Sivil Toplum Kuruluşları, Demirel’in yargılanmasını istiyor. ÖZGÜR-DER Başkanı Rıdvan Kaya; “Demirel’in yargılanmaması adaletsizlik olur” derken, TİYEMDER Başkanı Selahattin Yazıcı ise, “Demirel vatan hainliği ile yargılanmalı” dedi.
28 Şubat 1997’de yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının tutanaklarının ortaya çıkmasıyla eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in gerçek yüzü de bir kez daha ortaya çıktı. 28 Şubat Mahkemesi’ne sunulan MGK tutanaklarıyla yıllar boyu bazı kesimlerce ‘Dindar Demirel’ propagandası yapılan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, “8 yıllık temel eğitim uygulanmalıdır. Tarikatlar kapatılmalı, kıyafet kanunu uygulanmalıdır. Şimdi bu tedbirler arasında hassas bir konu var. O da kamuoyunda Kur’an Kursları, İmam Hatip Okulları kapatılıyor imajı yaratılmamalı” şeklindeki sözleri kayıt altına geçirilirken, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, artık Demirel’in de yargılanması gerektiğini söylediler.
KAYA: DEMİREL’İN YARGILANMAMASI ADALETSİZLİK OLUR
Süleyman Demirel’in ‘dindar’ algısının 28 Şubat dönemiyle tamamen tarumar olduğunu belirten ÖZGÜR-DER Başkanı Rıdvan Kaya; “Demirel’in gerek 28 Şubat dönemi, gerekse öncesinde yaptığı işler ve söylediği sözler halen hafızalardadır. ‘Başörtülüler Arabistan’a gitsinler’ ve klasik müziği işaret ederek, ‘İşte çağdaş Türkiye bu’ gibi sözleri Demirel’in ‘Dindar’ algısının demode ve sadece politik olarak oluşturulmuş istismara yönelik bir algı olduğunu zaten ispatlamıştır” dedi. Kaya, Demirel’in nasıl bir kimliğe sahip olduğundan öte 28 Şubat döneminde önde giden sivil siyasetçi konumundan dolayı yargılanmamasının tartışılması gerektiğini söyleyerek, “O da 28 Şubat davası sanıkları arasında yerini almalıydı. 28 Şubat davasında askeri kanat yargılanırken darbenin baş aktörü Süleyman Demirel’in yargılanmaması adaletsizlik olur” diye konuştu.
YAZICI: VATAN HAİNLİĞİ İLE YARGILANMALI
Tüm İlahiyat Fakülteleri ve Yüksek İslam Enstitüleri Mezunları Derneği (TİYEMDER) Başkanı Selahattin Yazıcı da 28 Şubat tutanaklarıyla Demirel’in icraatlarının artık daha iyi anlaşıldığını kaydederek, “71 muhtırasında şapkasını alıp gitmesi, 80 darbesinde tekrardan şapkasını alıp gitmesi ve 28 Şubat’ta vesayete teslim olması Demirel’in esasen siyasi hayatının o pragmatik yönünü olduğunca ortaya çıkaran bir durumdur” ifadelerini kullandı.
“Benim kanaatimce Demirel 71 darbesi, 80 darbesi ve 28 Şubat post-modern darbesiyle alakalı mutlaka muhakeme edilmesi lazım. Hatta ve hatta Ergenekon davasıyla da ilişkilendirilmesi lazım. Çünkü dönemin bürokratlarının tamamı Demirel’in atamış olduğu bürokratlardır” diyen Yazıcı, Demirel ile emir komuta içerisinde düzenli olarak çalışan ekibi yargılanırken kendisinin bu işin dışında tutulmasının söz konusu olamayacağını, ancak Cumhurbaşkanlığı makamının sadece ‘vatan hainliği’ suçuyla yargılanabileceğinden dolayı yargılanamadığını ifade ederek, “Bana sorarsanız bir ülkeyi sadece maddi boyutlarıyla 300-400 milyar dolar zarara sokan bir anlayışın vatan hainliğinden de yargılanması lazım. Manevi boyutlarını bir kenara bırakalım, çünkü onun ölçüsünü bile alamazsınız” şeklinde konuştu.
“Rejisör Demirel’di”
54. Dönem Refahyol Hükümeti’nde Kültür Bakanlığı yapan İsmail Kahraman, 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının tutanaklarının yayınlanmasının ardından merhum Necmettin Erbakan’ın dik durduğunun ortaya çıktığını söyledi. MGK’nın bitiminin ardından Necmettin Erbakan’ın demokratik bir tavır ortaya çıkması için parti liderleri ile görüştüğünü ifade eden Kahraman, siyasilerin Erbakan’a sahip çıkmadığını söyledi. Siyasiler Erbakan’a sahip çıksaydı, 27 Nisan e-muhtıradan sonra yaşanan olayların yaşanabileceğini ve bu durumun da isabetli olacağını kaydeden Kahraman, “Mesut Yılmaz, ‘Sincan’da yürüyen tankları görmedin mi? diye soruyordu. O dönemde Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel ise senaryonun rejisörü idi. ‘Yapalım’ diyen adamdı” dedi. Kahraman sözlerinin devamında, 18 maddenin bulunduğu metinde Necmettin Erbakan’ın direndiğini ve imzası olmadığını vurguladı.
MGK KARARLARINDA İMZASI YOK
MGK tutanaklarında Erbakan’ın direndiği şu şekilde tarihi kayıtlara geçti. “Bu konuşmanın ardından Sayın Cumhurbaşkanının, ‘Burada tartışılan konu siyasi değil, güvenlik siyasetidir, güvenliğe ilişkin tehditlerdir. Siyasi yer, Bakanlar kuruludur. Şimdi bu konu yeterince tartışılmıştır. Önce basın bildirisini mi kararlaştıralım yoksa kararı mı?’ diyerek sorduğu; Başbakan’ın ‘Basın bildirisini önce okuyalım, kararlaştıralım’ dediği sonra basın bildirisinin okunduğu, herhangi bir itiraz olmaması üzerine taslak olarak hazırlanan kurul kararının da okunduğu, bunun üzerine Başbakan’ın ‘Şimdi 9 saatlik yoğun bir çalışmadan sonra bu kadar maddeyi sağlıklı olarak değerlendirerek sonuca ulaşmak doğru olmaz onun için bunu yarın inceleyip kararlaştıralım’ dediği, Genelkurmay Başkanı’nın ise ‘Bunu 10 dakikada tamamlarız, yarına kalmasına gerek yok’ biçiminde cevap verdiği, bu kez Başbakan’ın ‘Bu gibi şeyler ayaküstü olacak işler değil, biz bunu bizim önümüze koydular, imzalamak zorunda kaldık diyemeyiz. Onun için bunu yarın inceleyelim’ dediği; son olarak sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘Biz bunu yarına bırakalım, metin üzerinde bazı rötuşlar da yapmak mümkün. İmam Hatip okulları ve Kur’an kursları kapatılıyor imajını da yaratmayalım. Bu gibi yerleri Genel Sekreter yeniden düzenleyip yarın Genelkurmay Başkanı ve Başbakan ile görüşür ve neticelendirirsiniz. Bunu öyle yapalım’ diyerek toplantıyı kapattığı, toplantının 23:54’te sona erdiği, bu toplantıyla ilgili tutanağın Hava Orgeneral Genel Sekreter İlhan Kılıç tarafından imzalandığı ve tutanağın toplam 29 sayfadan oluştuğu görülmüştür. Bu tutanak, Mahkememizin yetkilendirmesi üzerine Naip Hakim olarak tarafımızdan MGK Genel Sekreterliği tarafından gönderilen dosyanın Mahkememiz dosyasıyla ilgili bölümlerin okunması sonucunda düzenlenip imza altına alınmıştır.”
yeniakit