Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Ben, Hz. Musa Aleyhisselama kendi peygamberim gibi iman ediyorum, saygı duyuyorum ve onu peygamber olarak görüyorum. Aynı şekilde Hz. İsa Aleyhisselama kendi peygamberim gibi iman ediyor ve onu bir peygamber olarak biliyor ona aynı şekilde saygı duruyorum. Ama aynı anlayışı ben Musevi'den, Hristiyan'dan da beklerim. Onlar da benim peygamberime aynı şekilde saygı duymak durumundadır" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Oxford İslami Etütler Merkezi'nde, "Medeniyetler İttifakı ve Türkiye'nin Rolü" konulu bir konuşma yaptı.
Farklı dinlere ve kültürlere mensup kişiler arasındaki diyalog eksikliğinin, ön yargılar ve husumetin en az güvenlik sorunları kadar dünyayı tehdit ettiğine dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu rüzgar, dünyada sözde bir medeniyetler çatışması bulunduğuna dair senaryoları da ne yazık ki güçlendiriyor. Son yıllarda sıkça rastladığımız bu yöndeki spekülasyonlar özellikle bu hatalı ve temelsiz varsayımı savunanlar, terörizmi, adını barıştan alan İslamiyet ile özdeşleştirecek kadar ileri götürebiliyorlar. Bu durum, İslamifobi'yi küreselleştirmeye çalışanlara malzeme sağlıyor.
Türkiye, kaynağı ve kökeni ne olursa olsun, terörün her türlüsüne karşıdır. Hiçbir dini inanç terörü haklı göstermeye alet edilemez. Bu konudaki görüşümüz ne kadar kesinse dini inanç ve kültür temelinde insanlar arasında kategorik farklılıklar gözetilmesine ve böylelikle husumet tohumlarının ekilmesine de aynı derecede karşıyız. Nitekim, çoğunluğu Müslüman olan bir nüfusa sahip çağdaş, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, medeniyetler çatışmasını savunanlara en güzel yanıtı veriyor."
İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero ile Medeniyetler İttifakı Girişimi'ni başlattıklarını anımsatan Erdoğan, Batı toplumlarının da aynı işbirliğini ve diyaloğa açık yaklaşımı artan şekilde benimsemelerini ümit ettiklerini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu noktada, bir hususun üzerine vurguda bulunmak istiyorum; ifade özgürlüğü ve serbest yayın hakkı gibi demokratik bazı özgürlüklerin arkasına sığınılması suretiyle İslam dünyasının hassas olduğu konuları art niyetle hoyratça ve rencide edici şekilde işlemenin kabul edilemeyeceği bilinmelidir. Hakkın kötüye kullanımı anlamına gelen bu yaklaşım, çağdaş hukuk anlayışı tarafından da himaye görmez. Demokratik özgürlükler ile başkalarının kültür ve inançlarına saygı sınırları çok daha hassas bir şekilde gözetilmelidir. İslam alemini içeren bu sorumlulukta herkesin azami duyarlılığı göstermesini diliyorum. Altını çizerek şunu söylüyorum; yaşadığımız bir süreç oldu. Ben Hz. Musa Aleyhisselama kendi peygamberim gibi iman ediyorum, saygı duyuyorum ve onu peygamber olarak görüyorum. Aynı şekilde Hz. İsa Aleyhisselama kendi peygamberim gibi iman ediyor ve onu bir peygamber olarak biliyor ona aynı şekide saygı duruyorum. Ama aynı anlayışı ben Musevi'den Hristiyan'dan da beklerim. Onlar da benim peygamberime aynı şekilde saygı duymak durumdadır. İnanıyorum ki dünya o arzuladığı barışı yakalayacaktır. Yani din temelinde, inanç temelinde insanlar birbirine saldıramayacaktır. Bundan nasibini alan bir insanın kalkıp da bir başka insanı öldürmesi bana göre mümkün değildir, ama bundan nasibini alamamış olan kalkıp da insan öldürebiliyor."
Konuşmasında, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecine de değinen Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin bu süreci kararlılıkla devam ettirdiğini belirtti.
Başbakan Erdoğan, son zamanlarda özellikle gündeme sokulmak istenen "Ilımlı İslam" kavramına ilişkin olarak da "Türkiye üzerinde ılımlı İslam'ın temsilcisi gibi yakıştırma yapıyorlar. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Türkiye, asla böyle bir düşünceyi veya böyle bir anlayışı temsil eden bir ülke değildir. Kaldı ki Müslüman'ın ılımlısı ılımsızı olmaz, Müslüman Müslüman'dır. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum" diye konuştu.