İşte o yazı:
Emin'in sıkmabaş sıkıntısı!
Bu yazıyı daha önce yazacaktım ama araya PKK'nın propaganda amaçlı eylemleri girince rotayı oraya çevirdik.
Bu nedenle bu yazı bugüne kaldı.
Önce size 9 Ağustos'ta yazılmış bir köşe yazısından alıntı yapayım:
"Semranım Başbakan ve Cumhurbaşkanı karısı idi. İçkisini içer, ağzında purosuyla dolanırdı. Aile boyu yanlışlar bir yana en azından uygar bir kadındı. Şimdikilerin örtülü ve sıkmabaşlı karılarını karşımızda görünce içimiz sıkılıyor, ülkemizin bunların eline nasıl düştüğünü anlamaya çalışıyorum."
Sizce böyle bir nefret yazısını kim yazmış olabilir? Tahmin edebildiniz mi? Büyük bir olasılıkla evet... Emin!
Emin yeni bir şey söylemiyor. "Örtülü ve sıkmabaş" kadınları aşağılıyor, ötekileştiriyor, halkın seçimine yukarıdan bakıp nefret söylemi geliştiriyor.
Şunu söyleyeyim; bu nefret söylemine, bir zamanlar yazdığı "modern Türkiye'nin itici gücü " olarak isimlendirilen gazetede izin veriliyordu. Değişen bir şey yok yani. Zaten değişecekleri de yok.
Nasıl tepki veriyoruz?
Bu nedenle biz kendimize bakalım.
Söz konusu nefret söylemi karşısında biz ne yapıyoruz? Bizim mahalle ne yapıyor?
Emin'in tam zıttı gazetede yapılan nefret haberlerine karşı daha önce nasıl tepki veriyorduk?
Şimdi nasıl tepki veriyoruz?
Kendi mecramızda aynı nefret söylemine ne kadar karşı çıkabiliyoruz?
Hükümetin, devlet kurumlarının "somut" hatalarını ne kadar eleştirebiliyoruz?
"Bizden olsun çamurdan olsun" şeklindeki atamalara ne kadar ses çıkarabiliyoruz?
Açıkçası bizim mahallenin meydanının karnesi yukarıdaki soruların yanıtlarıyla ilgili zayıflarla dolu.
Hala Eminler'in tehdidi nedeniyle savunma davranışı gösterilerek "koşulsuz iktidar mutluluğu"nu sağlayıcı davranışlara devam ediliyor.
Bu davranış şeklinin nedenlerini anlayabiliyorum. Algılanan riskleri ve korunma güdüsünü anlayabiliyorum ama yapılan yanlış.
Yapılanlar daha doğrusu kapsanmayalar Eminler'in ekmeğine yağ sürüyor. Çünkü bu kadar sorgusuz sualsiz adanmışlık gizli bir gündem, gizli bir adanmışlık, gizli bir dönüştürme amacı olduğu iddiasına kanıt olarak sunuluyor. Üstelik inandırıcı da olunuyor.
Bu nedenle korkuyorum. Tepki iktidarından ve sonuçlarından korkuyorum. Oysa biraz Eminler'in tehdidinden ziyade daha özgür, daha yaşam biçimlerine saygılı, daha demokratik, daha adil bir geleceğe, evet geçmişe değil geleceğe odaklanılsa dönüşüm doğal olacak ve Türkiye bu kısır döngüden çıkacak.
Baldıran zehiri içirseler de bu gerçeği söylemeye devam edeceğim. Çünkü bakın "uyardım" demek istemiyorum.
Çekirgelik
Dürüstlük her zaman kendi ışığını izler. Publilius Syrus
BUGÜN
Emin'in sıkmabaş sıkıntısı!
Bu yazıyı daha önce yazacaktım ama araya PKK'nın propaganda amaçlı eylemleri girince rotayı oraya çevirdik.
Bu nedenle bu yazı bugüne kaldı.
Önce size 9 Ağustos'ta yazılmış bir köşe yazısından alıntı yapayım:
"Semranım Başbakan ve Cumhurbaşkanı karısı idi. İçkisini içer, ağzında purosuyla dolanırdı. Aile boyu yanlışlar bir yana en azından uygar bir kadındı. Şimdikilerin örtülü ve sıkmabaşlı karılarını karşımızda görünce içimiz sıkılıyor, ülkemizin bunların eline nasıl düştüğünü anlamaya çalışıyorum."
Sizce böyle bir nefret yazısını kim yazmış olabilir? Tahmin edebildiniz mi? Büyük bir olasılıkla evet... Emin!
Emin yeni bir şey söylemiyor. "Örtülü ve sıkmabaş" kadınları aşağılıyor, ötekileştiriyor, halkın seçimine yukarıdan bakıp nefret söylemi geliştiriyor.
Şunu söyleyeyim; bu nefret söylemine, bir zamanlar yazdığı "modern Türkiye'nin itici gücü " olarak isimlendirilen gazetede izin veriliyordu. Değişen bir şey yok yani. Zaten değişecekleri de yok.
Nasıl tepki veriyoruz?
Bu nedenle biz kendimize bakalım.
Söz konusu nefret söylemi karşısında biz ne yapıyoruz? Bizim mahalle ne yapıyor?
Emin'in tam zıttı gazetede yapılan nefret haberlerine karşı daha önce nasıl tepki veriyorduk?
Şimdi nasıl tepki veriyoruz?
Kendi mecramızda aynı nefret söylemine ne kadar karşı çıkabiliyoruz?
Hükümetin, devlet kurumlarının "somut" hatalarını ne kadar eleştirebiliyoruz?
"Bizden olsun çamurdan olsun" şeklindeki atamalara ne kadar ses çıkarabiliyoruz?
Açıkçası bizim mahallenin meydanının karnesi yukarıdaki soruların yanıtlarıyla ilgili zayıflarla dolu.
Hala Eminler'in tehdidi nedeniyle savunma davranışı gösterilerek "koşulsuz iktidar mutluluğu"nu sağlayıcı davranışlara devam ediliyor.
Bu davranış şeklinin nedenlerini anlayabiliyorum. Algılanan riskleri ve korunma güdüsünü anlayabiliyorum ama yapılan yanlış.
Yapılanlar daha doğrusu kapsanmayalar Eminler'in ekmeğine yağ sürüyor. Çünkü bu kadar sorgusuz sualsiz adanmışlık gizli bir gündem, gizli bir adanmışlık, gizli bir dönüştürme amacı olduğu iddiasına kanıt olarak sunuluyor. Üstelik inandırıcı da olunuyor.
Bu nedenle korkuyorum. Tepki iktidarından ve sonuçlarından korkuyorum. Oysa biraz Eminler'in tehdidinden ziyade daha özgür, daha yaşam biçimlerine saygılı, daha demokratik, daha adil bir geleceğe, evet geçmişe değil geleceğe odaklanılsa dönüşüm doğal olacak ve Türkiye bu kısır döngüden çıkacak.
Baldıran zehiri içirseler de bu gerçeği söylemeye devam edeceğim. Çünkü bakın "uyardım" demek istemiyorum.
Çekirgelik
Dürüstlük her zaman kendi ışığını izler. Publilius Syrus
BUGÜN