İsviçre’de geçirdiği kaza sonrasında sol kolu ve bacağını kaybeden CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey ile annesi Ayşe Önal’ın birlikte kaleme aldıkları ‘13 numaralı Peron’da ilginç öyküler var.
1996 YILINDAKİ ZİYARET
Pavey Türkiye’ye döndükten sonra yaklaşık 1.5 ay Alman Hastanesi’nde yattı. Pavey’in annesi gazeteci Ayşe Önal’ı çok yakın tanıyan ve o tarihte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan eşi Emine Erdoğan ile beraberindeki 20 kişilik bir ekiple hastanede ziyaret etti.
10 dakika süren ve sıcak bir havada geçen ziyarette Recep Tayyip Erdoğan ve Emine Erdoğan, Şafak Pavey’e moral verdi. Tayyip Erdoğan o sırada odada bulunan Pavey’in kardeşi Mehmet’i kucağına alarak sevdi.
PAVEY'İN KONUŞMASI
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Şafak Pavey, geçen Perşembe günü TBMM Genel Kurulu’nda ilk kez başörtülü vekillerin de yer aldığı toplantıda yaptığı konuşma ile 19 yaşındayken 22 Mayıs 1996’da başından geçen bir kaza nedeniyle meydana gelen engelli olma durumuna da atıfta bulunup, “Meclis’te pantolon giymesi, bir erkek vekil tarafından engellenmiş, bir kadın vekil olarak yapıyorum. Olmayan bacağı, erkekler tarafından siyaset sohbetine dönüştürülen biri olarak yapıyorum.” demişti.
İsviçre’de geçirdiği kaza sonrasında sol kolu ve bacağını kaybeden CHP İstanbul milletvekili Şafak Pavey ile gazeteci- yazar annesi Ayşe Önal ile birlikte kaza sonrası kaleme aldıkları “13 numaralı Peron” isimli kitapta kaza ve sonrasında yaşadıklarını şöyle anlattı:
KAZA VE SONRASINDA YAŞANANLAR
Şafak Pavey’in kaza ile ilgili notlarına yer verildiği kitapta, Pavey korkunç kaza anlarını şöyle hatırlıyor; “Zürih’e indiğimde gece Miralovsky bize geldi. Uzun zamandır kan kanseri o. Prag’da kemoterapi gördü hastaneden yeni çıktı ve soluğu Zürih’te aldı. Çeşitli araştırmalar sonucu umutsuz kanser hastalarını iyileştiren bir doktor bulduk ona. Miralovsky’i dinlendirip, sabaha kadar Richard’la sohbet ediyoruz. Richard kat komşumuz. Sabah Mira’yı alıp Banhoff’a gidiyorum. Ona, “Bekle” diyorum, yorulmaması gerek. “Bileti alıp geleceğim”. Koşuyorum, Mira kompartımanda. Bileti uzatıyorum. Çelik ve demirden oluşmuş bir dev gürültüsü. Hiç bitmeyecek sanıyorum. Bir an boşluktayım.
Bir çığlık attığımı fark ediyorum. Çok utanıyorum. Başımı kurtarmam gerektiğini düşünüyorum. Başımı perona doğru çekiyorum. Kolumu ve bacağımı da. (Sonradan anlayacağım ki, sadece saçımı çekebilmişim). Trenin altından korkuyorum. Saat dokuz beş, Cenevre treni Zürih garıyla birlikte beni de arkasında bırakıp gidiyor. Raylarda boylu boyunca yatıyorum. Üzerimde inanılmaz bir hafiflik var. Aileme ulaşmalarını sağlamalıyım. Çantamı toplamak, adreslerimin bulunmasını sağlamak istiyorum. Yapamıyorum. Annem öğrenmeli, mutlaka öğrenmeli. Bacağımı tam o sırada görüyorum”
13 Numaralı Peron adlı kitapta, Ayşe Önal Zürih’te kızınının yanında iken yaşadıklarını anlattığı bölümlerde de , Universty Spital Hastanesi’ne gelen ziyaretçilere de değiniyor. Önal, şöyle anlatıyor, “Hayatımız bütün kesip biçmelere karşı kolaylaşıyor. Çünkü sevgiyi yoluna koyduk. Şafak artık kendini yalnız hissetmiyor. Tuhaf bir ilişkiler grubu doğuyor. Mülteci arkadaşlarım, Hüseyin, Tuncelili Sema, Hasan Yeşilbağ, Milli Görüş’ten tesettürlü ve iyi yemek yapan hanımlar, Nil, Zeynep, Ünal, Ümran, Şafak’ın çeşitli uluslardan arkadaşları , renkli, kahkaha dolu bir mozaik doğuyor.”
İNTERNETHABER