DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'e başbakanlık yaptığı dönemde, bir gazeteci tarafından "Abdullah Öcalan hapisten kaçtı" şeklinde şaka yaptığı belirtildi. Haberi duyduğunda telaşlanan Ecevit'in işin şaka olduğu ortaya çıktığında bir şey söylemeden Başbakanlık binasına girdiği ifade edildi.
Başkent'te Başbakanlık muhabiri olarak aralıksız 14 yıldır görev yapan Erhan Seven, başbakanlarla, onların aileleriyle, koruma ekipleriyle, yönetim kadrolarıyla yaşadıklarını kaleme aldı. Seven, yaşadıklarını "Başbakanlık Muhabirinin Kaleminden- 0002 Plakalı Günler" başlığı altında kitaplaştırdı. Seven'in çalışması Nesil Yayınları tarafından yayınlanarak kitapçı raflarındaki yerini aldı.
Erhan Seven, Başbakanlık muhabirliği yaptığı 14 yılda Başbakanlık görevini yürüten Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan'ı takip etmesi sırasında yaşadığı ilginç anılarını okuyucu ile paylaşıyor.
Seven'in kitabında yer verdiği bir anısına göre, Başbakan Bülent Ecevit'e Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının ardından "Öcalan kaçtı" şakası yapılır. Seven'in ayrıntılarıyla anlattığı anısı kitapta şu şekilde geçiyor:
"1999 yılının Şubat ayının ortaları. Nisan'da yapılacak olan erken genel seçimlere memleketi sağ salim götürmek amacıyla herkesin onayıyla kurulan Ecevit azınlık hükümeti görev başında. 56. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, dört ay için ülkeyi seçime hazırlamak amacıyla kurulmuş olsa bile tarihî bir olaya da imza atmıştı. Çünkü 1999 yılı Şubat ayının ortalarında Türkiye'nin yıllardır çektiği bölücü terör örgütünün lideri Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilmişti. Bu olay hem Türkiye'de, hem de dünyada çok önemli bir gelişme olarak tarihe geçmişti. Hatta Türkiye'deki milliyetçi duyguların en üst seviyeye çıkmasına neden olmuştu.
Örgütün liderinin Türkiye'ye getirilerek İmralı'daki hapishaneye konulmasıyla birlikte Ecevit'in DSP'si 18 Nisan'da yapılan seçimlerde oy patlaması yaparak yüzde 22.17 oy alırken, Devlet Bahçeli'nin MHP'si de yüzde 17.98 oy aldı. Türkiye'nin gündemi örgüt liderinin Türkiye'ye getirildiği Şubat ayının ortalarından itibaren sadece bu konuya kilitlenmişti.
Yakalanmasından yaklaşık bir buçuk ay sonra 1 Nisan günü Başbakanlık Merkez Binası'nın önünde sabah saatlerinde birkaç gazeteci Başbakan Ecevit'i bekliyordu. Gazetecilerin şeref kapısının merdivenlerinde başbakan ve bakanlarla rahatlıkla görüşüp soru sorabildiği günlerdi.
Daha sonra televizyon muhabirliği de yapan o dönemde Milliyet gazetesinde çalışan Petek Us, Ecevit'in merdivenlere çıkmasıyla birlikte yanına yaklaştı. Kendisine soru sorulmasını bekleyen Ecevit'e, gazeteci 'Efenim, (Petek böyle telaffuz ederdi) Öcalan hapishaneden kaçmış, duydunuz mu? Bu konuda ne söyleyeceksiniz?' deyince açıkçası orada bulunan bizlerin de ağzı bir karış açık kalmıştı. Çünkü böyle bir şeyden haberimiz yoktu; doğal olarak Başbakan Ecevit'in de haberi yoktu.
Hem sözü tam olarak duyamayan, duyduğu kadarıyla da Öcalan'ın kaçması gibi korkunç bir olay olduğunu fark eden Başbakan Ecevit, hemen arkasına dönerek yardımcısı Hüsamettin Özkan'a 'Ne diyor arkadaşlar?' dedi. Petek, sözünü gülerek tekrar edince, Hüsamettin Özkan hemen müdahale etti ve 'Herhalde 1 Nisan şakası yapıyorlar efendim' dedi. Bunun üzerine biz de gazeteciler olarak 1 Nisan şakası olduğunu söyledik ve Ecevit de açıkçası hiç fazla gülümsemeden merdivenleri çıkarak Başbakanlık binasına girdi."
CUMHURBAŞKANI GÜL'ÜN SORGULADIĞI GAZETECİLER
Erhan Seven'in kitabında yer verdiği anılarından birisi de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başbakanlık yaptığı dönemde iki gazeteciyi adeta sorguya almasıyla ilgili. Seven, bu olayı da kitabında şöyle anlatıyor:
"Abdullah Gül, Başbakanlık görevini üstlendikten sonra oturduğu evden ayrıldı. Gül, başbakan olduktan sonra Dışişleri Bakanlığı Konutu'na yerleşti. Gül de, diğer başbakanlar; Erbakan, Ecevit ve Yılmaz'ın da yaptığı gibi Başbakanlık Konutu'na yerleşmedi. Aslında başbakanların konaklaması için yapılan bu konutu en son 1994 yılında başbakan olan Tansu Çiller konaklama için kullanmış, ondan sonra burası kabullerin ya da görüşmelerin yapıldığı yer haline gelmişti. Gül, belki de kısa bir süre sonra Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan olacağını ve kendisinin de Dışişleri Bakanı olacağını öngördüğü için Dışişleri konutunu tercih etmişti, bilinmez.
Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış konuta taşınamadı; çünkü Başbakan Gül orada oturmayı tercih etmişti. Gül, daha sonra Dışişleri Bakanı olunca da bu konutu kullandı, hatta Cumhurbaşkanı olduktan sonra bile konuttan ayrılmadı. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'na da konutu bırakmadı.
Kasım ile Mart aylarındaki dört aylık dönemde başbakanlık yapan Gül, konutta fırsat buldukça spor yapmayı da ihmal etmiyordu. Gül, uzun bir dinî bayram izin döneminde Ankara'da kalmayı ve çalışmayı tercih etmişti. Bayramın ikinci günü hava soğuk ve hatta karlı olmasına rağmen, yine de temiz havayı solumak adına, Ankara'nın nadir iyi havalarından birini ciğerlerine doldurmak için eşofmanlarını üstüne geçirerek konutun içerisinde yürüyüş yapmaya başladı.
Sabahın erken saatlerinde yapılan yürüyüş, korumaların da bayram izinleri nedeniyle biraz daha özgürce yapılıyordu. Ancak, başbakanın bu özgürce yaptığını sandığı sporu gözleyen iki çift göz ve iki tane de objektif vardı. O dönemde Star gazetesinde çalışan Arif Akdoğan ile bayram olduğu için izinler nedeniyle başbakanı izlemesi istenen Sabah gazetesinden Fatma Can başbakanın sabah yürüyüşünü izliyordu. Objektifleriyle takibe aldıkları başbakanın fotoğraflarını çekiyorlardı. Yürüyüşün başında hava hafif karlıyken, sonlarına doğru tipiyle karışık bir kar yağışı haline geldi. O yüzden yürüyüşünü de bitirmek üzere olan Başbakan Gül, bir anda ileride demir parmaklıklar arasında kendisine doğru yönelen objektifleri fark etti.
İki gazeteci, demir parmaklıklar arasında Gül'ün sabah sporunu çekmek için çabalarken başbakanın el kol hareketiyle kendilerinin çağırdığını fark ettiler. Gül, kendisini sabahın bu saatinde kimin izlediğini merak etmiş, gazetecileri çağırmış, bir anda şaşıran ve ne yapmaları gerektiğini bilemeyen iki genç cevval gazeteci, korumaların da isteği üzerine soluğu konutta almışlardı.
Akdoğan ve Can, kısa bir süre sonra kendilerini karlı ayakkabılarıyla eşofmanlı Abdullah Gül'ün karşısında bulmuşlardı. Gazeteciler kendilerini başbakana tanıttılar. Gül, neden kendisini sabahın köründe izlediklerini sordu. Muhabirler de Gül'ün başbakan olarak ilk bayramını takip etmek için gazete tarafından görevlendirildiklerini söylediler.
Gül, bir anlamda gazetecilerin kim olduklarını ve ne için izlediklerini anlamaya çalışıyordu. Onların bu samimiyetini fark eden Başbakan Gül, nereli olduklarını, nasıl çalıştıklarını sordu. Aslında fırsatı bulan iki genç gazeteci için haber yapmak adına ellerine büyük bir fırsat geçmişti ama soruları soran kendileri değil, Başbakan Gül olmuştu. Ama neyse, yine de bir bayram günü başbakanla röportaj yapma keyfini ve başarısını gösteren ikili, bir de Gül ile birlikte fotoğraf çektirip haberi gazetelerinin birinci sayfasından patlattılar. Aynı zamanda kar altında çalışarak fotoğraf çekmeye çalışan ve mücadele eden bu iki gazeteci bir pazar ve bayram sabahı başbakanla birlikte konutta çay içip kurabiye ve pasta yeme keyfine nail oldular."
Kitapta yeralan öykülerden bazıları şöyle:
- Abdullah Gül'ün başbakanlıkta tiryaki olduğu favori içeceği
- Mersinli belediye memuresinin Erbakan'ın abdestini bozdurma sevdası...
- Tayyip Erdoğan'dan sigara baskını
- Yılmaz'ın kravatında gazetecileri meraklandıran sır
- Yılmaz'ın Galatasaray maç kazansın diye yaptığı uğur
- Erbakan'ın sivil ve resmi korumaları neden birbirine girdi?
- Ecevit, Formula 1 yarışlarına neden karşıydı?
- Erdoğan mahallesindeki çocuklara ne söz verdi ve yapamadı?
CİHAN