Darbe ilanı, sokağa çıkma yasağı ve siyasilerin bir bir cezaevlerine gönderilmişti. 14 yaşındaki Gülefer Pakdil için 12 Eylül belki de sadece bunları ifade ediyordu. Gün gelecek, 12 Eylül bu genç kızın hayatında önemli bir yer tutacaktı. O, Kahramanmaraş'ın Göksun ilçesinde ortaokulda okurken cezaevinde yazılan bir not, belki de ona hayatının en zor gününü yaşatacaktı.
Dokuz çocuklu Pakdil ailesinin çocuğu olarak 1968'de dünyaya gelir Gülefer. Annesi ev hanımı, babası ise memurdur. Maraş'ın Göksun ilçesinde yaşayan aile, baba Hayri Bey'in çocuklarını büyük şehirde okutmak istemesiyle Ankara'ya yerleşir. Gülefer Pakdil 20 yaşına geldiğinde ağabeyinin yakın arkadaşlarının vasıtasıyla tanıştığı bir gençle evlenmeye karar verir. O kişi, cezaevinden yeni çıkan Muhsin Yazıcıoğlu'dur. 80 ihtilaliyle hapse gönderilen siyasiler arasında yer alan Yazıcıoğlu, cezaevinden yeni çıkmıştır.
Baba Hayri Bey için cezaevinden çıkan birine kızını vermek kolay olmaz. Tabii Gülefer Hanım için de evlenmek. Aile temkinli davranır, Gülefer Hanım ise korkar cezaevinden çıkan biriyle evlenmekten. Muhsin Yazıcıoğlu'nun köyüne kadar gidip araştırır aile. Ağabeylerden de olumlu cevap gelince Gülefer Pakdil artık Gülefer Yazıcıoğlu olur. Baba Hayri Bey'in de bu dünyada oğullarından ayırt etmediği biricik damadı.
-MUHSİN'İN GÜNLÜKLERİNİ BİTİREMEDİM-
Gülefer Yazıcıoğlu Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun 18 yıllık hayat arkadaşı. Gülefer Hanım ilk başta cezaevinden çıkmış bir insanla evlenmekten korktuğunu anlatıyor. Ancak "Benim için kişinin neden cezaevine girdiği önemli" diyerek Yazıcıoğlu'nun vatan mücadelesinden etkilendiğini dile getiriyor. Eşinin cezaevinde yaşadıklarını yazdığı günlüğü ve notlarını okuduğunda gözyaşlarını tutamamış: "Muhsin'i hapiste tuttuğu günlüklerden tanıdım. Onun yaşadıklarını, günlükleri okudukça daha iyi anladım." On günlük evliyken eşinin dosyalarını düzeltmeye çalışan Gülefer Hanım'ın rastladığı saman kağıt, ona 12 Eylül'de eşinin yaşadığı bütün sıkıntıları yaşatmış. O ana kadar eşinin cezaevinde yaşadıkları hakkında pek bir şey bilmeyen Gülefer Hanım kağıdı ancak yarıya kadar okuyabilmiş. Muhsin Bey'in cezaevinde tuttuğu günlükte yazılanları Gülefer Hanım şöyle anlatıyor: "Çarmıha gerildiği, vücudunun her yerinden elektrik verildiği, tırnaklarının söküldüğü yazıyordu. Kağıdı daha fazla okuyamadım..."
Gülefer Hanım bu olaydan sonra eşine cezaeviyle ilgili soru sorma cesaretini de bulamaz kendinde. Belki de daha fazla acı duymaktan, ona acılarını hatırlatmaktan korkar. Hatta yaşadığı işkenceler sonrasında eşinin ayak tırnaklarından bazılarının olmadığını o zaman fark eder. Gülefer Yazıcıoğlu ilk çocukları Firuze dünyaya geldiğinde Muhsin Bey'in anne ve babasının düğün bayram ettiğini anlatıyor. Çünkü vücuduna verilen elektrik neticesinde oğullarının çocuk sahibi olamayacağını bile düşünmüşler.
Muhsin Yazıcıoğlu yoğun siyasi hayatına rağmen çocuklarıyla ilgilenmeyi de ihmal etmemiş. Saat kaçta gelirse gelsin, çocukları uyumuş dahi olsa onları kaldırıp ballı sütlerini muhakkak o içirirmiş. İlkokul çağlarındayken kızı Firuze'nin babasıyla vakit geçirememekten yakındığını 'Babam ne olur mebus olmasın!' diye dua ettiğini anlatan Gülefer Yazıcıoğlu, artık çocuklarının böyle düşünmediğini belirtiyor. Hatta karakterini eşine benzettiği kızı Firuze'nin ilerde babası gibi aktif siyasette yer alacağına inanıyor.
-28 ŞUBAT'TA CESUR ÇIKIŞLAR-
Gülefer Yazıcıoğlu, 28 Şubat sürecinde sert çıkışlar yapan eşinin cesur davrandığını dile getiriyor. Gülefer Yazıcıoğlu, eşinin 12 Eylül'deki söylemleriyle bugünkü söylemlerinin aynı olduğunu vurgulayarak "Eşimin tüm söylediklerinin arkasındayım. Zira onun davasına inanıyorum." diyor. 18 yıllık hayat arkadaşının bir 'derya gibi' olduğunu ifade ederek, merhameti, dürüstlüğü ve en çok da vatanı ve milleti için mücadelesinin kendisini etkilediğini anlatıyor. Muhsin Bey'in sert görünümüne rağmen oldukça duygusal olduğunu, eşinin kendisine sık sık şiir yazdığını anlatıyor. Ancak partinin amblemindeki gül ile, Muhsin Bey'in şiirlerine ilham olan gülün kendisiyle alakası olmadığının altını çiziyor. Öğreniyoruz ki amblemdeki gül Peygamber Efendimiz'i simgeliyormuş.
Eşinin sürekli cep telefonuna şiir mesajları attığını dile getiren Gülefer Hanım, "Benim böyle bir yeteneğim olmadığı için sadece teşekkür ediyorum" diyor. Hatta eşinin siyaseti bırakması halinde iyi bir şair ve yazar olacağı görüşünde. Muhsin Bey'e göre kadınlar Allah'ın bir emaneti. Her kadına en iyi şekilde davranmak erkeklerin birinci vazifesi.
-İÇLİ KÖFTE SEVER-
Muhsin Yazıcıoğlu'nun,
En sevdiği yemek: İçli köfte (eşinin yaptığı)
Yaptığı en güzel yemek: Sivas'a özgü mantı
İdeali: Türk-İslam birliği kurmak
Sinirlendiği konu: Vatan, millet ve din karşıtı söylemler
-Muhsin Yazıcıoğlu'nun eşine yazdığı şiirlerden biri-
Ben sevda yolunda, aşkı ararken
Karanlık dünyama, bir ışık yaktın
Su damlası gibi gönlüme aktın
Bir anlık bakışınla kalbimi yaktın
Kırağı vurmuştu hüzün bahçelerime
Solan sevgilerime bin sevda kattın
Kara saçlarına kaderimi bağladım
Buğulu gözlerinde ben, mutluluktan ağladım.