Bu asırda, en büyük zaman hırsızı olan ve aile içi iletişime ket vuran, kişisel ve kültürel kimliğimizi dumura uğratan, manevî değerlerimizi alt üst eden, düşünme duygusunu zayıflatan, çocuklarımızın masumiyet ve özgüvenini kaybettiren illet televizyondur. Zarar verdiğine göre hala niye tutsak oluyoruz? Büyüğünden küçüğüne herkesi tutsak eden bu makine gariptir ki açılıncaya kadar kişi ona hükmediyor açıldıktan sonra ise o bize hükmetmeye başlıyor!
Tutsağı olduğumuz bu makine için Amerika Pediatri Akademisi dört büyük zararını şöyle sıralıyor:
Birincisi; çocuklarımız başkalarının çektikleri acı ve sıkıntılara karşı duyarsızlaşıyor adeta ruhsuz bir hal alıyor.
İkincisi; çevrelerine ve çeşitli olaylara karşı bir korku geliştiriyor.
Üçüncüsü; çok televizyon izleyen çocuklarda başkalarına karşı saldırgan ve zarar verici davranışlar eğilimi daha çok görülüyor.
Son olarak da sürekli televizyon karşısında oturan çocuklarda aşırı kilo sorunu artıyor. Çocuklar arasında şişmanlığın artması büyük ölçüde televizyona bağlanıyor.
Yine başka bir araştırmaya göre normal olarak televizyon izleyen çocuk % 70 civarında cinsellik ve şiddet programına maruz kalıyor. Bu oran az değildir. Bu kadar telkin altında kalan çocuk muhakkak ki tesir altında kalacaktır.
Ne gariptir ki insanlar beğenmedikleri ve sevmedikleri misafirleri evlerine kabul edip ilgiyle izliyorlar. Oysa bu zamanda bizim dünya ve âhiret selametimize daha çok dikkat etmemiz gerekirken . aile efradımızı beğenmediğimiz şahıslara bırakıyoruz. İslâmi olmayan kanal..larla hayatımızı kirletiyoruz.
Ayrıca henüz taze çocuk beyinleri tüketim arzusu ve marka istekleri ile doldurulmaktır.
Reklamlarda verilen mesajlarda mutlu hayatlar o ürüne sahip olmakta vadedilmektedir. Çoğu zaman yetişkin fertler dahi bu reklamlardan etkilenirken küçücük dimağlar hayli hayli etkilenir.
Televizyon tek taraflı iletişimiyle izleyiciyi savunmasız yakalamaktadır. Şuurlu bir yetişkin ile henüz bilinci oluşmamış bir çocuğun bundan etkilenme durumları elbette aynı değildir.
Aile üzerindeki etkisi ise eğer anne televizyondaki gibi yemek yapmıyorsa veya reklamlardaki yağı kullanmıyorsa kötü bir anne oluyor. Baba ise televizyonda izlenen konforu evde sağlamıyorsa kötü bir baba izlenimi oluşturuyor. Veyahut çocuk ulaşamadıkları için kompleks içerisinde kalıyor. Elindekileri ve evindekileri beğenmeme hissiyatı çocuğa hakim oluyor.
Çocuğun sosyal ilişkileri zayıflıyor ve içine kapalı paylaşımcı olmayan bir kişi haline geliyor. Ve üzerinde kendi kültürüne ait olmayan bir kültür ve dil hakim oluyor. Artık kişi kendi manevî değerlerine ait kültür ve dili daha kötüymüş gibi düşünmeye başlıyor.
Sadece reklamların bile bu kadar menfi cihetleri varken flimlerin kişilik ve karakter üzerindeki yanlış model olma yönünü de sizin düşüncelerinize bırakıyorum.
Pediatri Akademisi uzmanlarının televizyonun zararlı etkilerini önlemek için bazı önerileri var. Bunların en b6aşında eve televizyon almamak veya mevcut televizyonu atmak geliyor.
Bazıları ise şöyledir:
- Çocukların televizyon izleme saatlerini sınırlamak.
- Onların izleyeceği programları seçmek.
- Ya da çocukların dikkatine çekecek başka faaliyetler bulup beraberce paylaşılan saatleri artırmak gerekiyor.
Unutmayalım ki çocuklarımıza vereceğimiz her şey bu yaşlarda alışkanlığa dönüşür. Bunun doğru ya da yanlış bir şekilde verilmesi ise bize bağlıdır.
Hüsrev Yarengümeli - İrfan Mektebi
Haber7