Dindarlık Anatomisi
Bir kadın düşünün?
Çocuğunu doğururken başörtülü,
Gecesini gündüzünü katarak, hem de kendinden vazgeçerek yetiştirdiği evladını askere gönderirken başörtülü,
Biricik can paresi oğlu şehit olurken başörtülü,
Kurtuluş savaşında cepheye mermi taşırken başörtülü,
Çoluk çocuğunun rızkı için tarlada çalışıp elleri nasır tutarken başörtülü,
Ama
Aynı kadın okumak ve en temel hakkı olan eğitim hakkını istediğinde başörtülü değil?
Dindar bir adam düşünün?
Ayakkabı boyacısıysa sorun yok,
Bakkalsa sorun yok,
Manavsa sorun yok,
Kapıcıysa sorun yok;
Ama aynı kişi ne zaman ki okursa, en temel hakkı olan eğitim hakkını isterse sorun var hem de en büyüğünden!
Peki neden?
Neden bu mesele eğitim konusuna gelince tıkanıyor?
Neden bu karşı duruş?
Neden bu kadar yüksek tondan hem de bağıra çağıra karşı çıkıyor birileri?
Bu soruların cevabı büyüklerimizden dinlediğimiz şu olayda fazlasıyla var sanki.
Şöyle ki;
Bir gün camide Hoca efendinin biri cemaate kızmış, bağırıp çağırmaktadır.
-Siz nasıl müslümansınız, siz nasıl insansınız, siz nasıl… deyip gürlemektedir.
Hocanın bu tavrına daha fazla dayanamayan yaşlı bir Müslüman ayağa kalkar:
-Hoca Hoca der
Ne bu hiddet ne bu celal? Ne bağırıp duruyorsun?
Allahu Teala Hz.Musaya, Firavuna karşı bile, yumuşak konuşmayı, kavli leyyini emrediyorken sana ne oluyor.
-Ne sen Hz.Musadan daha iyi, ne de biz firavundan daha kötüyüz. der.
Gelelim bize,
Allah aşkına bu ülkede yaşayan dindar insanlarımız Firavundan daha mı kötü? Ya da bu şahsı muhteremler! Hz.Musa’dan daha mı iyiler ki bu kadar şiddetle karşı duruyorlar?
İsmail KARA / Haber 7
ikara-01@hotmail.com