Yenişafak Gazetesi ile sürpriz bir şekilde yollarını ayıran Fehmi Koru, Rotahaber'e konuştu. Fehmi Koru, yaptığı açıklamada, işten ayrılmasının arkasında ABD'nin olduğunu belirterek, 'Benden 1 Mart tezkeresinin intikamı alındı' dedi.
Koru, şu anda hiçbir yerde yazmayı düşünmediğini de belirterek, bir süre dinleneceğini ve tekrar yazmaya başlayacağını ifade etti.
'HERKES ETEĞİNDEKİ TAŞLARI DÖKTÜ'
Fehmi Koru, Rotahaber'in "Yazılarınıza ara vermenizin ardından çeşitli iddialar ortaya atıldı? Neden açıklama yapmak için 10 gün beklediniz?' şeklindeki sorusuna ise 'Herkesin eteğindeki taşlı dökmesini bekledim. Herkes söyleyeceğini söyledi ve ben açıklamamı yaptım" cevabını verdi.
'ABD, 1 MART TEZKERESİNİN İNTİKAMINI ALDI'
Açıklamasında Yeni şafak'tan ayrılma süreci ile ilgili ilginç bilgiler de veren Koru, ABD'yi şoke eden 1 Mart tezkeresi öncesinde yazdığı yazılara gönderme yaparak, "Benden 1 Mart tezkeresinin intikamı alındı" dedi.
FEHMİ KORU 1 MART TEZKERESİ ÖNCESİNDE NE YAZMIŞTI?
Fehmi Koru, 1 Mart tezkeresi öncesinde yazdığı yazılarda, Bush yönetimine sert eleştiriler yöneltmiş ve teskerenin çıkmasının Türkiye'ye vereceği zararlara değinmişti. ABD ise hükümet üzerinde etkisi olduğunu düşündüğü Fehmi Koru'nun bu yazılarına perde arkasından tepki göstermişti.
İŞTE FEHMİ KORU'YU YENİ ŞAFAK'TAN KOPARAN O YAZILAR...
24 Şubat 2003:
ABD'nin 'stratejik ortak' kavramıyla bağdaşmayan dezenformasyona dayalı taktikleri karşısında bunalınan günler geride kaldı; bu bakımdan kendisini zora sokmadan ihtilafa barışçı çözüm arayışlarını sürdürebilir Başbakan Abdullah Gül. BM Güvenlik Konseyi'nden yeni bir karar çıkartılması için başlatılan arayışlar, Türkiye'ye, Konsey'in veto yetkisi bulunan üyeleriyle yeniden temasını mümkün kılıyor. Soruna 'savaşsız çözüm' bulunması yolundaki çabalar, 'tezkere'nin Meclis'e sunulmasından önce, Beyaz Saray'ın kapısını çalmayı bile gerektirebilir. 'Tezkere' için aceleye gerek yok...
Böyle bir umuda kapılmamızın sebebi, Ankara'daki karar alma mercilerini bunaltmak için uygulanan baskılarlamedyamerkezli dezenformasyon girişimlerinin ters etki yaptığını Washington'un anlamasıdır. ABD etkisindeki dünya medyası da, işbirlikçi yerli medya ve kıblesi Washington'a dönük yazarlar da, eski tavırlarını değiştirdiler. Bu önemli bir fırsat. Başbakan Gül, bu fırsatı, kendi pozisyonunu anlatmak için kullanmalıdır.
25 Şubat 2003:
Aslına bakılacak olursa, Irak'a açılacak savaşın, 'din' ile bir ilgisi yok, olamaz da... Olamaz, çünkü Irak ve Saddam rejimi ile, ABD'nin karşısında 'savaş' başlattığı 'terör' arasında doğrudan bir bağ yok. 11 Eylül eylemlerine adları karışan 19 genç arasında bir tek Iraklı bulunmuyor... Dahası, Saddam Hüseyin, Üsame bin Laden ve Molla Ömer türü biri de değil... Irak rejimi 'Baas Partisi' ilkeleri üzerine oturuyor ve o ilkelerden biri de 'laiklik'...
Bush'un 'din savaşı' açıyormuş tavrı, Hıristiyan-Müslüman dindarların 'adil ve ahlakî' bulmadıkları için savaşa karşı çıkmaları, Malezya başbakanının uyarısı, muhtemelen savaşı başlatacak kararı alması beklenen bizim milletvekillerini etkiler mi acaba?
26 Şubat 2003:
'Yetki tezkeresi'nin Meclis'e sevk edilmesi, Washington'un bir çok alanda yürüttüğü psikolojik savaşın bize dönük yüzünün sonuç almaya başladığının işareti. Savaş lobisi, her yöntemi kullanarak, BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'la ilgili yeni karar tasarısını görüşmesi öncesinde, Türkiye'den "Savaşa evet" cevabı almayı amaçlıyor. TBMM'den çıkacak olumlu karar, BM Güvenlik Konseyi üyelerini benzer bir tavra zorlamak için bir baskı unsuru olarak kullanılacak 'savaş lobisi' tarafından...
Bu yüzden, milletvekilleri, oylarıyla, sadeceTürkiyetopraklarında yabancı asker konuşlanmasına izin vermiş olmayacak, zaten baskı altındaki BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin tavırlarını da belirleyecekler. Şunu iyi bilelim: Savaş kararını ilk kim almış olursa olsun, savaşın fiilen başlamasında en büyük pay, TBMM üyelerinin olacak...
Dünyayı bir 'psikolojik savaş' alanı gören Washington'daki 'savaş lobisi' ne derse desin, Türkiye bu savaşı durdurabilir... Durdurmalıdır da...
27 Şubat 2003:
Meclis, savaşa geçit verirse, sadece bizleri hayal kırıklığına uğratmış olmayacak, ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'i de "Türkiye demokrat bir ülke" dediğine pişman edecek... ABD'nin yanlış gerekçeli savaşını başlatmak Ak Parti'ye düşmemeliydi...
Yazık!
28 Şubat 2003
Ne oldu da, Türkiye, "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesini unuttu? Ne oldu da, savaş, karşı çıkılacak bir yıkım olmaktan çıktı?
Cumhurbaşkanı Sezer'in uyarısı yerindedir. Milletvekilleri, anayasanın 'uluslararası meşruiyet' ilkesinin BM Güvenlik Konseyi kararıyla yerine getirileceği görüşüyle, BM'den o karar çıkana kadar, tezkereyi görüşmeyi ertelemelidir...
VE TEZKERE MECLİS'TEN GEÇMEDİ
1 Mart'ta yapılan Meclis'te yapılan oylama sonunda teskere Meclis'ten geçmedi ve ABD büyük hayal kırıklığına uğradı. Fehmi Koru, tam 7 yıl sonra ABD'nin o günlerde yazdığı bu yazılar nedeniyle kendisinden intikam aldığını ifade etti.
ROTAHABER
Koru, şu anda hiçbir yerde yazmayı düşünmediğini de belirterek, bir süre dinleneceğini ve tekrar yazmaya başlayacağını ifade etti.
'HERKES ETEĞİNDEKİ TAŞLARI DÖKTÜ'
Fehmi Koru, Rotahaber'in "Yazılarınıza ara vermenizin ardından çeşitli iddialar ortaya atıldı? Neden açıklama yapmak için 10 gün beklediniz?' şeklindeki sorusuna ise 'Herkesin eteğindeki taşlı dökmesini bekledim. Herkes söyleyeceğini söyledi ve ben açıklamamı yaptım" cevabını verdi.
'ABD, 1 MART TEZKERESİNİN İNTİKAMINI ALDI'
Açıklamasında Yeni şafak'tan ayrılma süreci ile ilgili ilginç bilgiler de veren Koru, ABD'yi şoke eden 1 Mart tezkeresi öncesinde yazdığı yazılara gönderme yaparak, "Benden 1 Mart tezkeresinin intikamı alındı" dedi.
FEHMİ KORU 1 MART TEZKERESİ ÖNCESİNDE NE YAZMIŞTI?
Fehmi Koru, 1 Mart tezkeresi öncesinde yazdığı yazılarda, Bush yönetimine sert eleştiriler yöneltmiş ve teskerenin çıkmasının Türkiye'ye vereceği zararlara değinmişti. ABD ise hükümet üzerinde etkisi olduğunu düşündüğü Fehmi Koru'nun bu yazılarına perde arkasından tepki göstermişti.
İŞTE FEHMİ KORU'YU YENİ ŞAFAK'TAN KOPARAN O YAZILAR...
24 Şubat 2003:
ABD'nin 'stratejik ortak' kavramıyla bağdaşmayan dezenformasyona dayalı taktikleri karşısında bunalınan günler geride kaldı; bu bakımdan kendisini zora sokmadan ihtilafa barışçı çözüm arayışlarını sürdürebilir Başbakan Abdullah Gül. BM Güvenlik Konseyi'nden yeni bir karar çıkartılması için başlatılan arayışlar, Türkiye'ye, Konsey'in veto yetkisi bulunan üyeleriyle yeniden temasını mümkün kılıyor. Soruna 'savaşsız çözüm' bulunması yolundaki çabalar, 'tezkere'nin Meclis'e sunulmasından önce, Beyaz Saray'ın kapısını çalmayı bile gerektirebilir. 'Tezkere' için aceleye gerek yok...
Böyle bir umuda kapılmamızın sebebi, Ankara'daki karar alma mercilerini bunaltmak için uygulanan baskılarlamedyamerkezli dezenformasyon girişimlerinin ters etki yaptığını Washington'un anlamasıdır. ABD etkisindeki dünya medyası da, işbirlikçi yerli medya ve kıblesi Washington'a dönük yazarlar da, eski tavırlarını değiştirdiler. Bu önemli bir fırsat. Başbakan Gül, bu fırsatı, kendi pozisyonunu anlatmak için kullanmalıdır.
25 Şubat 2003:
Aslına bakılacak olursa, Irak'a açılacak savaşın, 'din' ile bir ilgisi yok, olamaz da... Olamaz, çünkü Irak ve Saddam rejimi ile, ABD'nin karşısında 'savaş' başlattığı 'terör' arasında doğrudan bir bağ yok. 11 Eylül eylemlerine adları karışan 19 genç arasında bir tek Iraklı bulunmuyor... Dahası, Saddam Hüseyin, Üsame bin Laden ve Molla Ömer türü biri de değil... Irak rejimi 'Baas Partisi' ilkeleri üzerine oturuyor ve o ilkelerden biri de 'laiklik'...
Bush'un 'din savaşı' açıyormuş tavrı, Hıristiyan-Müslüman dindarların 'adil ve ahlakî' bulmadıkları için savaşa karşı çıkmaları, Malezya başbakanının uyarısı, muhtemelen savaşı başlatacak kararı alması beklenen bizim milletvekillerini etkiler mi acaba?
26 Şubat 2003:
'Yetki tezkeresi'nin Meclis'e sevk edilmesi, Washington'un bir çok alanda yürüttüğü psikolojik savaşın bize dönük yüzünün sonuç almaya başladığının işareti. Savaş lobisi, her yöntemi kullanarak, BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'la ilgili yeni karar tasarısını görüşmesi öncesinde, Türkiye'den "Savaşa evet" cevabı almayı amaçlıyor. TBMM'den çıkacak olumlu karar, BM Güvenlik Konseyi üyelerini benzer bir tavra zorlamak için bir baskı unsuru olarak kullanılacak 'savaş lobisi' tarafından...
Bu yüzden, milletvekilleri, oylarıyla, sadeceTürkiyetopraklarında yabancı asker konuşlanmasına izin vermiş olmayacak, zaten baskı altındaki BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin tavırlarını da belirleyecekler. Şunu iyi bilelim: Savaş kararını ilk kim almış olursa olsun, savaşın fiilen başlamasında en büyük pay, TBMM üyelerinin olacak...
Dünyayı bir 'psikolojik savaş' alanı gören Washington'daki 'savaş lobisi' ne derse desin, Türkiye bu savaşı durdurabilir... Durdurmalıdır da...
27 Şubat 2003:
Meclis, savaşa geçit verirse, sadece bizleri hayal kırıklığına uğratmış olmayacak, ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'i de "Türkiye demokrat bir ülke" dediğine pişman edecek... ABD'nin yanlış gerekçeli savaşını başlatmak Ak Parti'ye düşmemeliydi...
Yazık!
28 Şubat 2003
Ne oldu da, Türkiye, "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesini unuttu? Ne oldu da, savaş, karşı çıkılacak bir yıkım olmaktan çıktı?
Cumhurbaşkanı Sezer'in uyarısı yerindedir. Milletvekilleri, anayasanın 'uluslararası meşruiyet' ilkesinin BM Güvenlik Konseyi kararıyla yerine getirileceği görüşüyle, BM'den o karar çıkana kadar, tezkereyi görüşmeyi ertelemelidir...
VE TEZKERE MECLİS'TEN GEÇMEDİ
1 Mart'ta yapılan Meclis'te yapılan oylama sonunda teskere Meclis'ten geçmedi ve ABD büyük hayal kırıklığına uğradı. Fehmi Koru, tam 7 yıl sonra ABD'nin o günlerde yazdığı bu yazılar nedeniyle kendisinden intikam aldığını ifade etti.
ROTAHABER