Geçen hafta Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç “kadına şiddetin nedenini, kadının çalışmasına bağladı: "Kadınlar çalıştığı için erkek fıtri (yaradılış) rolünü kaybedip vahşi cinayetlere sürükleniyor. Kadın devleşiyor, "Kadının birinci görevi annelik ve ev hanımlığıdır. Kapitalist piyasa kadını ev dışına çıkarıyor, ev hanımlığını itibarsızlaştırıyor. Erkek kışkırtılmış kadınla evlenmek istemiyor. Olan kadına oluyor. Yüz binlercesi iş, aş peşinde, yalnız."
Tabi bunları söyleyen muhafazakar bir yazar olunca konu hemen İslam’a gelip dayanıyor. Ali Bulaç’ın söylemleri yazım ve ifade tarzı olarak tepki almış ve ben de her satırına katılmıyor olsam da aslında içinden çıkartacağımız çok şey var…
İslamda kadının çalışmaması gibi bir durum veya çalışmasına bir yasak yok. Öyle olsa Peygamber efendimizin (sav) eşi ticaretle uğraşmazdı…
Burada mesele kadınların çalışmaları veya çalışmamaları değil, burada mesele son yıllarda kadının çalışmasıyla birlikte kendi özgüvenini kazanırken dengelerin doğru kurulamaması…
Kadınların bazıları iş hayatına atılıp güçlenince, o güçle kadınlık öz kimliklerini unutup erkek gibi davranmaya başladılar. Yani yıllardır erkeklerden şikayetçi olan kadınlar güçlenince erkekler gibi yaşamaya ve davranmaya başladılar. Tabiri caiz ise "Erkeler gibi 'dayılanmaya' başlayınca şiddet arttı" demek daha doğru olur. Kadın kendisinden fiziksel olarak kuvvetli ve kadının yeni oluşan kimliğini henüz kabullenmemiş bir erkeğe diklenince kavgalar arttı, şiddeti tetikledi demek daha doğru olur.
Bunları Ali Bulaç’a destek vermek için söylemiyorum…
Sadece günümüzde kadının güçlenmesiyle meydana gelen olayların İslam ile bir alakası yok… Erkeğin toplumsal olarak şişirilmiş egosu ve aynı zamanda kadın-erkek İslam ahlakından hak ve adaletten uzaklaşması yani bireysel ego tatmini ile ilgisi var…
Kadın kadınlığını bilecek erkek erkekliğini bilecek…
Fakat maalesef bazı kadınlar ellerinde ki gücü aynı erkeklerin yaptığı gibi erkekleri ezmek veya imparatorluklarını ilan etmek için kullanmaya başlayınca kavgalar çıkıp, şiddet ve aile içi geçimsizlikler artamaya başladı. Bunun neticesinde ise boşanmalar çoğalıp bekarların da evlenmekten çekinmeleri baş göstermeye başladı…
Sonuç; kadın ve erkeğin hadlerini aşıp yerlerini bilmemelerinden dolayı “Aile yapısı” zedelenip bekar hayatlar daha cazip hale geldi…
Sonuçta bugün Türkiye de yaşayan erkeklerin çoğu Ali Bulaç gibi düşünüyor…
Kılanı, kılmayanı, inananı, inanmayanı, Müslüman’ı veya olmayanı…
Erkekler yetiştirilme tarzından dolayı kadının kendinden daha zayıf olması ve kadına hüküm etme gibi bir egoya sahipler…
Bunun İslam dini ile değil toplumun zafiyetleri ile ilgisi vardır.
Biz aile içinde kız ve erkek çocuklarımızı aynı vicdan kavramlarıyla yetiştirmediğimiz sürece bu savaş böyle devam eder gider…
Zaten tüm tartışma şundan çıkıyor; erkek kadını kendi bir şeyi olarak kabul ediyor, kadında bir şey olduğunu ispat etmeye çalışıyor…
Ali Bulaç’ın yazdıkları sert olmakla birlikte toplumsal olarak konuya baktığımızda kadının sosyalleşmesi ve bunun dozunu erkek üzerinde doğru ayarlamaması sebebiyle şiddet başta olmak üzere bazı olumsuzluklara sebep olduğunu kimse inkar edemez…
Bu erkeklerin haklı olduğunu göstermez, zaten değiller de… Fakat kadınların bu geçiş sürecinde kendi menfaatleri için daha dengeli olmaları gerektiği gerçeğini de değiştirmez…
Bizim gerçeklerimiz var. Bu gerçeklerimizin başında da kadının tarihsel ezilmişliği ve karşımızda ki erkek kimliğinin kadının birden güçlenmesine henüz çok hazır olmamasıdır…
Netice; Erkelerin çoğu zaten Ali Bulaç…
Fakat bu durumu aşmak için kadınlar erkeklerden biraz daha dikkatli olmalılar. Kadın- erkek bir elmanın iki yarısıdır. Bunu ne kadın ne de erkek unutmamalıdır.
Kariyer sahibi kadın olmak güzel ve bende bunu seviyorum.
Ama kadınlarımız da şunu unutmamalı;
Ne olursak olalım “Her mum sarayda da olsa yakılmayı bekler"
Aman kadınlar Sibel Üresin olmasın…
Gerçekten kadın- erkek çok zor bir dönemden geçiyoruz…
Şu televizyon enteresan bir alet… Havasına kapıldınız mı sizi sürükleyebiliyor da, çok dikkatli olmak lazım…
Sibel Üresin’i çoğunuz tanırsınız…
Hani şu kocasına arkadaşını gösterip tavsiye eden mangal yürekli vatandaş…
Daha çok cinsel konulara değinen ama değinirken de kadın kimliğini yerle bir eden Müslüman din kardeşimiz…
Bu hanımefendi geçen hafta “Cinsellik namazdan daha önce gelir, doğru namaz kılmanın yolu doğru cinsellikten geçiyor” diyen şahıs…
Bir iki çıkışında bu şahsı gerçekten ciddiye almıştım ama şimdi gülüp geçiyorum…
Hangi kafayla bu sözleri söylüyor veya hangi ayet-i kerimeye dayanarak söylüyor bilmiyorum ama ne söylediğinden kendinin bile haberi olmadığı gün gibi ortada…
Canab-ı Allah Namaza hiçbir esneklik getirmezken “yatalak dahi olsan gözlerinle kılacaksın” derken ve cinselliğin kontrol altına alınması gereken bir zaaf olduğu için “zina” gibi bir yaptırım ve cezalarını söylemişken sen kalk bunun üzerine laf söyle…
Zaten birisi farz ve ibadet ,diğeri şehvet duyguları…
Hangi aklıselim bir Müslüman bu iki şey için bir sıralama yapar. Hatta bırak sıralamayı bunu düşünmek bile aciz bir insanın yapacağı iştir…
Ayrıca cinselliği neden bu kadar irdeliyor anlamıyorum…
İnsanlara “doğru namaz kılmanın yolu doğru cinsellikten geçer” derken ne yapıyor…
Cinsel hayatı olmayanların namazı doğru olmuyor mu?
Maşallah herkesi cinselliğe davet edercesine ahkam kesiyor…
Veya cinsel hayatı mükemmel olmayanın namazı doğru değil mi?
Bu konuda ki mükemmellik ne?
Allah akıl fikir versin Allah yüreğine merhamet vicdan versin…
Sayın Üresin; Bu işi dünya kurulduğundan beri insanlar yapıyorlar ve yapmaya da devam edecekler sen rahat ol…
Sen sus yeter…
Emin ol sen sustukça topluma değil ama kendine daha çok faydan dokunacaktır. İslamda cinselliği konuşurken yaptığın kıyaslama, zaten seni baştan alaşağı ediyor.
Namaz nereeeee…
Cinsellik nereeee…
Maşallah senin hayatın çok mükemmel galiba ama millete verdiğin akıllar ne İslam ile ne de toplumsal değerlerle örtüşüyor.
Senin çizdiğin kadın tipi ancak kutu kutu ilaç içip ayakta kalabilir…
Kadınlar dayak yemeyi hak ediyor diyen sen…
Bekarlar evde kalıp bunalıma gireceğine ikinci eş olsunlar diyen sen. Tabi evdeki eşin bunalımı seni bağlamıyor…
Erkekler zaten aldatıyor, ikinci eş olmak resmileşsin diyen de sensin…
Sözüm ona zinayı ortadan kaldıracaksın ama ayeti kerimeyi erkelerin şehvetine alet edebiliyorsun…
Ayette ne yazıyorsa o ama senin dediğin gibi değil…
Yani kısacası Sibel Üresin’in kadınlara biçtiği değer buysa aman diyoruz…
Kadınlar Sibel Üresin olmaya kalkmasınlar…
Emin olun biz erkekleri bu tip düşünen kadınlardan çok daha kolay düzeltir haklarımızı çok daha kolay elimize alırız…
Son olarak Sibelciğim şunu söyleyeyim de üstümde vebal kalmasın…
Bak koçum iyice anla…
"Kalbinizde ilk sıraya Allah'ı koymazsanız; hem Allah'ı kaybedersiniz, hem de ilk sıraya koyduklarınızı.." (Hz. Ömer)
Cenab-ı Allah “namazsız bir hayat olmazı” ayetlerle açıkça beyan ediyor…
Kuran'da “vaktinde farz kılınmıştır” diyor…
Yani biz buna farz diyoruz…
Ama cinsellik olmadan da yaşanacağını da ortaya koyuyor…
Yani biz buna kısaca “kısmet” diyoruz…
Aradaki fark işte bu kadar aşikar…
Senin yaptığınla havada ne aşk kokusu var- ne iş kokusu var- ne eş kokusu var- ne de İslam adına bir şey var…
Ne diyelim; rızasıyla zarara gireni ancak biz de böyle karşıdan seyreder ve güleriz…
Sevda TÜRKÜSEV / ROTAHABER