'28 Şubat' sürecinde yaşam tarzı gerekçe gösterilerek önce başka bir ile tayin edilen, ardından da yeni görev yerinde komutanları tarafından "hoşgeldin" ziyareti ile fişlenip ordudan ihraç edilen Üsteğmen Yusuf Önce, eşini kanser eden ve kızını öksüz bırakan dram dolu hikayesini Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirine anlattı.
1997'de Hayrabolu'da Tabur ve Sefer Komutanı tarafından 'hoşgeldiniz' ziyaretiyle fişlendiğini belirten Üsteğmen Yusuf Önce, 28 Şubat sürecinde 'İslam örgütüne' üye olmak ve disiplinsizlik suçlamalarının ardından YAŞ kararıyla ordudan atılmış. Çok sevdiği mesleğinden atılmasının ardından mesai arkadaşları ve emrindeki askerleri ile vedalaşmasına bile izin verilmeyen Önce, "emir öyle" denilerek taburdan uzaklaştırılmış. Olayın üzüntüsü ile eşi kanser olan Önce, kızına bakabilmek için yıllardır bir marangoz atölyesinde işçi olarak çalışıyor.
Yusuf Önce'nin hayatı 1982'de Kuleli Askeri Lisesi'ni kazanınca değişmiş. 4 yıl askeri lise, 4 yıl da kara harp okulunda okuduktan sonra Polatlı'da Topçu Füze Okulu'nda teğmen olarak göreve başlayan Önce, 2 yıl Tunceli, 4 yıl da Adana'da başarıyla görev yaptı. Adana'da görev yaptığı sırada ilginç olaylar yaşamaya başladığını belirten Önce, lojmanda kalırken eşiyle birlikte orduevlerinde içkili balolara, toplantılara katılmasının istendiğini, ancak buralara gitmediğini söyledi. Balolara gitmeyince hakkında, "Baloya, eğlencelere çağrıldı gelmedi, eşi başörtülü," şeklinde rapor tutulduğunu anlatan Önce, baskılara dayanamayarak tayin istemiş. Tekirdağ Hayrabolu'ya atanan Önce ve eşi hakkındaki fişlemeler burada da devam etti. Önce'ye, Tabur Komutanı Binbaşı Zeki G. ve Tabur Harekât Subayı Yüzbaşı Şenol Ş..., "ailece (hoş geldiniz) ziyaretine gelmek istiyoruz" talebinin geldiğini belirten Önce daha sonraki süreci şöyle anlattı:
"Ancak ziyaretten bir yıl sonra 16 Haziran 1998'de komutanlığa çağrılarak, YAŞ kararı ile disiplinsizlik ve 'İslam Örgütü' mensubu olma suçlarından TSK ile irtibatının kesildiği bildirildi. Evrakları imzaladım. silahımı teslim ederek, birlikte çalıştığım arkadaşlarım ve askerlerimle vedalaşmak istedim. Ancak talebim kabul görmedi. Çalışma arkadaşlarım ve erlerimle günlerdir birlikteydim. Birbirimize hakkımız geçmiştir, onlarla helalleşmek istedim. Ama görevliler bana; (Şu andan itibaren orduyla ilişiğin kesilmiştir. Hemen gidin, kimseyle görüşemezsiniz, emir böyle) yanıtını verdiler. Bu söylenenler karşısında adeta yıkıldım.''
FİŞLEMEYİ YAPAN İKİ KOMUTAN OLAYDAN TRAFİK KAZASINDA ÖLDÜ
İşlemlerin ardından özlük dosyasını kontrol eden Önce, "Bir tutanak gözüme çarptı. Tutanakta Tabur Komutanımın imzaladığı bir evrakı gördüm. Tutanakta şöyle yazıyordu: (Üsteğmen Önce'nin evine ziyarete gittik. Eşi başörtülü, biz erkeklerle tokalaşmadı. Üsteğmen de eşlerimizle tokalaşmadı. Gereğinin yapılması için bilginize.) yazıyordu. Meğer komutanlarımız beni ve ailemi hoş geldiniz ziyareti ile fişlemişler. Çok şaşırdım." dedi.
Yaşananları Allah'a havale ettiğini, iş bulmak için İstanbul'a geldiğini aktaran Önce, bir mobilya fabrikasında işçi olarak çalıştığını ifade etti.
EŞİ ÜZÜNTÜDEN KANSERE YAKALANARAK HAYATIN KAYBETTİ
"Eşim ordudan atılmamın sebebinin başörtüsü, komutanlarımın eşlerinin elini sıkmamak ve namaz kılmak olduğunu öğrenince üzüldü" diyen Önce, hüzün veren hikayesini şöyle sürdürdü:
"Eşim olayın içeriğini öğrendikten sonra içine kapandı, günlerce ağladı. Hayata küstü, hemşireliği bıraktı. Sonra hastalandı. Yapılan tetkiklerden üzüntüden kanser olduğu belirlendi. Tüm tedavilere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Şimdi çocuklarımla hayata tutunmaya çalışıyoruz. Bu fişleme beni mesleğimden etti, eşinden ayırdı, çocuklarımı annesiz bıraktı."
Şimdi marangozculuk yapan Önce, devletine küsmediğini, kimseye düşmanlık beslemediğini belirterek, "Bunu yapanlar bir avuç kendini bilmez. Bunlardan dolayı devletime küsemezdim. Anayasa değişikliği ümit oldu. Özlük haklarımı almak için AYİM'e başvuracağım. Kazansam bile görevime geri dönmeyeceğim" şeklinde konuştu. CİHAN