Merkez Bankası başkanlığını devreden Durmuş Yılmaz, göreve geldiğinde kendisine yöneltilen eleştirilere beş yıl sonra cevap verdi.
Evinin önündeki ayakkabıları gösteren fotoğrafın medyada yer almasının kendisini strese soktuğunu vurgulayan Yılmaz, "Başarısız olursam, bunu benim temsil ettiğim değerlere bağlayacaklardı. Bu durum beni başarılı olmak için motive etti." diyor.
Merkez Bankası başkanlığını geçen hafta Erdem Başçı'ya devreden Durmuş Yılmaz, küresel krize denk gelen 5 yıllık görev süresinde başarılı icraatları kadar, ilginç kişiliği ve hayat tarzıyla da konuşuldu. Eşinin başörtüsü ve evinin önündeki ayakkabıları sebebiyle bazı yayın organlarında haksız eleştiriye maruz kalan Yılmaz, bu tutumun kendisini motive ettiğini belirtiyor. Basında yer alan fotoğrafların kendisinde strese yol açtığını ancak, 'Bu görüntüler çıktı artık kendimize çekidüzen verelim' diye hiç düşünmediğini vurgulayan Yılmaz, "Yaşadığım stres şuydu: Eğer ben başarısız olursam, bunu benim temsil ettiğim değerlere bağlayacaklardı. Durmuş Yılmaz başarısız oldu denmeyecek, bu zihniyet başarısız oldu diyeceklerdi. Görev sürem boyunca değerlerime laf gelecek mi diye büyük bir stres yaşadım ve bu durum beni başarılı olmak için motive etti." diyor.
Görevi devretmesinin ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından başdanışmanlığa getirilen Durmuş Yılmaz, ırgatlıktan bürokrasinin zirvesine giden başarı öyküsünü haber dergisi Aksiyon'a anlattı.
Genç yaşında dul kalan bir annenin, büyük zorluk ve yokluklarla büyüttüğü 6 çocuğundan biri Durmuş Bey. 1947 Uşak Eşme ilçesi Karacaömerli köyü doğumlu ve babasını 1951'de kaybetmiş. Çocukluk ve köy hayatı denilince aklına önce rahmetli annesi geliyor. Hafızasına düşen ilk resimde ise sabahları Kur'an okuyan, sonra çocuklarına haşhaş ezmesi ve mısır patlatarak kahvaltı hazırlayan ve daha sonra çarıklarını giyerek tarlaya çalışmaya giden bir anne portresi var. İlkokulu, köyündeki tek öğretmen ve tek sınıflı okulda okuyan Yılmaz, ortaokulu ise Ulubey ilçesinde annesinin kiraladığı bir evde kalarak bitirmiş. Ortaokulun ardından girdiği her okulun sınavını kazanmasına rağmen tapu kadastro lisesini tercih etmiş ve Ankara'da parasız yatılı hayatı başlamış. Dönemin şartları gereği, tapu kadastro mezunlarının yüksekokul olarak sadece Yıldız Teknik Üniversitesi Harita Kadastro bölümüne gitme hakları vardır. Kendisi bunu tercih etmez ve memuriyete başlar. Tayini de Muğla'nın Ula ilçesine çıkar. Aslında ideali hukuk okumaktır ama mezun olduğu okul buna engeldir. Bunun üzerine Muğla Turgut Reis Lisesi'ne kaydını yaptırır. 3 yıllık okulu 1,5 yılda bitirir ve Ankara Hukuk'a girmeyi başarır. Başkent'e tayinini isteyerek hem Ankara Tapu Kadastro'da çalışır hem de okula devam eder. 1970'te ise Milli Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak devlet bursuyla İngiltere'de eğitimine başlar.
İLK İŞİ ENFLASYONU TESPİT ETMEK
İngiltere'deki eğitimini tamamladıktan sonra 1976'da Türkiye'ye döner ve Ticaret Bakanlığı Konjonktür ve Yayın Müdürlüğü emrine verilir. İşi, enflasyon sepetindeki ürünlerin fiyatlarını yerinde öğrenerek, aylık enflasyonu tespit etmektir. Her ay Dikmen Keklik Pınarı'na gidip yoğurdun, Kavaklıdere Demir İşletmeleri'nde demirin, Çıkrıkçılar Yokuşu'nda sandalyenin fiyatını öğrenir. Aslında farkında olmadan Merkez Bankası ve enflasyonla mücadele yıllarına kendini hazırlamaktadır. Bir gün iş çıkışı kuyruk görür ve Merkez Bankası'na eleman alındığını öğrenir. Sınavı kazanır ama öncesinde askere gider. Dönüşte Merkez Bankası'nda memur olarak işe başlar. Böylelikle başkanlığa kadar gidecek yolun ilk adımı 1980'de atılmış olur. Yılmaz, 32 yaşında düz memur olarak başladığı kariyerinde, İşçi Dövizleri Genel Müdürlüğü'ne kadar yükselir. Başkanlığa atanmadan önce de banka meclis üyesidir.
Türkiye'nin ihtiyacı tek parti hükümeti
Bundan sonra hangi renkteki iktidar gelirse gelsin, sosyal demokrat, liberal veya milliyetçi fark etmez ama ne olursa olsun tek parti iktidarı olsun. Türkiye'de bundan sonra tek parti iktidarı devam eder ve iktidar da mali disiplinden kopmazsa, ülkenin önü açıktır. Temel konu, tek parti iktidarıdır. Koalisyonda belki bunlar yapılabilir ama biz henüz bunu beceremiyoruz, belki ileride öğreniriz.
Başbakan bir kez bile müdahale etmedi
Biz hükümetle son derece uyumlu çalıştık. Bazıları bizi hükümetle kavgalı gösterirken, bazı yazarlar da 'hükümet söylüyor, biz yapıyoruz' yorumları yaptı. İkisi de doğru değil. Görev yaptığım 5 sene boyunca Başbakan Erdoğan, bir kez bile beni arayıp müdahale etmedi. Böyle yazanlar hükümetin de günahını alıyor. Para politikalarında ülke menfaati neyi gerektiriyorsa onu yaptık. Siyasiler de emir vermeye yeltenmedi.
Öncelik fiyat istikrarında
Ülkenin büyümesi için fiyat istikrarı çok önemli. Türkiye'de 30 sene yüksek enflasyonu göz ardı ettik ama büyümedik. 30 seneyi böyle kaybettik. Şimdi düşük enflasyonla büyüme sürecindeyiz ve bu, çok sağlıklıdır. Mali disiplinsizlik ve yüksek enflasyon, cildi bozulmuş kitaba benzer. Cilt bozulunca sayfalar dağılıyor ve toplumda dirlik düzen kalmıyor. Sanayici, tüccar, işadamı yatırım yaparken, 5 yıl sonra enflasyon ne olacak diye hesap yapmamalı. Fiyat istikrarı budur.