Dünya İslam’a dönüyor

Dünyanın dört bir yanında İslam’a olan ilgi her geçen gün artıyor.

Dünyanın dört bir yanında İslam’a olan ilgi her geçen gün artıyor. Sonradan Müslüman olan onlarca kişiyle görüşüp bu görüşmelerini bir kitapta toplayan Gazeteci-Adem Özköse İslam’ın niçin bu denli ilgi gördüğünü anlattı.

Gülcan Tezcan'ın röportajı

Gerçek Hayat dergisinin belki de en ilgi çeken sayfalarının başında Adem Özköse’nin hidayet röportajları geliyor. Dergimizin Ortadoğu temsilcisi olan Gazeteci- Adem Özköse, gazeteci refleksinin çok ötesinde insani bir merakla ihtida öykülerinin peşine düşüyor. “1970’li yıllarda emperyalizme karşı duyulan öfke, sol hareketlerle ifade ediliyordu ve bu sebeple bütün dünyada sol ideoloji güçlenmişti. Şu an ise özellikle Latin Amerika ülkelerinde solun yerini artık İslam alıyor ve insanlar İslam’ı bir hak arama, küresel sömürüye karşı bir başkaldırı dini olarak görüyorlar.” diyen Adem Özköse ile ‘Cennete Otostop’ kitabından yola çıkarak hidayet öyküleri üzerinde konuştuk.


Dergimiz Gerçek Hayat'ta da bir bölümü yayınlanan hidayet öykülerinizi kitaplaştırdınız. Röportajlarınızın tümü var mı bu kitapta?

Sonradan Müslüman olan onlarca yeni Müslüman’ın İslam’a giriş öyküsünü dinledim. Bu öykülerin bir kısmını okuyucularımızla paylaştım. Bir kısmını ise öyküleri anlatanların isteği üzerine yayınlamadım. Mesela sonradan Müslüman olan İngiliz bir askerin hikayesini dinlemiştim. Bir dönem de NATO’nun bünyesinde Bosna’da bulunan bu İngiliz asker son derece ilginç şeyler anlattı. Anlattıklarını önce kaydettim. Daha sonra benden bunları yayınlamamamı eğer yayınlarsam başının belaya gireceğini söyledi. Ben de bu isteğine saygı duyarak kayıtlarımı sildim. Bunun gibi bir çok röportaj gerçekleştirdim. Bu röportajların bir kısmı “Cennete Otostop”ta yer alıyor. Diğer bir kısmı ise kalbimde ve zihnimde saklı. İnsanların İslam’a giriş öykülerini dinlerken bir gazeteci refleksinden ziyade kişisel merakım daha ağır bastı. Hidayet öyküleri okuyucuları çok etkiledi. Ben bunu biraz da öyküleri dinleyip okuyuculara aktaranın da öykülerden etkilenmesine bağlıyorum.

Şam'da dünyanın dört bir yanından gelen müslümanlar olduğunu söylüyorsunuz. Peki bu karşılaşmalar nasıl oluyor? İslam'ı seçen bu yeni müminleri nasıl buluyorsunuz?

Şam-ı Şerif insana Ümmet olma, bir Ümmete ait olma duygusunu yaşatan bir şehir. Şam’da, özellikle de Ebu Nur mescidinde dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanlarla bir araya gelme fırsatı buluyor; renkleri, dilleri farklı insanlarla omuz omuza verip namaz kılıyorsunuz. Bu bir mümin için harika bir duygu. Dünyanın farklı yerlerinden gelen Müslümanların Şam’daki adresi olan Ebu Nur mescidi bizim evimize de yakın. Başlangıçta yeni Müslüman olan kişilerle bu mescidde edindiğim arkadaşlar vasıtasıyla tanıştım. Daha sonra kendimi birden bu insanların dünyasında buldum ve yeni Müslüman olanlar arasından bir sürü arkadaşlar edindim.  “Cennete Otostop” aynı zamanda Şam-ı Şerif’te kurulan bu tertemiz arkadaşlıkların, dostlukların da bir meyvesidir. 

Mühtedileri İslam'a çeken en temel özellik nedir? İslam'da varolan neyi gördüklerinde müslüman olmalıyım diyorlar?

Bu insanların İslam’a yönelmelerini sadece bir sebebe bağlayamayız. Hepsinin farklı bir hikâyesi, farklı bir  menkıbesi var. Sonradan Müslüman olanlar başlangıçta İslam’ın farklı bir yönüne ilgi gösteriyor. Bu ilgi zamanla Kur’an’la tanışmalarına kadar uzanıyor ve bir çoğu Kur’an’ı Kerim’i okuduktan sonra Müslüman olmaya karar veriyor. Kur’an, bu insanlara hayatı yeni bir bakış açısıyla, yeni bir duyuşla anlamlandırma imkânı sunuyor ve muhtediler  kendilerini yeni bir anlam dünyasının içinde buluyorlar. Bu yeni anlam dünyası mühtedileri öyle bir etkiliyor ki önceki hayatı okuyuş biçimlerini tamamen terkedip İslam’a iman ediyorlar.

11 Eylül sonrası İslam'ı seçmiş kişiler var mı görüştükleriniz arasında? Bir yandan İslam hakkında olumsuz propaganda yapılırken sadece 'merak' duygusu yeterli mi sizce bu insanların müslüman olmasına?

11 Eylül olayları son derece paradoksal sonuçlar doğurdu. Bir taraftan Batı’da  İslamafobya güçlenirken diğer taraftan da İslam büyük bir ilgi görmeye başladı. 11 Eylül saldırılarının ardından Amerika’da Müslüman olanların sayısı dört kat daha arttı. Bu olaydan sonra her yıl  25 bin kişi Müslüman oluyor ve İslam şu an Amerika’da en hızlı yayılan din haline geldi. Batı’da uzun zamandır en çok ilgi gören kitapların başında da artık Kur’an geliyor. En son Fransız İç İstihbarat Dairesi tarafından bir rapor yayınlanmıştı. Bu rapora göre de Batı’da 11 Eylül’den sonra İslam’a giriş hızı 30 bin ile 40 bin arası artış göstermiş. Ben de kitabımı hazırlarken 11 Eylül olayları sonrası Müslüman olan bir çok kişiyle görüştüm. Bu insanların bir çoğu Brezilya, Arjantin, Peru, Kolombiya gibi Latin Amerika ülkelerindendiler. 11 Eylül olayları, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı, Hizbullah’ın Temmuz savaşında İsrail’e karşı gösterdiği direniş  hem Batı’da hem de Latin Amerika ülkelerindeki insanlar üzerinde İslam’a yönelik bir merak duygusu oluşturdu. Bu merak duygusu insanların Kur’an’la, hadis kitaplarıyla, İslam’la daha yakından irtibat kurmalarına yol açtı. Bunun sonucunda da Müslüman olanların sayısında bir patlama yaşandı. Ayrıca, İslam, başta Latin Amerika ülkeleri olmak üzere bütün dünyada artık Amerikan emperyalizmine karşı başkaldırının sembolü  haline  geldi. 1970’li yıllarda emperyalizme karşı duyulan öfke, sol hareketlerle ifade ediliyordu ve bu sebeple bütün dünyada sol ideoloji güçlenmişti. Şu an ise özellikle Latin Amerika ülkelerinde solun yerini artık İslam alıyor ve insanlar İslam’ı bir hak arama, küresel sömürüye karşı bir başkaldırı dini olarak görüyorlar.

Mühtedilerin İslam ülkelerine ve Müslümanlara bakışı nasıl?

Röportaj yaptığım mühtedilerin bir çoğu Müslümanları daha yakından tanıdıklarında hayal kırıklığı yaşadıklarını söylediler. Hatta bir kaç mühtediden;  “İyiki  Müslümanlarla tanışmadan önce Kur’an’la tanışmışız. Müslümanları Kur’an’dan önce tanısaydık, belki Kur’an okumaya gerek duymazdık ve Müslüman olmazdık.” şeklinde ifadeler duydum. Bazı mühtedilerin Müslümanlar niçin bu haldeler, İslam’ın emirlerini niçin yerine getirmiyorlar diye ağladıklarını biliyorum. Bence mühtedilerin her biri İslam’a dönmemiz, dinimizin kıymetini daha iyi anlamamız  için Allah’ın bize sunduğu ibret mesajlarıdır. Ben de kitabım vasıtasıyla bir bakıma bu ibret mesajlarını insanlara ulaştırmaya çalışıyorum. 

Okuyup araştırarak müslüman olanlar ile müslüman bir ailede doğduğu için İslam'ı yaşayanlar arasında sizce en temel farklılık nedir?

İslam’ı okuyup araştırarak bulanlar tahkiki bir imana sahip oluyorlar. Bu da İslam’a daha fazla inanılmasına, İslam’ın kıymetinin daha iyi bilinmesine neden oluyor. İslam’a bir kültürel miras olarak bakanlar, anne babaları Müslüman olduğu için İslam’ı seçenler ise çoğunlukla taklit ehli oldukları için ellerindeki altının, mücevherin ne kadar kıymetli olduğunu anlayamıyorlar.

Sizi en çok etkileyen hikaye hangisi oldu?

Açıkçası dinlediğim her hidayet öyküsü beni çok etkiledi. Günlerce bu öykülerin etkisinden kurtulamadım. Dinlediğim hidayet öyküleri arasından beni  bir tercih yapmaya zorlarsanız size  Afganistan’a yaptığım seyahat esnasında hidayet öyküsünü dinlediğim  Avustralyalı askeri söyleyebilirim. Bir dönem Doğu Timur’da Müslümanlara karşı savaşan bu asker Müslüman olup Taliban saflarına katılmıştı.  “Cennete Otostop” ta anlattığım Brezilyalı eski papazın, İngiltereli Abdülhakim’in, Hıristiyan bir misyonerken Müslüman olan Malezyalı kızın, Taylandlı Budist rahibin, Almanyalı eski bir Hippi’nin, yine İngiltereli eski uyuşturucu kaçakçısının, bir otostopla hayatı değişen gencin hidayet öykülerini dinlerken de çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Bunların yanında Şam’da  Rus bir kızın Kelime-i Şehadet getirmesine şahitlik etmiştim. Meryem ismini alan bu kardeşimizin Kelime-i Şehadet getirirken döktüğü sevinç gözyaşlarını  sanırım hayatımın sonuna kadar hiç unutamayacağım.

Konuştuğunuz mühtediler laik Türkiye hakkında ne düşünüyor?

Konuştuğum mühtediler genel olarak Türkiye’yi ve Türkiyeli Müslümanları seviyorlar. Türklerin Araplardan, Farslardan daha kültürlü, daha temiz ve İslam’ı yaşama noktasında daha samimi olduğunu söylüyorlar. Fakat Türkiye’de uygulanan başörtüsü yasağını da anlayamadıklarını ifade ediyorlar.  Bu insanlarla röportaj yaparken çoğu zaman Türkiye’de başörtüsünün niçin yasak olduğu sorusuna muhatap oldum.

Kitabınızla ilgili okuyuculardan ne tür tepkiler alıyorsunuz?

“Cennete Otostop”un okuyucular tarafından ilgi gösterilecek bir kitap olacağını düşünüyordum. Fakat açıkçası bu kadar da tahmin etmemiştim. Kitaba benim tahminlerimin çok ötesinde bir ilgi var. İnsanlar “Cennete Otostop”u okuduktan sonra 2-3 kitap daha alıp arkadaşlarına, çevrelerindeki insanlara hediye ediyorlar, bu kitabın başkaları tarafından okunması için  çaba gösteriyorlar. Bundan dolayı okuyucularıma çok teşekkür ediyorum. Ayrıca “Cennete Otostop” İngilizce, Arapça, Arnavutça gibi dillere de çevrilmek isteniyor.  Bu yönde teklifler alıyoruz. Kitabımın bu denli ilgi görmesi de beni çok mutlu ediyor.

Gerçek Hayat

Özel Röportajlar Haberleri