Akit'in usta kalemi İnsan Hakları Aktivisti Abdurrahman Dilipak, köşesini habername ve Abdulkadir Aygan'a ayırarak derin olaylara mercek tutmaya çalıştı. İşte Dilipak'ın 'o' yazısı:
Aygan diyor ki!
Geçen hafta İsveç’teydim. Abdulkadir Aygan’la bir telefon görüşmesi yaptım..
Bu arada Aygan Habername’de kendi imzasıyla yazmaya başladı. “Bu kaçıncı Helikopter” başlıklı ilk yazısında PKK ile ilgili ilginç iddialarda bulunuyor.: Örneğin; R.Ş. adlı eski PKK’lının söylediklerine bakalım; “Kandil Dağı’ndaki Kortek Kampı’na 28 Aralık 2006 Günü üç adet zırhlı ve paletli Amerikan askeri aracı geldi. Süleymaniye tarafından, sadece paletli arazi araçlarının geçebileceği yoldan geldiler. Bu araçlar kampa üç adet, M-16 dolu (her birisi 100 adet silah alıyordu) sandık bıraktılar. Silahların tümünde dürbün ve bomba atar takılıydı. Askerlerden dördü sandıkları bırakıp araçların yanında beklediler. İki asker ise örgüt yönetiminin barınağına gittiler. İçeride Hakkâri bağımsız milletvekili adayı H.İ.’nin kardeşi olan Tabur Komutanı Kawa ve Şıvan kod adlı teröristle on dakika görüştüler. Sonra da araçlarla geldikleri yöne gittiler. Amerikalı askerler tarafından kampa getirilen bu silahlardan bir kısmı yöneticilere, bir kısmı da İran’a karşı savaşan PJAK’a gönderildi”. A.K: “ABD işgalinden sonra Irak ordusuna ait silah ve mühimmat PKK’nın eline geçti. ABD ordusundan bir heyet Hakurk Kampı’na gelerek Amed Malazgirt ile görüştü. Görüşme sonrasında bize; “ABD helikopterlerinin zaman zaman kamp üzerinden keşif uçuşları yapacağını, bu nedenle Türk helikopteri zannederek ateş açmamamız’ yönünde uyarıldık”. İ.P. “ABD’li üst düzey bir komutan ayda bir kez helikopterle Kandil’e gelerek Murat Karayılan ile görüşüyordu. ABD’liler Osman Öcalan’a çanta dolusu para getirdiler. Ben Öcalan’ın şoförüydüm”
Bu iddialar daha önce istihbarat örgütlerinin raporlarına yansımış bilgiler..
Yani ABD’nin PKK ile ilişkileri konusundaki bu iddiaların izlenmesi gerekir..
ABD’nin görünen yönetimi bu işe bulaşmamış olabilir. Ama Amerikan derin devleti, özellikle de İsrailli Amerikan İstihbaratçılarının bölgedeki ilişkileri ve operasyonlarının takibe alınması gerekir..
Yıllar öncesi bir Amerikan dizisi vardı, Türkiye’de “A Takımı” diye gösterilen. O dizi yeniden başlatıldı. İlk filmin konusu Bağdat’ta geçiyor.. Orada Türkiye’deki JİTEMvari yapıları görebiliyorsunuz. Bağdat’taki Amerikalı general, aslında devletin içinde istihbarat grubları ile birlikte başka işler çeviriyor. Bir operasyonda kendisinin öldürülmesini plânlayıp, askeri bir törenle cenaze töreni yapılmasını sağlıyor ve bu arada bir Arap şeyhi kılığı ile başka senaryolarda yer alıyor.
Türkiye’deki olaylar da buna benziyor.. MOSSAD ya da Amerikan istihbaratı içindeki birtakım unsurlar, başka örgütler görüntüsü ile hâlâ bu işlerin içinde aktif bir şekilde yer alıyor olabilirler..
Aygan’ın daha dehşet verici bir iddiası var. Herkes Apo’nun talimatlarının avukatları aracılığı ile örgüte iletildiğini düşünüyor.. Aygan başka bir iddiada bulunuyor: “Örgüt elebaşının Kenya’da ABD tarafından paketlenip Türkiye’nin kucağına verilmesinden sonra bu kez ayrı bir kanaldan ilişkiler devam ettirildi. Gladio’nun JİTEM ve Ergenekon Türkiye Şubeleri devreye girdi. Halen ETÖ mensubu olmaktan sanık olan Atilla Uğur ve Diyarbakır Jandarma İstihbarat Grup (JİTEM) Komutanı Binbaşı Cemal Temizöz teşviki mesaiye başladılar. O dönem Diyarbakır’da JİTEM’de görevli olmam dolayısıyla komutanım olan Cemal Temizöz’ün İmralı seferlerine bizzat tanık oldum. Böylesi uluslararası bir konumu olan bir terör örgütünün elebaşını sorgulama işinin MİT gibi bir kuruma düşmesi gerekirken, Gladio’nun ‘sorgulama’ işini tek başına üstlenmesi manidardır. Öcalan’ın tutulduğu adanın emniyetinin sadece askeri teşkilata verilmesi de manidardır. Bu ‘tecrit’ hikayesi; ‘Öcalan’ın can güvenliği’ veya başka vatansever kaygılardan kaynaklanmıyor. Öteden beri var olan PKK-Gladio ilişkisinin yeni bir mekanda ve yeni bir boyutta sürdürülmesinden başkaca bir şey değildir yapılanlar. Küçük bir hücrede ve tecrit altında tutulduğu söylenen örgüt lideri, Türkiye’deki ve Dünya’daki gelişmeleri sıcağı sıcağına takip edebiliyor. Hatta; internet ortamında yayınlananlara bile cevap yetiştirebiliyor. Böyle bir ‘tecrit’ görülmüş müdür dünyada? Görülüyor ki, halka yalan söylenmektedir. İmralı’da Gladio ve Öcalan arasında yeni planlar çizilmekte, mevcut iktidarı devirmek için çeşitli dolaplar çevrilmektedir.”
Evet.. Ortada normal bir mantıkla anlaşılması güç bir durum var.. Bu iletişim avukatlar üzerinden yapılmıyorsa, bu bağlantıyı kim kuruyor? Bu düşüncelerin Apo’ya ait olduğundan kim nasıl emin olabilir? Yoksa başka bir örgütsel yapı, süreci yönlendirmeye devam mı ediyor?.. Askerlerin kontrolündeki bir bölgede yaşanan bu olayların hesabını kim verecek? Cezaevlerinin kontrolü sorunu ne zaman ve nasıl çözülecek ve İmralı’daki izalosyon fayda sağlamadığına göre, örgüt İmralı’dan yönetilmeye devam ettiğine göre çözüm ne olacak?
İyi bari Apo’ya bir özel kalem müdürü bir de basın müşaviri verin. Birkaç hat da telefon bağlayın. En azından bu sözlerin sahibinin gerçekten Apo olup olmadığını öğrenelim.. Bir de Kürt Ergenekonu sorunu çözülmeden, Türk Ergenekonunun Ankara ve İmralı ayağı çözülmeden bu iş çözülmeyecek.. Aygan’ın sorusu cevabını arıyor. Selâm ve dua ile.
A.Kadir AYGAN'ın yazısını okumak için tıkla...
http://www.habername.com/yazi/a.-kadir-aygan-bu-kacinci-helikopter-6009.htm
AKİT