Sabah, ceketimle ilgili küçük bir işlem için mahalle terzimiz Ramazan abiye uğradım.
Beni güleryüzle karşıladı. Hal hatır sual eyledi.
İsteğimi anlattım.
"Vaktin varsa otur, bir çayımı iç, on dakikada hallederim." dedi.
Ben de çayını içip beklemeye, sohbet etmeye başladım.
O, ilerlemiş yaşına rağmen, ipliği tek harekette asırlık dikiş makinasının iğnesine sapladı.
Bikaç mertekarelik terzi dükkanı, tertemiz, pırılpırıldı.
Dükkanın önündeki bahçesinde, baharda rengarenk güller olurdu. Şimdi onların yerini, kokusu dükkana kadar gelen ladin ve köknar ağaçlarına eşlik eden hanımelleri almış.
Dükkanın vitrinine bakmak da sizi çok eskilere götürmeye yeter.
Eski pilli radyolar, eski kömür ütüsü, gaz (idare) lambası, eski bir vazo, gaz ocağı.
Dükkanda he zamanki gibi TRT radyo çalıyordu.
***
Asıl anlatacağım bunlar değildi ama bunları da yazmadan edemedim.
O işini bitirdi. Ceketim tastamam oldu.
"Borcum ne kadar?" diye sordum.
O yüzüme baktı, gülümseyerek şöyle dedi:
"Değmez beyim."
Bu sözü bir yerlerden hatırlayanınız var mı?
Yüce gönüllü ve nazik insanlar ne güzel insanlardır.
Eftal Orhan