Başbakan Erdoğan SETA tarafından Washington’da düzenlenen bir konferansta Filistin’le ilgili şunları demişti:
“Biz, “Filistin meselesi bir din, etnisite yahut toprak meselesi değildir” diyoruz. Filistin meselesine adil ve kalıcı çözüm bulmadan Ortadoğu'da sadece sözden ibaret bir barış bulursunuz. Filistin topraklarındaki işgalin sona ermesi adaletin bir gereğidir. Bu adalet ilkesini hayata geçirmeden barıştan, uzlaşıdan, refahtan bahsetmek mümkün değildir. Bunun için Filistin'de işgal ve ablukanın derhal sona ermesi ve 1967 sınırları üzerinde iki devletli çözümün hayata geçirilmesi gerekmektedir. Biz de Türkiye olarak bunu destekliyoruz."
İşte bu açıklamalara Milli Gazete’den tepki geldi. Saadet Partisi’nin yayın organı Milli Gazete bugünkü manşetinden Başbakan Erdoğan’a “One Minute” dedi.
İşte Milli Gazete’nin manşetindeki o yazı:
““Bir dakika” sayın Başbakan! söylediklerinizle kime hizmet ediyorsunuz...
ABD temaslarına devam eden Başbakan Erdoğan, Davos’taki anlık çıkışını unutmuşcasına Filistin meselesini temelden yaralayacak cümleler kullandı. Washington’da bir konferansta konuşan Erdoğan’ın, “Filistin meselesi bir din, etnisite yahut toprak meselesi değildir” cümlesi düzeltmeye muhtaç sözler olarak duruyor.
1- Filistin meselesi dini kaynaklıdır çünkü çıkış noktasında Siyonizm ve Arz-ı Mevud yani Vaat Edilmiş Topraklar hayali yatmaktadır. Ve hatta İsrail bir din devleti hayaliyle yola çıkılmış topluluğun adıdır.
2- Sorun toprak kaynaklıdır. Bu durumu anlamak için gittikçe eriyen Filistin toprağına ve yeni işgallerle büyüyen İsrail toprağına bakmak yeterli. Açık cezaevi haline getirilen Gazze’nin dramı ortada...
3- Sorun tam da etnisite kaynaklıdır çünkü İsrail’in felsefelerinden biri de üstün ırk iddiasına dayanıyor. Öyle ki, çalışmak için İsrail’e gidecek Filistinliler İsraillilerle aynı otobüste yolculuk dahi yapamıyor.
MAZLUMLA ZALİMİ KARIŞTIRDI
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından Washington’da düzenlenen konferansta “21. Yüzyılda Küresel Düzen ve Adalet” başlıklı sunum yapan Başbakan Erdoğan, Filistin meselesi ile ilgili ilginç sözler söyledi. “Biz, ‘Filistin meselesi bir din, etnisite yahut toprak meselesi değildir’ diyoruz” şeklinde konuşan Erdoğan, Filistin’deki Siyonist zulmün ve süregelen işgalin “ne meselesi” olduğuna açıklık getirmedi. 1967 sınırları üzerinden iki devletli bir çözümü savunan Erdoğan, bu ifadeyle üstü kapalı şekilde Filistinlilerin İsrail’i tanıması gerektiğini ima etti.
ÖNCE TOPRAĞI ELE GEÇİRDİLER, SONRA DA…
FİLİSTİN meselesini “din, etnisite yahut toprak meselesi değildir”diyerek adeta bağlarından koparan Başbakan Erdoğan, Siyonist İsrail’in nasıl kurulduğunu da bilmez gibi konuştu. Toprak talebiyle ilk olarak Sultan II. Abdülhamid Han’ın kapısını çalan ancak eli boş dönen Siyonistler, Filistin’in İngiliz idaresine geçmesiyle toprak satın almaya başladılar. Bir yandan İngilizler yardımıyla Filistin’e Yahudi nüfusu taşırlarken öte yandan da yeni topraklar satın aldılar. 1917’de 5 bin olan Yahudi nüfus, 1931’de 174 bini aştı. Yahudiler toprak aldıkça nüfusları ve nüfuzları arttı. Filistin köylerine karşı saldırı, baskın ve katliamlarla geri kalan toprağı da ele geçirdiler ve mazlum, desteksiz Filistinlileri kendi topraklarından sürdüler.
ALLAH (C.C.) SADECE MÜSLÜMANLARA RAHİM’DİR
ABD’de SETA’nın konferansında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir soruya cevap verirken Allah (c.c.)’ın ‘Rahman’ ve ‘Rahim’ ismi şeriflerini ‘diyalogcu anlayışa’ hoş gelecek bir yaklaşımla ele alması dikkat çekti. İmam Hatipli bir Başbakan olarak Sayın Erdoğan’ın Rahman ve Rahim ismi şerifleri arasındaki çok önemli ayrımı çok iyi bildiği hususunda kimsenin kuşkusu olamaz. Ancak Allah’ın (C.C.) ‘Rahman’ ismi şerifinin tüm insanlar için merhamet ve affedici olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, ‘Rahim’ ismi şerifini, “Ölüm ötesinde kendisine inanan, kendi emirlerini yerine getiren, nehiylerinden kaçanlara olan oradaki tecellisidir” şeklinde ifade ederek bu merhamet ve affediciliğin Müslümanlara özel olduğunu, gayrimüslimlerin ahirette Allah’ın ‘Rahim’ ismi şerifinin rahmetinden faydalanamayacağını söylemekten kaçındı. İslam âlimlerinin özellikle belirttiği şekliyle Rahmân, dünyada mü’min, kâfir, münafık herkese acıyıp rahmet eden; Rahîm ise âhirette sadece mü’minlere merhamet eden anlamına geliyor.
İsrail’in binlerce yıllık hayali olan Siyonizm ideali tamamen dini bir temele dayanıyor. Tevrat kaynaklı Arz-ı Mevud, yani Vaat Edilmiş Topraklar uğruna kan akıtmaktan çekinmeyen İsrail örneği önümüzdeyken, Başbakan Erdoğan Filistin meselesinin “dini” olmadığını söyleyerek, meseleyi neredeyse “şahsi husumete” indirgedi. Bu açıklama, açıkça Tevrat kaynaklı olan İsrail zulmünün, Kudüs’ü merkezine alan Siyonist şirretlikleri de görmezden gelir gibiydi. En bariz örek olarak, Mescid-i Aksa’ya henüz dokunamayan, ancak çevresine soktuğu “Ebrehe kepçeleriyle” kıyıdan köşeden kutsal mabede doğru sokulan Siyonistler, açtıkları tünellerle de Mescid-i Aksa’nın bir oldubittiyle yıkımına uğraşıyor ve bütün bunları yaparken de tamamen dini bir amaç olan “Süleyman Mabedinin yeniden yapılması”nın ardına sığınıyor. İsrail’in Tevrat kaynaklı katliamları ve zulümleri bir yana, Büyük İsrail’in kurulması için şart olan Süleyman Mabedi’nin yeniden inşası emeli bile Başbakan’ı yalanlamaya yetiyor.
BU KAFAYLA GAZZE’YE GİTME
Haziran ayında Gazze’ye gideceğini söyleyen Başbakan Erdoğan’ın“1967 sınırları üzerinden iki devletli çözümün hayata geçirilmesi gerekmektedir. Biz Türkiye olarak bunu destekliyoruz” açıklaması, bir bakıma Filistinliler’in Siyonist İsrail’i tanımaları ve dolayısıyla da işgali sineye çekmeleri anlamına geliyor. 1967 sınırlarına dönüş, aynı zamanda da, Filistin’den ayrı bir “ada” olarak izole edilmiş olan Gazze’nin tamamen kaderine terk edilmesi anlamına gelecek.”