Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile terör sorununun çözümü için yaptıkları görüşmeye ilişkin, ''Doğrusu bugünkü tabloyu gördüğüm zaman, bu tablonun güçlenerek devamı benim en büyük arzumdur, isteğimdir. Onun için zaten o teklifi kendilerine de yaptım. 'Bunu beraber, onlar gelmesin kendi kendilerini dışlasınlar bırakın biz beraber yapalım' dedim. Bunu da söyledim. Niye? Önemli olan bizim için milletçe şu üzümü yemek. Bağcıyı dövmek gibi bir derdimiz yok'' dedi.
Başbakan Erdoğan, atv'nin canlı yayınında gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve kurmaylarının bugün kendisine yaptığı ziyareti değerlendiren Erdoğan, CHP'nin terör sorununun çözümü için ortaya koyduğu yaklaşımı olumlu bulduğunu söyledi.
-''Artık Türkiye'de Kürt meselesi yok''-
Başbakan Erdoğan, ''Teşebbüs noktasında CHP'nin attığı adımı olumlu bir yaklaşım olarak'' gördüğünü ifade ederken, sorunun tanımı noktasındaki görüşünü şöyle aktardı:
''Böyle bir teröre karşı, onların 'Kürt meselesi' dediği olaya ama ben bugün olaya artık Kürt meselesi olarak yaklaşmıyorum. Yaptığım açıklamalar var. Artık Türkiye'de Kürt meselesi yok. Artık benim Kürt vatandaşlarımın meseleleri, sorunları olabilir. Kürt meselesi değil, Türkiye'de terör meselesi vardır, PKK meselesi vardır. Bununla bunu birbirine karıştırmamak gerekir diye düşünüyorum. Böyle inanıyorum ve arkadaşlarımızla yaptığımız değerlendirmelerde vardığımız nokta burasıdır. Bunu ben hatta Kürt kökenli vatandaşlarıma da bir hakaret olarak telakki ediyorum. Çünkü PKK sorununu, öbür tarafta adeta benim Kürt kökenli vatandaşlarımla eşleştirme gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bu da tabii birçok Kürt kökenli vatandaşlarımızı rahatsız ediyor.''
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve kurmaylarının sunduğu 10 maddelik raporu, ''öneri paketi'' olarak görmediğini vurgulayan Erdoğan, ''Kendileri de daha sonra 'evet, bu bir öneri paketi değil' dediler. Bu 10 madde bir öneri paketi değil. Burada bir tespit var, teşhis var. Ölüm sayılarını veriyor'' dedi.
CHP'nin sunduğu dosyadan bazı bölümleri okuyan Erdoğan, ''Ama burada öneri olarak en sonunda 'toplumsal mutabakat komisyonu' öneriyor. Bir de TBMM dışında 'akil insanlar grubu' öneriyor. 'Toplumsal mutabakat komisyonu' ifadesini kullandıkları anda MHP Genel Başkanı sert bir açıklamayla her tarafı tozu dumana kavuşturdu. Ben artık üzülüyorum. MHP Genel Başkanının, muhalefetin içinde böyle bir genel başkanın ağzından bu tür ifadeler, 'ihanet üçlüsü, şeytan üçgeni' gibi ifadeler kullanmasını doğrusu kendine yakıştıramıyorum. Siz böyle bir ziyareti kabul etmeyebilirsiniz. Nitekim ben 3 kez randevu talebinde bulundum. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak bu randevu taleplerimin hiçbirine olumlu cevap vermedi'' diye konuştu.
-''Zaten hepimiz bir yerde 'akil adamlar grubu'nu oluşturmuş oluyoruz''-
Başbakan Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin, 2009 Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni kendisine anlatmak isteyen Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın da randevu talebine olumlu yanıt vermediğini hatırlatarak, o zaman CHP'nin genel başkanı olan Deniz Baykal'ın da olumlu yanıt vermediğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu işin zaten yeni arayışında olan bir parti değiliz. Başından beri bu işin arayışı içindeyiz. MHP'nin bu cevabından sonra 'Toplumsal Mutabakat Komisyonu' da kendiliğinden zaten düşmüş oluyor. Parlamento içindeki gruplar arasında mutabakat demek ki sağlanamıyor. 'Akil insanlar grubu'na gelince buna bağlı olarak o da kendiliğinden düşmüş oluyor. Bizim Avrupa Birliği sürecimizle alakalı Nobel ödüllü Ahtisari'nin riyasetinde bir 'Akil Adamlar Grubu' oluşturdular ama hiçbir netice alamadılar. Türkiye'de de terörle ilgili olarak Parlamentomuzun içinde şu an elini taşın altına koymuş insanlar olarak aldığı ilimle, siyasetteki tecrübesiyle zaten hepimiz bir yerde de akil adamlar grubunu oluşturmuş oluyoruz.''
CHP'nin toplumsal mutabakat komisyonu ve akil adamlar grubu önerilerinin, uluslararası hukuktaki gerçekleri arama ve yüzleşme komisyonu gibi bir öneriye benzeyip benzemediğine ilişkin soruya Erdoğan, ''Bu, çok farklı bir şey. Belki onlarla benzer yanları olabilir. Parlamentomuzun içinde ya bir ihtisas komisyonu ya da bir araştırma komisyonu olacaktır. Şu anda biliyorsunuz bir anayasa komisyonu oluşturulmuştur, devam ediyor'' yanıtını verdi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na, ''(Ben size bir teklif daha getiriyorum) dedim. Girişiminizi olumlu bulduğum için getirdiğim teklif de şudur'' dediğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
''(MHP, BDP olumlu yaklaşmadılar, yaklaşmıyorlar. Gelin biz CHP ve AK Parti olarak şu anda yanımdaki 3 arkadaşım bu konularla ilgili çalışan arkadaşlardır. Sizin de yanınızdaki 3 arkadaşınız bu konularla ilgili çalışan arkadaşlar olduğuna göre hemen talimatları verelim. İktidar ve anamuhalefet partisi olarak biz bu konuda çalışmalarımıza başlayalım. Nerede iktidar olarak eksiğimiz var, ben bunu göreyim. Siz bu eksiğimizi bize önerdiğinizde biz de iktidar olarak bunu gidermenin gayreti içine gireriz. Ama bu getirdiğiniz şu metin bir öneri metni değil) dedim. onlar da bunu kabul ettiler.''
-''Şu anda biz öneri değil, uygulama safhasındayız''-
Başbakan Erdoğan, ''Ortak komisyon önerinizi kabul ettiler mi?'' sorusunu, ''Diyorlar ki 'şu anda biz MHP'yle ilgili çalışmalarımızı devam ettirelim. Buradan belki bir netice alabiliriz. Ama bir ay, ama iki, ama üç ay... Ondan sonra bunu düşünebiliriz' dediler. Biz de 'peki' dedik'' diye yanıtladı.
Soruna yönelik önerilerini AK Parti'nin kuruluşunda parti programında sıraladıklarını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Şu anda biz öneri safhasında değiliz, uygulama safhasındayız. Uygulama safhasında da biz bu işin artık güvenlik güçleriyle halledileceğine inanan bir parti değiliz. Biz mesela ret, inkar politikalarını kaldıran bir partiyiz. Asimilasyonu asla kabul etmeyiz. Çünkü Kürt kökenli vatandaşım da benim kardeşimdir, benim vatandaşımdır. Doğu ve Güneydoğu'da yaptığımız yatırım eski rakamla 30 katrilyonu aşmış durumda. Bunları sürekli olarak AK Parti iktidarı yapıyor. Daha iktidara geldiğimizin ayında olağanüstü hali kaldırdık.''
-''Bu tablonun güçlenerek devamı benim en büyük arzumdur''-
Başbakan Erdoğan, ''Karşınızda hakikaten yeni bir CHP ve müzakare üslubuyla konuşabileceğiniz bir muhalefet olduğunuzu görüyor musunuz?'' sorusuna ise şu karşılığı verdi :
''Doğrusu bugünkü tabloyu gördüğüm zaman, bu tablonun güçlenerek devamı benim en büyük arzumdur, isteğimdir. Onun için zaten o teklifi kendilerine de yaptım. 'Bunu beraber, onlar gelmesin kendi kendilerini dışlasınlar, bırakın biz beraber yapalım' dedim. Bunu da söyledim. Niye? Önemli olan bizim için milletçe şu üzümü yemek. Bağcıyı dövmek gibi bir derdimiz yok.''
Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in, Kuzey İrlanda'daki benzer süreçle ilgili girişimlerini kendisiyle paylaştığına işaret eden Başbakan Erdoğan, '' Tony bana, 'o zaman biz IRA'yla mücadelede Muhafazakarların desteğini aldık' dedi. Aynı şekilde Zapatero da bana anlattı, 'İspanya'da ETA'yla olan mücadelede muhalefetin desteğini aldık' dedi. 'Biz 800 kişiyle mücadele ediyoruz' dedi. Düşünün bizim durumumuzu, bizim böyle bir durumumuz yok, buna rağmen...''
Başbakan Erdoğan, iktidarla muhalefet arasındaki bu diyaloğun siyasi üsluba yansıyıp yansımayacağına ilişkin bir soruya karşılık ise ''Bu süreç başlamadan dahi üslubumu mümkün olduğunda aldığımız ahlak dersi çerçevesinde yürütmeye çalışıyorum. Temenni ederim ki bunu karşılıklı olarak çok daha iyi bir noktaya getirelim. Yani miting meydanları tahrik etmesin ve bunu çok daha güzel bir şekilde sürdürelim. Bu meselede, hatta bazı benzer meselelerde de aynı şeyi yapmamız lazım'' diye konuştu.
-''Terör örgütünün Parlamento'daki uzantısı kendi iradesiyle çalışmıyor''-
Erdoğan, ''Anlaşılan o ki CHP'nin önerileri beklentinizin altında görünüyor. Siz, zaten sürmekte olan demokratik açılım çerçevesinde CHP'ye bir yöntem önererek, bir hamle yapmayı düşünmekte misiniz?'' sorusu üzerine, şunları söyledi:
''Burada adeta yine bir istismar siyaseti yapmaya gerek yok. Dürüst olacağız. Zaten sonradan kendilerinin de kabul ettiği gibi öneriyle gelmediler. Öneri olarak gösterdikleri toplumsal mutabakat komisyonu. Bu komisyon da zaten daha baştan çöktü. Ama biz hemen karşı bir tekifle dedik ki 'bu çöküyor ama bu çökmüş olmasına rağmen gelin biz şurada 3 arkadaşımıza hemen talimatları verelim. Bu 3 arkadaşımız belli aralıklarla bir araya gelsinler. Bu alanda adımlarımızı atalım. Zaten terörle mücadelede yapmakta olduklarımız var.
İnanın şu anda terör örgütünün Parlamento'daki uzantısı kendi iradesiyle çalışmıyor. Kendilerine gelen talimatlar çerçevesinde çalıştığı için de demokratik hayata İngiltere'de, İspanya'da, İrlanda'da olduğu gibi katılamıyor. Bunların asıl sıkıntısı burada. Bunların buradan çok derdi var, bunu da biliyoruz. Biz şu anda anamuhalefet, iktidar olarak birlikte çalışmaya başlasak, diğer muhalefet zaten ciddi bir yanlışın içinde olduğunu o zaman daha iyi görecek. Bakacak ki anamuhalefet-iktidar nasıl el ele verdiler, çalışıyorlar, terör sorununa karşı mücadele ediyorlar.''
Başbakan Erdoğan, ''Yöntemin işleyebileceğine inanıyorsunuz yani...'' denilmesi üzerine, ''Samimi olduktan sonra niye işlemesin. Baştan beri söylüyorum. Hiçbir önyargım, önkabulüm yok bu konuda. Oluşturmamız gereken ortak akıl. İktidar-muhalefet bu işi beraber halledebilir ve bu konuda somut adımı beraber atalım'' ifadesini kullandı.
-Habur olayı-
Başbakan Erdoğan, 2009'da yaşanan Habur olayına değinerek, şunları kaydetti:
''Habur, aslında bizim Milli Birlik ve Kardeşlik projemizin en önemli uygulamalarından biriydi. Biz burada samimiyet ortaya koyduk. MHP, 'ihanet projesi' dedi. Habur'da neydi bizim derdimiz? Habur'da Kuzey Irak'tan kendi kendine gelip teslim olacakların ilgili yasaya göre ülkeye girişlerini sağlayalım. Bir taraftan görünmeyen yönüyle terör örgütünün, öbür taraftan uzantısı olan BDP'nin bir operasyonuna kurban gitti. Bizim orda niyetimiz çok çok samimiydi. Ülkesine dönmek isteyenlerin önünü açmak istiyorduk. Derdimiz buydu. Maalesef provoke edildi. Bu işte biz orada başarılı olamadık ama bunu kalkıp da siyasi istismar vesilesi yapmayı da muhalefet partilerine, diğerlerine yakıştıramadım.''
"Uludere olayı farklı zeminlere çekliyor. Biz bu güne kadar bu tarz olayların üzerini asla örtmedik örtmeyiz. Ama burada bir hassasiyeti dikkatlice değerlendirmemiz gerekli. Bu terör bölgesinde kaçakçılar gelip gidiyor. Ama unutmayın ki biz Gediktepe, Hantepe yaşadık. Katırlarla doçkalar taşındığında o katırlar bombalanmadığı için bu olaylar yaşandı."
Erdoğan Uludere olayı soruşturmasının sonuçlarının paylaşılacağını da açıkladı.
"Uludere olayında özür dilense de sulh gelmez" diyen Erdoğan "Başbakan niye Dersim'deki gibi özür dilenmiyor diyorlar. Ama emin olunki o ifadeyi kullansak dahi istismardan vazgeçmeyecekler. Biz tazminatı arttırdık ama biz kanın değerini parayla ölçmeyiz diyorlar. Burada bir hata var diyoruz. Bu olay salt bir kaçakçılık olayı değil. Bu kaçakçılığın başında terör örgütünün beslenmesi var. Elde ettikleri kaynak var. Orada bireysel bir kaçakçılık değil örgütsel bir kaçakçılık var" dedi
"Özel Yetkili Mahkemeler tartışması MİT Müsteşarımın ifadeye çağrılması ile başladı. Burada yargı her şeyi bir kenara koyup yürütme alanına girme gibi bir adım attı. Siz hangi şartlarda MİT müsteşarını dinleyebilirsiniz bu belli. Şüpheli sıfatıyla çağırırsanız burada her şey alt üst olur. Burada devletin tekerine çomak sokmak gibi olur."
"Benim MİT müsteşarım adaya bile gittiği zaman terörle mücadelede ne yapabiliriz bunun mücadelesinde. Alacaksanız MİT müsteşarını değil beni alın"
250. madde devlet içinde devletiz havası doğurdu. Ergenekondu, Balyozdu bu konularda biz adım attık geri adım mümkün değildir. 250 tüm yetkileri toplamış. Darbelerle mücadele asla sonlanmaz. Mesela tutuksuz yargılanabileceği halde tutuklu yargılananlar var. Bu insanların tutuksuz yargılanması mümkünken tutuklu yargılananlar var."
Başkanlık sistemi parlamenter sistemini engellemez. Aldığı yetkiyi rahat kullanma imkanı var. Koskoca Amerika 14 bakanla yönetiliyor. Ama her birinde üç tane dört tane yardımcısı var. Biz de bakan yardımcılığı sistemini kurduk. Bu sayede asıl işleriyle uğraşıyor.
Yarı başkanlık sisteminde yine partili ama yanındaki başbakan bizdeki başbakan konumunda değil adeta bir bakan. Benim söylediğim nokta cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın durumuna düşmemek için partili olarak çıkması gerekir. Anayasa cumhurbaşkanı gelir kabineyi yönetir aslında. İcranın başı cumhurbaşkanıdır. Ama dışarıdan bakan başbakan zanneder.
"Vücut benimdir" diyenler için söylüyorum. Vücut senindir ancak cenin artık senin değildir o artık bir candır.
Özel hastanelerde doğumların yüzde 90'ı sezaryen.. devlette yüzde 50.. Halkı buna şartlandırıyorlar. 'buradan kalkamayabilirsin' gibi telkin veya korkutmalarla işi bitirip para kazanıyorlar.."
"İşin başka bir gerçeği de gizli bir nüfus planlaması var. Türkiye'nin yaş ortalaması 29. Bununla devam edersek, 2037'de nüfusumuz yaşlanacak. Avrupa gibi çöküşe geçeceğiz."
"Dini temeli olmayan bir propaganda var. Vücut senin değil. Tabii bu yaklaşım dinsel ve kültürel olarak değişir. Burada inancımız ve geleneklerimiz buna karşı çıkıyor."
"Anayasamızda çocuk yaşama hakkını ana rahmine düştüğü andan elde eder. Bunlar varken kalkıp 'bu vücut benim' demek akıl karı değildir. Herşeyden önce hayat hakkını savunmak zorundayız ve görevliyiz. Diğer tercih hukuka saygısızlıktır."