ANTALYA (AA) - Antalya'da düzenlenen "Doğu Akdeniz Çalıştayı"nın sonuç bildirgesinde, Doğu Akdeniz'e kıyısı bulunan tüm ülkelerin işbirliği yapmalarının ve sorunların diplomasi yoluyla hakkaniyet temelinde çözülmesi için çaba harcamalarının önemine vurgu yapıldı.
Uluslararası Üniversiteler Konseyi tarafından, Akdeniz Üniversitesi ev sahipliğinde, Atatürk Konferans Salonu'nda düzenlenen "Doğu Akdeniz Çalıştayı"nın sonuç bildirgesi yayımlandı.
Bildirgede, Türkiye'nin tüm bölgesel sorunlarda üstlendiği hak, hukuk ve karşılıklı faydaya dayanan çözüm odaklı liderliğinin bir kez daha altını çizmek ve Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanları sorununda bölgesel ve küresel paydaşları, akademik ve diplomatik analizlerle aydınlatmak amacıyla çalıştayın düzenlendiği belirtildi.
Sorunların diplomasi yolunla hakkaniyet çerçevesinde aşılması gerektiği vurgulanan bildirgede, şu ifadelere yer verildi:
"Çalıştayın en önemli çıktısı, Doğu Akdeniz'e kıyısı bulunan tüm ülkelerin işbirliği yapmalarının ve sorunların diplomasi yoluyla hakkaniyet temelinde çözülmesi için çaba harcamalarının önemini vurgulamak olmuştur. Avrupa ve Asya kıtalarının buluşma noktası, uluslararası ve bölgesel politikalar için önemli bir ticari koridoru, kimi zaman rekabet kimi zaman da çatışma merkezi olarak öne çıkan Doğu Akdeniz, dün olduğu gibi bugün de dünyanın en stratejik bölgelerinden biridir. Bölgenin yeraltı kaynağı olan hidrokarbon rezervleri sadece bir ekonomik zenginlik değil, aynı zamanda politik anlamda önemli bir güç kaynağıdır. Bu
kaynağın yerinde ve adil kullanımı, Akdeniz'e kıyıdaş ülkelerin refahını arttıracak, aksi ise gerginlik ve çatışmalara yol açabilecektir. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Türk hükümeti arasında 27 Kasım 2019'da imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına yönelik mutabakat muhtırası hem iki ülkenin iç hukukuna hem de uluslararası deniz hukuku kurallarına uygun biçimde Türkiye ve Libya'nın münhasır ekonomik bölge sınırlarının belirlenmesine yöneliktir. Söz konusu anlaşma Birleşmiş Milletler'e tescil ettirilmiş olup, herhangi bir ülkenin ulusal çıkarlarını hedef almış değildir."
Bildirgede, Doğu Akdeniz'e sınırı olmadığı halde Doğu Akdeniz Gaz Forumu gibi çeşitli anlaşmalar imzalayan ve çok taraflı jeopolitik ittifaklar kuran bazı ülkelerin amacının, Türkiye-Libya ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni Akdeniz'de dışlamaktan ve bu ülkeler arasında akdedilen anlaşmaları baltalamaya dönük siyasi adımları kışkırtmaktan ibaret olduğuna dikkat çekildi.
Sonuç bildirgesinde şunları kaydedildi:
"Kıbrıs Adası'nın hukuki statüsü ve ilgili hidrokarbon zenginlikleri dikkate alındığında, Doğu
Akdeniz'deki rezervlerden elde edilen ekonomik değerlerin Ada halkının ortak çıkarına sunulamaması ve
Türkiye'nin gerek Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti gerekse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile yapmış olduğu
anlaşmalarla kısmen belirlenen deniz yetki alanlarının gasbedilmeye çalışılması, bölgede gerginlik dozu giderek
artan gelişmelerin yaşanmasına sebep olmaktadır. Bu sorunların hakkaniyet temelinde çözülmesi süreçleri,
tabiatıyla uluslararası hukuk ve içtihattan bağımsız düşünülmeyecektir ancak sorunun çözülememesi, Doğu
Akdeniz'deki enerji krizlerinin derinleşerek devam etmesine neden olacağı gibi Rum-Yunan ikilisinin Türkiye'yi
ve Kıbrıs Türkünü yok sayan senaryo girişimleri ile Kıbrıs Türklerinin en doğal hak ve çıkarlarından mahrum
bırakılmaya çalışılmasına da yol açabilecektir. Ada'da saldırganı ödüllendiren bu 57 yıllık dışlama politikasının
devam etmesi, Doğu Akdeniz'de barış ve istikrara katkı sağlamayacaktır. Doğu Akdeniz’de sözde Yunanistan-Mısır sınır hattı, Yunanistan-Mısır anlaşmasının Türkiye-Libya sınırını ortadan kaldırmayı hedeflerken, esasen Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı ileri sürdüğü tek taraflı iddiaların dayanaksız olduğunu da göstermiştir."
- "Türkiye'nin Akdeniz'de yürüttüğü arama faaliyetleri zarurettendir"
Bildirgede, Ada'da kalıcı çözüm görüşmeleri söz konusu olmadığından garantör devletler ile Güney Kıbrıs Rum yönetiminin, Türkiye'nin bu sınırı KKTC ile çizebileceğinin unutulmaması gerektiği ifade edildi.
Türkiye, Libya ve KKTC'nin dışlandığı bir Doğu Akdeniz politikasının hem NATO'nun güçlü ve güvenilir müttefiki olan hem de AB ülkeleriyle tarihe dayanan güçlü bağlara sahip Türkiye'ye karşı yapılmış büyük bir haksızlık olmanın da ötesinde, mevcut sorunları daha karmaşık hale getiren tarihi bir diplomatik hata olarak not edileceği vurgulanan bildirgede, Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin ortaya koyduğu çözüm önerilerinin başarısızlıkla sonuçlanması
halinde bu diyalog çağrılarına olumlu yanıt vermekten imtina eden ülkelerin sorumluluğu kabul etmesi gerektiği belirtilerek, "Her durumda, ulusal düzeyde Türkiye'nin Deniz Yetki Alanları Kanunu tasarısını meclise sunması ve yasalaştırması, bölgesel düzeyde ise Akdeniz'deki müttefikleriyle işbirliğini sürdürerek karşılıklı faydayı koruyan tutumunda ısrarcı olması önem arz etmektedir." ifadesine yer verildi.
Türkiye'nin, uluslararası çıkarlarına karşı haksız biçimde atılan adımlar karşısında bugün uygulamaya
koyduğu aktif politikalarını devam ettirmesi gerektiğine dikkat çekilen bildirgede, şunlar aktarıldı:
"Doğu Akdeniz'deki sorunlarını diyalog yoluyla çözme noktasında Türkiye iyi niyetli teşebbüslerde
bulunmaktadır. Karşılıklı rızaya dayanması koşuluyla Lahey Adalet Divanı dahil Türkiye hiçbir barışçı çözüm
yöntemini dışlamamaktadır ancak bunun için de bir diyalog sürecinin başlatılması zorunludur. Türkiye'nin enerjide ve ekonomide karşı karşıya kaldığı en önemli zorluk, enerjide dışa bağımlılık olup Türkiye tarafından üretilen tüm enerji politikaları bu bağımlılığı azaltmak ve Türkiye'nin enerji güvenliğini sürdürülebilir şekilde tesis edebilmek adına geliştirilmektedir. Türkiye'nin Akdeniz'de yürüttüğü arama faaliyetleri keyfi bir tutumdan değil, mutlak bir zaruretten kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla yerli kaynaklarını ekonomiye kazandırma ve enerjide dışa bağımlılığı azaltma hedefi doğrultusunda Türkiye'nin denizlerindeki sondaj faaliyetlerini sürdürmesi ve 2021'den itibaren Akdeniz'de ikinci faz sondaj programını hayata geçirmesi sürpriz olmayacaktır."
Bildirgede, hidrokarbon kaynaklarının dünya piyasalarına ulaştırılması için istekli olan Türkiye'nin hayata geçirdiği Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) ve devamında gerçekleştirdiği Trans Adriyatik Boru Hattı Projesi (TAP) gibi somut projelerin benzerlerini Doğu Akdeniz’de gerçekleştirmeye niyetli olduğu vurgulandı.