DARBE SUÇLUSUNUN YARGILANMASINA ‘EVET’ DEMEYEN VEBAL ALTINDADIR
27 Mayıs askeri darbesinin darağacına gönderdiği merhum Başbakan Menderes’in oğlu Aydın Menderes “Darbe suçlularının sivil mahkemelerde yargılanmasına ‘Evet’ demeyen vebal altındadır. Demokrasi için önemli bir adımdır. Onun önünü açacaktır. Esasen ‘Hayır’ oyu vermenin de herhangi bir makul gerekçesi olduğunu zannetmiyorum” dedi...
Röportaj: Seda ŞİMŞEK-BUGÜN
Millet iktidarının yıl dönümünde, Çakırbeyli'de, "demokrasi şehidi", Başbakan Adnan Menderes'in topraklarında, Türk milletine emaneti, oğlu Aydın Menderes ile Türkiye gündemini, DP'yi, 1 4 Mayıs'ı, 27 Mayıs'ı ve babası Adnan Menderes'i konuştuk. Babasını anlatırken gözleri doldu, sesi titredi. "Zaman acıları hafifletir" derler ama bu söz Aydın Menderes'in gözlerinde bütün anlamını yitirdi.
Gördüm ki 27 Mayıs 1 960 darbesinin de idam sehpasının kurulduğu ve celladın ipi çektiği 1 7 Eylül 1 961'in de acısı dipdiri duruyor. Asker ihtilâl yapmış, yargıçlar kararı vermişti. Milletin seçtiği, darbeden 2 gün önce yüz binlerin alkışladığı Başbakan Menderes'in darağacındaki görüntüsü Türkiye'de siyaset yapmak isteyen herkesin beynine kazındı.
Türk siyasetinin 50 yıl sonra askeri vesayeti ve yargı vesayetini kaldırmak üzere bir girişim başlattığı bugünlerde, merhum Başbakan'ın memleketi Çakırbeyli'den Aydın Menderes'in sesi yükseldi: Darbe suçlularının sivil mahkemelerde yargılanmasına 'evet' demeyen vebal altındadır.
Anayasa değişikliklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Olumludur, bir başlangıçtır, inanıyorum ki yepyeni bir anayasanın ayak sesleridir. Ancak, ben yine de sevimli veya sevimsiz olma endişesine kendimi hiç kaptırmadan, bir uyarıda bulunmak istiyorum. Yüzde 10 barajı ile seçilmiş bir Meclis'e yeni bir anayasa yaptırmak doğru hedef, doğru yöntem dengesini bozar. Bütün partilerin katılacağı 100-150 kişiyi geçmeyecek, yüzde 10 barajı olmayacak bir Kurucu Meclis'in teşekkülü ve anayasayı onun değiştirmesi bana göre şarttır.
TERCİHİ CHP'Yİ YİYİP BİTİRDİ
Meclis'te yapılan Anayasa değişikliği görüşmelerinde muhalefetin takındığı tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Deveye "boynun eğri" demişler, "nerem doğru ki" demiş. Muhalefetin Anayasa değişiklikleri konusundaki tutumu tamamı yanlıştır. MHP, CHP'ye Anayasa Mahkemesi'ne gitmemek için imza vermemekle yetinmemeliydi, bunu seçmen hatırlamaz. MHP, birçok maddeye olumlu oy vermeli ve tartışma konusu olmuş maddelerle ilgili olarak da aklı başında değişiklik önergelerini kamuoyuna ve Meclis'e sunmalıydı.
CHP için hiçbir şey demiyorum. Bundan sonra CHP'nin külleri içinden tekrar doğacağına dair efsaneyi hatırlatabilecek bir geleceği olduğunu da zannetmiyorum. AK Parti'ye karşı birinci sıraya konulan "laiklik elden gidiyor" siyasal tercihi CHP'yi de onun müttefiki olmuş birçok kesimleri de yiyip bitirmiştir.
OYUM "EVET" OLACAK
Referandumda oyunuz ne olacak?
Oyum "Evet" olacak. Tabii, o ana kadar ki bütün gelişmeleri de sorumlu bir seçmen olarak değerlendireceğim ama değişikliğe gayet sıcak bakıyorum.
Niye ‘Evet’ oyu vereceksiniz?
Demokrasi için önemli bir adımdır. Onun önünü açacaktır. Esasen "hayır" oyu vermenin de herhangi bir makul gerekçesi olduğunu zannetmiyorum.
Yargının siyasallaşması ‘hayır’ın gerekçesi olarak gösteriliyor.
Yargımız maalesef siyasallaşacağı kadar siyasallaşmıştır. Ancak sadece anayasanın birkaç maddesini değiştirmekle yargıyı siyaset dışında tutmak mümkün olmaz. Türkiye'nin iktidarıyla muhalefetiyle ve her kesimiyle bunu gerçekleştirmekte ortak ve şuurlu bir iradesi lazım.
Türkiye'de hem askeri vesayet hem de yargı vesayetinin bir arada yaşamasının sizce temeli nedir?
Bu temel 27 Mayıs'ta atıldı. Günümüze kadar da sürdü geldi, bir anda da tasfiye olmaz. Ama, Türkiye'nin bunu taşıyamayacağı da kesin bir şekilde anlaşılmıştır. Bütün sosyolojik ve siyasal göstergeler, asker ve yüksek yargı ittifakının siyasal ömrünün dolduğunu gösteriyor. Niye daha önce olmadı tartışmasını anlamlı bulmam. Nasıl ve ne zaman sonuç alınır sorusunun da cevabını tahmin edebilmek çok zordur, ancak AK Parti iktidarı 2002 tarihinden itibaren bu siyasal ömrü dolmuş yapıyı değiştirmek için cesaret ve samimi bir gayret göstermiştir.
BÜTÜN MADDELERE BEDEL
Anayasa değişikliği darbe suçlarının sivil mahkemelerde yargılanmasını gündeme getiriyor. Artık Türkiye'de darbe yapılamaz diyebilir miyiz?
Söz konusu madde, Anayasa değişikliğinin belkemiğidir, özü ve özetidir, demokrasi ve hukuk devletinin olmazsa olmaz şartıdır. Bir de izleyebildiğim kadarıyla bir gerek olursa genelkurmay başkanının da nerede yargılanacağı açıklık kazanmış oldu. Birincisiyle eşdeğer olmamakla beraber bunu da son derece önemli kabul ediyorum. Bana göre söz konusu ettiğiniz madde, diğer bütün maddelere bedeldir. Buna kim oy vermediyse milletin nezdinde vebal altında kalacaktır. Bu maddeye müspet oy vermek, milletin önünde de Allah'ın indinde de bu millete ve onun iradesine sadakatin en önemli kanıtı olacaktır.
ASKER ARTIK TEMİNAT VEREMEZ
Ordu ve yargı neden değişime direniyor?
Bundan böyle asker yüksek yargıya ne güç verebilir ne de teminat olabilir. Yeter ki AK Parti bir hata yapmasın, o dönem kapanmıştır. Askerle, yüksek yargının ilişkisi ay ile güneş gibidir. Güneş kararırsa ayın hiç ışığı kalmaz. Bundan böyle yüksek yargı da gidişe ayak uyduracaktır. Askerin kendilerine bir faydası olmaz. Aradaki güç bağı kopartılmıştır. TSK'ya bundan sonra düşen aklı selim ve tevazu içinde Türkiye'de demokratik mekanizmaların işlemesinin üzerine gölge düşürmemektir.
27 MAYIS ÖNCESiNE ÖZENENLER ‘27 MAYISÇILIK KAZANI’NA DÜŞTÜ
“Esasen AK Parti iktidar olduktan sonra kaynatılan ‘27 Mayısçılık kazanı’ içine bunu yapanlar düşmüştür. 27 Mayıs özentisi ve öykünmesi kendi tasfiyelerine attıkları bir imzadan ibarettir”
27 Mayıs Türk toplumunda nasıl bir etki yaptı?
Egemenliği milletten almış asker ve sivil bürokrasinin ve yüksek yargıçların eline vermiştir. Böylece 50 yıllık bir olağanüstü dönem Türkiye'de yaşanmıştır. Meşruiyetin kaynağı askerin dediği olmuştur, milletin dediği olmamıştır. Asker sadece 4 büyük müdahaleyi gerçekleştirmekle kalmadı, 50 yıl siyasetin her şeyine, hükümetlerin ve parlamentoların hür iradeleriyle karar vermelerine, anayasa emri olan her hususa müdahale etmiştir. Asker ve yüksek yargıdan oluşan fiili ve milli iradenin tamamen dışında bir egemenlik odağı ortaya çıkmıştır.
O KAZANA KENDİLERİ DÜŞTÜ
27 Mayıs öncesi gerçekleştirilen eylemlerle 27 Nisan öncesi gerçekleştirilen gösteriler arasında bir paralellik görüyor musunuz?
27 Mayıs öncesine bir öykünme olduğu kesindir. Esasen AK Parti iktidar olduktan sonra kaynatılan 27 Mayısçılık kazanı içine bunu yapanlar düşmüştür. 27 Mayıs özentisi ve öykünmesiyle Türkiye'de artık darbecilerin ortaya çıkartılması için devlet tarafından şalterin indirilmesine yol açmışlardır. Bu öykünmeleri kendi tasfiyelerine kendilerinin attığı bir imzadır. Asker içerisinde buna destek vermeyen genelkurmay başkanları ve tüm general ve subayları büyük bir takdirle karşılamak gerekir. Onlar demokrasinin ve meşruiyetin isimsiz kahramanları olmuşlardır. Devleti ve milletin bölünmesinin, birbirine düşmesinin, bu tarihten ve bu coğrafyadan silinip gitmesinin önüne geçmişlerdir.
"AK Parti'yi iktidardan indirelim" derken kendi güçlerini mi kaybettiler?
Aslı astarı olmayan bir laiklik elden gidiyor iddiası ile AK Parti'ye düzenlenmek istenilen bir darbenin asker unsurları da sivil destekçileri de çok büyük bir hata yapmışlardır. Sabit fikir, akıllarını, basiretlerini başlarından almıştır. Siyasal bir görmezlik olayı ortaya çıkmıştır. İçlerinde çok amaçlı profesyonel tiplerin olduğu kesindir. Ama, belli bir bölümü idraksizlik yüzünden maalesef Türkiye'yi uçuruma götürecek bir girişime bulaşmışlardır.
ERGENEKON KABUK DEĞİŞTİRMENİN MİLADI
Sizce Türkiye'de Ergenekon yapılanmasının ya da gizli yapılanmaların temelleri 1950'lerde mi atıldı?
Ergenekon Türkiye'nin kabuk değiştirmesinin miladıdır. Bu yönüyle önemlidir. Kimin suçlu olup kimin olmadığı benim ilgi alanımın dışındadır. Bir hakimin seferberlik Tetkik Kurulu'na kadar girebilmesi simgesel değeri çok yüksek olan ve ileride Türkiye'nin çatısındaki dengeleri büyük bir şekilde etkileyecek bir gelişmedir. Bir hususa da dikkat çekmek isterim. Harbiye Marşı'nda kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyet'i diye bir dize vardır, kanla savaş kazanılır, kanla ne devlet ne de cumhuriyet kurulur. Sayın Meclis Başkanı'nın 8 tane İstiklal Mahkemesi dosyasını açmamasını yanlış buluyorum.
Bir bakıma Türkiye bu soruşturma ile geçmişindeki demokrasi dışı faaliyetlerle de mi yüzleşiyor?
Bugün kurulan mahkemeler, yarın herhangi bir adli hatanın gölgesi altında bırakılmamalıdır. Yargısız infazların, faili meçhul cinayetlerin, suikastların yerini komplolar, dosyalar, almamalıdır. Baykal'ın videosunu çekenlerin yakalanması devletin namus borcu olmalıdır. Bunun Baykal'ı aklamakla ilgisi yoktur, bu onun kendi meselesidir.
GÜL, BiR iLKi GERÇEKLEŞTiRDi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 14 Mayıs'ta Çakırbeyli Çiftliği'ni ziyaret etti, sizinle de baş başa görüştü. Nasıl bir görüşme oldu?
Sayın Cumhurbaşkanımız ile birçok konuyu içine alacak şekilde bir görüşme gerçekleştirdik. Bu vesile ile kendileriyle olan ortak anılarımızı da anmak imkânı doğdu. Bu tarihte Adnan Menderes'in çiftliğine ve köyü Çakırbeyli'ye Sayın Cumhurbaşkanımızın uğramış olmasını en büyük şükran duygularıyla karşılıyorum. Türkiye'de ilk defa bir Başbakan çıkarmış köye, üzerinde Cumhurbaşkanlığı görevi olan bir devlet adamı, bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu bir ilktir. Bu köy inşallah daha nice başbakanlar yetiştirir ve nice cumhurbaşkanlarının ziyaretleriyle de karşılaşır ama bunların hiçbirisi ilk olanın yerini tutmaz.
CHP'LİLER GAZETE İLANI İLE GENEL BAŞKAN ARASIN
Gülen Hocaefendi hiçbir dedikodunun gölgeleyemeyeceği ama tarihin mutlaka çok büyük bir değer atfederek yazacağı bir davranışta bulunmuştur...
Deniz Baykal'ın genel başkanlığı bırakmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kendi kararıdır. Deniz Baykal, sıradan bir politikacı ve devlet adamı değildi. CHP'lilere ve solculara tavsiyem, bundan sonra gazete ilanlarıyla genel başkan arasınlar. Siparişle hiç genel başkan bulunmamıştır, lider bulunmamıştır. Birisi varsa o liderliğini ispat eder, genel başkan da olur. Meselenin, ahlaki yönü benim tamamen ilgimin dışındadır. O konuya kesinlikle girmem.
Ancak, "Baykal gitsin" diyenler eskiden beri karşılarına ne çıksa istemezükçülük yapanlardır. İşte Baykal gitti, sol varsa, CHP varsa ve mümkünse CHP'yi iktidar yapacak bir genel başkan buluverirler. Bu vesile ile muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Deniz Baykal'a ifade ettiği düşüncelerini, kendisinin malum ve müsellem olgunluk ve her şeyi derinliğine görebilme büyük yeteneğine bağlıyorum. Hiçbir dedikodunun gölgeleyemeyeceği ama tarihin mutlaka çok büyük bir değer atfederek yazacağı bir davranışta bulunmuştur. Bu vesileyle de kendisine "Allah razı olsun" demek istiyorum.
Bu olay referandum sürecini nasıl etkiler?
Ben, Anayasa Mahkemesi'nden dönmediği takdirde bu referandumun bittiği kanaatindeyim. Yüksek düzeyde bir evetle neticelenmiştir. Ama burası Türkiye her gün hiç olmayacak bir sürprizle uyanabiliriz. Millet olumsuza ne oy versin. Muhalefet hiçbir şeye taraftar değil, ne yapılsın onu da söylemiyor, çocukluğumuzda bazı arkadaşlarımıza "Gel şunu oynayalım" derdik, onlar da omzunun birini yukarıya kaldırıp, indirip "oynamam oynamam" derlerdi. Özellikle CHP'yi böyle bir tavır içinde görüyorum, karşıysan karşılığını söyle, 50'den beri söyleyememişlerdir, o yüzden bir tek çakılı çivileri de yoktur. Başkalarını beğenmeyerek, onlara karşı çıkarak galiba bir tür tatmin arıyorlar.
BABAMI ÇOK ÖZLÜYORUM
Babanızın Ayhan Aydan ile ilişkisine atıfta bulunuluyor.
Adnan Menderes benim hem babam, hem liderim, önderim hem de yol göstericim, tek kelimeyle hiç kimseyle kıyaslayamayacağım bir insandır. Benim rahmetli annemin, babam için sevgi, saygı ve hayranlık dışında tek bir söz söylediğini duymadım. Onun için rahmetli babamın gönül maceralarını ilgi alanları bunlardan ibaret olanlara bırakıyorum.
Her geçen gün o mübarek, o veli mizaçlı, o büyük insanı çok daha fazla hatırlıyorum. Çok daha fazla özlüyorum. Öbür dünyada Cenab-ı Hakk'ın büyük mükafatlarına nail olacağına inanıyorum. Son yıllarda onun arkasından idamının ilk günlerinkinden daha fazla gözyaşı döktüğüm oluyor.