanlığın sorunudur.
Aynı şekilde bugün Suriye'nin kentlerinde, sokaklarında katledilen masum yavrular, Suriyelilerin olduğu kadar yüreğinde merhamet taşıyan her insanın çocuğudur ve sorundur'' diye konuştu.